Sol, inandığı liderle önüne konan her engeli aşabileceğine inanan dev kitlelerin ortak rüyası, ortak hedefidir. Sol her yaşta gençliktir, kararlılıktır, inancın içinde yanan ateştir. Sol gerektiğinde romantizm, gerektiğinde aşk, gerektiğinde masaya patlatılan yumruktur. Sol omuz omuza yürüyüp marş söylerken hedefledikleri o yeni ve farklı dünyaya ulaşacaklarına inancın insanların ortak rüya görme hakkının ta kendisidir. Sol, Mustafa Kemal’in saltanata, emperyalizme, hilafete, ülkeyi paylaşmak isteyen akbabalara karşı halkıyla beraber yaptığı uzun yürüyüşün adıdır. Sol, sürekli mücadeledir. Sol, 68 kuşağının özverili, yurdunu canından çok seven, ölümü göze almış kararlılığın üzerine yürüyen cesaretidir. Sol, Deniz Gezmiş, Uğur Mumcu veya Muammer Aksoy’dur. İster faşizm, ister karteller, ister tarikatlar, ister koca koca ülkeler olsun karşıda, fark etmez. Hiçbir duvar yıkılamayacak kadar sağlam veya yüksek olamaz. Yeter ki arzu edilsin, yeter ki inanılsın, yeter ki tüm kaslar ve beyinler aynı hedefe yöneltilebilsin…
Che Guevara’nın Fidel’le Küba’yı akıl almaz bir gerilla savaşını sonucunda fethedebilmiş olmasının, efsanesi, bugün süregelir ve şüphesiz yarınlarda da büyüyerek var olacaktır. Che devrim ateşini tüm Güney Amerika’ya yaymaya kararlıydı. Fidel ise daha gerçekçi olarak Küba devrimine sorumlu bir baba gibi bekçilik yapmayı tercih etti. Che Bolivya’da faşist bir liderin, CIA ile beraber yaptığı bir operasyon sonucunda yakalandı ve oracıkta 1-2 gün sonra bir alçağın kurşunlarıyla infaz edilerek can verdi. Güney Amerika’da, Şili’de, Allende’ye karşı yapılan cunta ve CIA darbesinden sonra da uzun yıllar sol tekrar büyük bir heyecan yakalayamadı Ama bugün Brezilya’da Lula ve Venezuela’da Chavez, olmak üzere yeni kadrolar halklarıyla beraber o koca kıtayı tekrar ayağa kaldırmayı başardılar. Hedefleri, cesaretleri ve sloganları ile bunu başardılar ve halklarını ayağa kaldırıp “makus talihlerini” yendiler. Bu rüyanın hala mümkün olabileceğini kanıtladılar.
1970’lerde Ecevit, İnönü’nün 1960’larda ortaya attığı Ortanın Solu’nu iktidara taşırken, Türkiye’de kitlelere o heyecanların benzerini geçici bir süre olsa da yaşatabilmişti. Devir, “dağlara taşlara Ecevit” yazılan devirdi. O ortak hedefler ve idealler uğruna genç kızlar saçlarını süpürge yaptılar, nice yiğit delikanlılar göğüslerini mücadelenin kalkanı yaptılar, hapislere düştüler, uyumadan, yemeden, içmeden, yalnız “rüya”larına ulaşma inancıyla…
Şimdi 22 Temmuz seçimlerinin yarattığı mantık dışı sonuç ve bezginlik havasının ortasında, Türk solu üzerine yıkılan çığdan kurtulmaya çalışırken, artık bizi bugüne getiren ortamla bunu başarması mümkün değil. Bu iş, Türk soluna heyecan, rüzgar, fırtına taşıyamayacağı fazlasıyla kanıtlanmış, varolan tekelci lider tipolojisiyle başarılamayacak. Artık ortada farklı bir gençlik, farklı bir dönem, farklı bir yaşam tarzı var. Bu yeni dünyaya onun diliyle hitap etmeyi bilen genç siyasetçiler, bütün o saydığımız tıkanıklıkları iki-üç hamlede çözer. Nasıl Güney Amerika’nın yeni liderleri, uyuyan dev potansiyeli şahlandırabildilerse, bunu bizim de başarmamız için hiçbir neden yok. Yeter ki bazı isimler artık bu gerçeği kabul edip, efendice yoldan çekilsinler.
Bir büyük yalan zevkle dolaştırılıyor ortalarda: “Efendim yeni lider çıkmıyor zaten”. Yeni isimlerin hangi yöntemlerle önlerinin kesildiği, hangi illegal entrikalarla tüzüklerin alabora edildiği ve ortada “alternatif” bırakılmadığı hatırlanırsa, bu cümlenin içeriksizliği kendiliğinden ortaya çıkar.
Gün, artık tekrar o heyecanı sokağa dökme günüdür. O elektriği fırtınaya döndürme günüdür. Yeter ki, kapıları sürgeleyenler artık istirahat saatlerinin geldiğini kabul etsinler.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...