Teknoloji adı altında cep telefonu, bilgisayar, internet hayatımıza girdikçe yalnızlaşıyor, çevremizle ilişkimizi kesecek düzeye geliyoruz. Teknolojik gelişmelerin hızıyla yaşamsal ihtiyaçlarımız yalnızca bir tık ötede... Tıkla, istediğin bilgiye anında ulaş, beğendiğin ayakkabıyı al, faturaları anında öde ya da cebine kontör yükle. Gel de alışma. Peki, bunun ölçüsü ne olmalı? Dengeyi sağlayabiliyor muyuz?
“Teknoloji” faturası gün geçtikçe artan bir “sorun” haline geldi. Özellikle okul çağındaki çocuklar ve gençler tehlikenin hedef noktasında. Uzmanlara göre aşırı internet-bilgisayar kullanımı bireyi bağımlı hale getiriyor. Teknoloji hastası olan çocuklar sosyalleşemediği gibi ailesinden bile uzaklaşıyor. Bir odaya kapanıp, bir ekrana odaklanan ve saatlerce ekran başında oturan gençler sanal arkadaşlarla yetiniyor. Sonra gelsin, psikolojik ve bedensel gelişim sorunları, sosyal uyumsuzluklar, okulda başarısızlıklar. Bu nedenle “nimet” olarak nitelendirilen “teknolojik imkânlar”, dozu kaçırınca “illet”e dönüşüyor. Uzmanlar teknolojinin “kişiyi hem fizyolojik hem psikolojik olarak tükettiğini, yalnızlaştırdığına” dikkat çekerek, “Teknoloji ancak doğru kullanıldığı zaman faydalıdır. Bilgisayar hastalığına yakalanmayın” uyarısında bulundular.
‘Teknoloji hasta ediyor’
İstanbul Kültür Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mücella Uluğ, bilgisayar ve cep telefonunun çocukların yaşamının önemli bir parçası haline geldiğini belirterek, “En basitinden başlayacak olursak çocukların bir oyuncak gibi algıladıkları cep telefonunun beyin dalgalarını olumsuz etkilediği bilimsel olarak saptanmıştır” dedi.
Bilgisayar ve cep telefonunun gelişmekte olan bir beyne etkisinin daha riskli olduğunu ifade eden Uluğ, “Bu nedenle cep telefonlarını gelişim aşamasındaki çocuklar tarafından kullanılmasını sınırlamamız, çocuklarımızı bilinçlendirmemiz gerekir. Diğer taraftan bilgisayarlı eğitimin okul öncesi döneminde yararlı olduğu bilinmektedir. Çocuk bilgisayarla tek başına kalmamalı. Bir öğretmenle beraber, onun kontrolünde öğrenmelidir” diye konuştu.
Bilgisayar oyunlarının da seçiminin çocuklar açısından çok önemli olduğunu kaydeden Uluğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuğun yaşı küçüldükçe sanal ve gerçeğin karıştırılma oranı artmaktadır. Ayrıca aşırı bilgisayar oyunu, gelişim için önemli olan sosyal yönü zayıflatıyor. Kitap okuma, sanatsal yönler, aile içi iletişim azalıyor. Bilgisayar oyunlarında şiddet varsa bu çocuk için zararlı olduğu kadar toplumu da kötü yönde etkilemektedir. İnternetin zararları bilgisayar oyunlarından daha fazla patolojik arkadaşlıklar, cinsel sapmalar, silahlı bomba yapımı gibi olumsuzluklar, yanlış arkadaşlıklar, uzun süre bilgisayar karşısında oturma nedeniyle bedensel kusurlar, göz sorunları ortaya çıkabiliyor.
‘İletişimin bu kadarı da fazla’
Maltepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahattin Akşit, teknoloji ve insan veya toplum ilişkisinin çok karmaşık bir ilişki olduğunu dile getirerek, “Teknolojinin toplumu belirlediği yönünde teknolojik belirlemeci yaklaşımlar, sosyal bilimlerde pek fazla taraftar bulamamaktadır. İnsanların alet kullanmasının sınırının olmaması insanları diğer türlerden ayrıcı bir özelliktir.
Alet veya teknoloji kullanmak ile dil, sembolleştirme ve toplumsal etkileşim birleştirilince kültürel ve teknolojik gelişmenin sınırı ortadan kalkıyor” dedi. Akşit, geleneksel veya feodal toplumlarda teknolojinin yavaş bir hızla geliştiğine dikkat çekerek, “Teknoloji insanları daha önce hayal bile edemeyecekleri düzeyde birbirleriyle ilişkilendirmiştir. Geleneksel toplumlardaki ulaştırma ve haberleşme teknolojileri çok az sayıda insanın birbirleriyle iletişime geçebilmesini sağlıyordu.
Oysa bugün mektuptan, telefona, faksa ve internete uzanan haberleşme araçları insanların dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar haberleşmelerini ve iletişim kurmalarını sağladı. Yani teknoloji insanoğlunun ihtiyaçlarını daha rahat ve çabuk yapmasını sağladı. Önemli olan bu araçları bağımlı olmadan gerektiği yerde gerektiği kadar kullanmak” diye konuştu.
‘Sosyal ol, topluma sırt çevirme’
Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, teknolojide yaşanan gelişmeye paralel olarak yaygınlaşan internet kullanımının insanlarda kalabalık içinde yalnızlaşma, bedensel hareketsizlik, yaşıtlarla olan ilişkilerde kopukluk, içe kapanıklılık, duygusuzluk ve tek tip düşünce biçimi gibi davranış şekilleri ortaya çıkardığını söyleyerek, “Artık sosyal olmak demek internette sohbet etmek, çeşitli sitelere üye olup dünyanın diğer ucundaki insanlarla iletişime geçmekle eşdeğer. İnsanlar evlerinde internette vakit geçirirken ailesinden uzaklaşıyor. Yolda yürürken radyolardan, mp3’lerden müzik dinlerken topluma sırt çevirmekte ve etrafındakilere ve etraftaki olaylara ilgisiz kalıyor” dedi.
İletişim çağında iletişimsizliğin toplumun en büyük sorunlarından biri haline geldiğine değinen Verimli, “Gençler teknolojiyi yani bilgisayarlarını, internetini, cep telefonlarını gerektiği zaman kullanmalı. Bunun dışındaki vakitlerini arkadaşlarıyla gezerek, tiyatroya giderek, ailesiyle sohbet ederek ve kitap okuyarak değerlendirmeli” açıklamasını yaptı.
Cumhuriyet