Şayet geçmişimizle yüzleşemezsek 28 Şubat geçti veya bitti diyemeyiz. Zira hala aynı zihniyet aynı hınçla kendisi gibi düşünmeyen milletine karşı hala acımasızca saldırmakta ve parmak sallamaktadır. Bunu da yargı mekanizmalarındaki çıkan kararlarda çok net görebilmekteyiz. Öyle ya o zamanlar bağıra bağıra 1000 yıl sürecek diye tüm kurumlarda ve devlet kademelerinde vesayetçi zihniyetin aktif kadroları vardı ve bu kadrolar hala mevcuttur. Ve üstelik bunu da inançlı mütedeyyin vatandaşlara karşı işlenen aleni nefret suçlarında vermiş oldukları kararlarla bizlere hatırlatmaktalar. Bu işin aparatları olan gazeteci, akademisyen, doktor, öğretmen, hâkim, savcı ve asker ve benzeri emeklisi faali olan her tür şahısta bizzat bu çağdışı zihniyeti görmek hala mümkündür ve düşündürücüdür. Bir gazeteci düşünün bu zamanda çıkıp efendim ben başı kapalı hâkim savcı polis görmek istemiyorum, bir diğeri bakanlık yapmış bir “KÜREK SAPI” çıkıp başı kapalı bir hâkime dosyam gitse vereceği karara güvenmiyorum diyebiliyor. O zaman bir soru sorayım bu kendine demokrat diyen kürek saplarına; bir başı kapalı hâkime güvenmiyorsunuz da adliyelerin önündeki gözleri kapatılıp kör bakan başı açık heykele nasıl güveniyorsunuz? Bu nasıl bir anlayıştır? Bu kadın kör, kör ya yanlış karar verirse ne olacak? Kaldı ki çok yanlış ve ideolojik kararlar hala verebiliyorlar ve üstelik taraflı kararlar. Yani bu tamamen bir vesayetçi zihniyetin değişmeyen yaptığı iştir. Yani Kemalist ve laiksen ve bir başı kapalı bayana saldırdıysan bu tamamen bir ceza alma nedeni olarak özellikle nefret suçu kapsamında değil ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamına sokulup tutuklama yapılmıyor hatta cumhurbaşkanına ve inanca ve kutsallara karşı dahi aynı kararlar çok rahat uygulanabiliyor. Bu tip kararlara her gün şahit oluyoruz. Oysa bir mütedeyyin kişi veya kadın bırak bir küfrü hakareti bir eleştiriyi “İMA” dahi etse 5816 denen melanet yasa yüzünden veya ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında dahi olsa söyledikleri bu kapsam içine sokulmayarak çok kolay bir şekilde ceza alabiliyor. İşte bunun ana temeli o hala tam manada yüzleşemediğimiz vesayetçi zihniyetin miladı olan 28 Şubat’tır. Çünkü hala 28 Şubat mağdurları vardır ve ceza çekmektedir. Lakin bu 1000 yıl sürecek denen ve 28 Şubat alçaklığını yapanlara karşı gerçek manada bir ceza verilemeyişi ve bir hesap ödetilememesi bizi her ne kadar üzse de içimizdeki bu iş için fırsat kollayan hainlerin de bitlerini adeta kanlandırmaktadır. Bugün hiç kimse sanmasın ki o vesayetçi ideolojik zehirli gruplar pes etti veya artık ortaya çıkamaz. Tam aksine hala aktiflerdir ve fırsat kollamaktalar. Bu tarz alçaklıkların bir daha olmaması için evvela uyanık olmakta ve en önemlisi çıkarılacak yeni yasalarda bu tür alçaklıklara tevessül edecekler, olursa ki olacak işte o kişilere karşı da çok caydırıcı ve ağır ceza kanunları çıkarılmalı ve geçmiş dahil şimdiki anlarda olabilecek söylemlerde bu cezai kararlar uygulanmalı ve ağır hesap sorulabilmelidir. Yani hastadır yaşlıdır diye cezadan muaf tutulmamalıdır. Bir gerçek var ki oda 28 Şubat asla bitecek gibi görünmüyor çünkü bitse biz bugün hala 28 şubatı yıl dönümlerinde konuşuyor olmazdık yani siz biti sansanız da asla bitmeyen ve geçmeyen bir tehlikedir. Çünkü içlerindeki kinleri ve intikam duyguları diridir ve değişmez. Onun için bu 28 Şubat zihniyetinin yeniden vücut ve söylem ve taban bulmaması için bu tür hainliklerin ve ideolojik ve vesayet sultalarının oluşmaması ve tekrarlanmaması için ağır yaptırımlar içeren yeni ve kapsayıcı bir anayasa şarttır?ve elzemdir.??Hiç kimse düşüncesi inancı ve yaşam tarzından dolayı ötekileştirilemez ve hiç kimse bir başkası üzerinde tahakküm veya vesayet kuramaz.?“28 şubatların son bulması ve bir daha olmaması için en önemli unsur gerçek ve kapsayıcı koruyucu bir anayasayı hayata geçirmek ve onu adil ve eşit uygulamaktan geçer.”?Bunu da millet olarak başaracağız...