İlk başlar da her ne kadar masum bir cemaat ve hizmet örgütü olarak görünse de sonradan devletin kılcal damarlarına çok uzun zamandır sızmaya çalışan ve bunu da başaran feto/pdy terör örgütünün hain darbe gecesi yaptıkları ihanetle gerçek yüzlerini görmüş olduk. Bu terör örgütü yıllarca kendi eğitim kurumlarında kendilerini besleyen ve büyüten sahipleri ve onların emelleri doğrultusunda tamamen onlara hizmet eden ihanetçi nesiller yetiştirdi. Bunları da TSK’da, Emniyet teşkilatlarında, Yargıda, Bürokraside, Siyasette, Medya'da, Üniversite’ler de STK'lar da yani sızabilecekleri tüm noktalara ve branşlara örgüt üyesi teröristlerini kripto şekilde yerleştirerek günü geldiğinde kullanmak için gizlediler. Türkiye’nin 2002 seçimlerinden sonra Ak Parti’nin Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında zaferle çıktıktan sonra bunu hazm edemeyen küresel çete devletler son koz olarak elleriyle besleyip büyüttükleri fetullah gülen feto/pdy terör örgütü başını ilerde kullanmak için hazır olun talimatlarıyla gizliden gizliye tüm uyuyan hücreleriyle birlikte uyandırarak devreye soktu.
Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığında Türkiye Cumhuriyeti’nin önlenemeyen yükselişi ve ülkenin kendi kodlarına dönüp millileşmesi ve tüm alanlarda dışa bağımlılığını bırakıp dünyada ekonomisi büyüyen, yerli savunma silahlarını üreten, bölgesinde ve diğer coğrafyalarda söz sahibi olan kurulacak her masada bende varım diyebilen ve kendi şartlarını dayatma gücü olan masa kurup masa dağıtan güce ulaşması mazlum milletlerin Türk devletinin etrafında toplanması bu küresel çete devletlerin ölümsüz dedikleri ilmek ilmek ördükleri tüm planlarını bozmasına sebep oldu. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan acilen durdurulmalı ve Türkiye yine onların emrindeki hasta bağımlı aciz ve muhtaç devlet durumuna geri döndürülmeliydi. Tüm güçleriyle buna hazırlandılar, lakin hesap edemedikleri artık karşılarında eski Türkiye yoktu. Yeni Türkiye ve liderine, başkomutanına ölümüne inanmış bir millet vardı. Tıpkı Malazgirt'te Sultan Alparslan'a, İstanbul'un fethinde Fatih Sultan Mehmet Han’a ve Çanakkale'de Gazi Mustafa Kemal'e olduğu gibi. Ve bu kafir soyu feto terör örgütü üyeleri içine gizlendikleri TSK, Emniyet, Yargı ve diğer kurumlardaki haşhaşileri ile 15 Temmuz gecesi büyük bir ihanete yeltendiler, düşünün devletin, silahları, tankları, jetleri, helikopterleri, aldıkları ihanet emirleri doğrultusunda içine gizlendikleri Şanlı Türkiye Cumhuriyeti üniformalarımızla üstlerinde çıkıp sokak ve meydanlarda kendi milletini acımasızca çiğniyor bombalıyor, öldürüyorlardı. En korkuncu da Gazi Meclisimiz TBMM'ye bomba yağdırıyorlardı. Herkesin ne olduğunu anlamaya çalıştığı anlarda küresel çete devletler bizim çocuklar tekrar başardı narası atmak için 1980 darbesindeki gibi heyecanla pusuda bekliyorlardı. Öyle ya bu milleti yine 1960/1971/1980 de ki gibi susacak sokaklara çıkmayacaklarına inanıyorlardı. Oysa hesap tutmamış, abdestini alan ve şehadeti hediye sayan bu aziz millet tek yumruk olup elinde şanlı Türk bayraklarımızla sokaklara oluk oluk akmaya başladı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'dan haber alınmasını beklemeden sokağa inen bu millet onu merak ederken diğer taraftan meydanlarda sokaklarda elleri çıplak tanklara ve mermilere karşı büyük bir direniş gösteriyordu. Ve Cumhurbaşkanımızın milletimi bu hain darbe girişimine karşı meydanlara havalimanlarına, facetime aracılığıyla davet ediyorum mesajıyla coşku ve direniş inanılmaz bir kahramanlıkla adeta zirveye ulaşıyordu. Başta ABD, İNGİLTERE, FRANSA, ALMANYA, İTALYA ve bazı Avrupa devletleri darbenin seyrine göre büyük düşmanlıkla sonucu bekliyor olası pozisyonlarını alıyorken, bunlara karşılık Türkiye'de yaşanan darbeye karşı birkaç Müslüman kardeş ülkeler ve diğer coğrafyalarda yaşayan Müslüman kardeşlerimiz dua ederek Tayyip Erdoğan ve iktidarına yani bu milletin gerçek evlatlarına bize destek veriyordu. Zaten küresel terörist devletlerin demokrasi adına tepki vermemesi olayın iç yüzünü ve bu darbeden beklentilerini ortaya koyuyordu. Öyle ki tüm sosyal medya ve haberlerinde milletin direnci kırılsın diye Tayyip Bey’in Almanya’ya sığındığı haberlerini yayıyor ve milletin evlerine dönmelerini tavsiye ediyorlardı. İşte o gece bu Millet bu tuzağa düşmeden şehadete koşarak meydan meydan, sokak sokak, fetocu teröristleri püskürtüyor ve rehin alıyordu. Saatler içerisinde darbecilerin direnci kırılmış korkakça ağlayarak teslim oluyorlardı. Devletimizin üniformasını giyen gerçek evlatlarıda belindeki silahlarla kendi bölgelerini savunuyor kendi kurumlarındaki teröristlerle çatışıyor onları tek tek temizliyor ve teslim alıyordu. 15 Temmuz aslında bir milletin yeniden küllerinden doğmasıydı. Yani inanmışlık ve adanmışlık zaferi, zafer vatanı dökülen şehit kanlarımızda bu aziz vatanı tapuluyor mühürlüyordu. 250’den fazla şehit ve 4000’e yakın gazimizle bu zafer tarihe unutulmaz bir destan olarak yazılıyordu. 16 yaşından 70 yaşına, çocuklar gençler kadınlar ve genç kızlardan en gencinden en yaşlısına bu vatanın has evlatları olarak o gece kutlu bir direnişle tarih yazılmıştı. O gece hepimiz nice kahramanlıklara şahit olduk. Şehadete ulaşan kardeşlerimizin mekanları cennet olsun, gazilerimiz şifa bulsun inşaALLAH.
Tarih bir kez daha gösterdi ki "Bu vatana göz dikmenin, göz dikene çok ağır bir bedelinin olacağı gerçeğinin asla değişmeyecek olmasıdır..."
Tüm Şehitlerimize ve Gazilerimize Rahmetle ve Minnetle...
(Bu vesileyle tüm okur dostlarımın ve kardeşlerimin Mübarek Kurban Bayramı'nı tebrik ederim)