Üst üste gelen iç acılarının nedenselliğni sorgulamayan insanlığın çığırtkanlığı yeryüzünün umutsuzluğu kadar bireysellik kazanmış ise türlerin de duygularını yaşamasını beklemek hayalden öteye gidemez.
Önyargı duvarları ile çevrelendiklerinde tabularının isnatsız karmaşasından başka dünyaya uyanamazlar. Hakkını vermedikleri zamanın bedava kapkaççıları gibi anılarını hiçe sayarlar.
Buz kalıpları gibi olan varlıklarının kırılım göstermesi, ozon tabakasının duyarsızca delinmesi kadar olağandır artık heveslerinin hakkını veremeyenlerin dünyasında.
Bir hikmet arayışından başka bir şey değildir, taş taş üstüne koymamışların çaresizliği..Bir murad umdukları kadar yokluğa dayanırlar..
Bir bakarsınız; bertaraf ettikleri masumiyetlerinin kirli kılıfları belirir karşınızda..Konfor alanlarına ucuz muameleler göstermek huyları olmuştur..Hırsına yenik düşenlerin uygunsuz davranışlarından bilirim, kifayetsiz kalıplarının boşa çıkardığı arzularını..Kimliği belli olmayan kişiliklerinin ardında düzensizlik kurgusu çepeçevre kuşatmıştır oysa ulaşılamayan gururlarını...Hüznün kol gezdiği akıl sağlıklarını da yitirmiş boş bakan gözlerden ibarettir meçhul seviyeleri...Uzun uzadıya hasret marşları söyler gibi dumura uğramıştır, o umut sergiledikleri günlerin asık yüzleri..Bir araya gelemeyen iki tatlı söz kadar ayrılmıştır şuurlarından ifadeler..
Heyhat ettiği günleri ne çabuk da fıtratına yamalıyorlar, keskin birliğin bozuntularından dem vuramayanlar..
Aşılmaz yollar kaç gün ederdi akıl boylarından gelenlerin, kimbilir?
Saadet iklimleri kadar yumuşak eser miydi acaba gönüllerin uzuvlarından sebep işleyenler?
Merhametinden yüklüce omuz taşıyanların cehalet ile ahenkleri bu olsa gerek...Demini aldıkça sıralıyor affedişlerinin sayısızca kahrını...
Erdemine ve ahlakına hayran bırakan öyle mi?
Özündeki kabiliyetini bile kabul etmiyor, kalbindeki o yüce sırrın parlaklığından..İnci gibi sözler dökülüyor aklıma, özüme, varlığımın her zerresine; dünyalara sığmayan, paha biçilemeyen varlığından...
Soruyorum; "Güzelliklerini ve kendinden açığa çıkan sırları göremeyecek kadar nasıl kör olur insan?"
Hayret ediyorum "O" sonsuz ilmin sahibine, tekrar tekrar irdeliyorum AŞK'ın olgularını, 'O'ndaki devasa inceliklerini..Billur gibi zamanı saflaştıran kişiliği temsil ediyor adeta... Kıymetini bilmeyenlerin etrafındaki yas tutan suratlarından olsa gerek kendini yok sayıyor. Öyle alışmış ki değersiz hissettirilişine ne söylesem inanası gelmiyor..Yer gök haykırıyor ismini, yer yerinden oynuyor da, inanası gelmiyor nedense kendindeki değerine...
Öyle güvensiz bırakılmış ki gözlerindeki ışıltılar, bakışlarından seziyorum ruhundaki o tarifi mümkün olmayan yalnızlığını..Saf saf oluyor gönlünden geçenler, aklıma geliyor gülüşlerindeki inanılmaz masumiyet...
"Bir sebep bırakıyorum buraya yaşama tutunanlar adına!" dercesine lehçesi, hayran bırakıyor kendine...
Sağlam karakterini boşluğun izlerinde çizer olmuş, doyamadığım düşüncelerine kendimi teslim ettiğim AŞK'ın sahibi...İnkar bir şeye yaramıyor artık özümdeki sevginin "O"na teslim ediliş törenlerine katılırken, ben...
Bilmiyor, belki bilmek istiyor, sevilmenin doğuracağı galaksiler boyu evrenleri diye düşünüyorum.. Mert duruşundan ödün vermeyecek kadar da gururlu, pervasızlığımı ortaya çıkarıyor, sendeliyorum...
"Her daim üzerine yazılmıştır unutturacak!" demişliği vardır, aklımı oynatmamı göze alırcasına...
Eminim ki; kalbinin derinliklerinden gelen o sesi duyuyor...
Duymalı!
Bir "kıvılcım" sandığınız anlamda değildir. Tüm hakikatin sırrını üzerinde taşır. Alemlerin yaratılışındaki aidiyetin mecazi yansımasıdır. Tüm dünyayı etkisi altına alan gökyüzü kadar kuşatıcı, ay ve güneş kadar yalın, aklınızı okuyan ve kaydedip hayatın kurallarına kadar düzenleyici idrake sahiptir.Hiç bir ilim kudretinden aslını hareket ettirecek fırsatı taşıyacak kadar gelişmemiş olmasın ki; "kıvılcım" kadar etkili olsun, görülmüşü yok!
İnsan idrak edemediği ilmin yalancısıdır. Ütopik gelir yaşadıklarını dizayn eden hayal gücünün dayanılmaz hafifliği. Ufku çok uzakta zanneden algısına yenik düşer bakışlar. Görünen hiç bir zaman gerçek değildir. İnsan ise duygusal zihnini seyrettiğini bilmiyor.
Kendini bilmelisin!
Yaklaşsan yıldızları ayaklarının altına sererim..Bir bahar yağmurunun toprak kokusuyla birleştiği gibi hatıralar yaşatırım, sana...İçinde hiç bir art niyetin bulunamayacağı dualardan uzanarak hislerine dokunur, arzuların yön verdiği meşaleler yakarım kalbinin o eşsiz güzelliğinde.
Kim demiş?
Mutluluğun formülünün bir "kıvılcım" ettiğini?
İnanır mısın?
Renk renk açan güllerin varlığının şanından olduğuna?
Kabul et!
Desen desen ömrünün şaheserlerinden nice umutlar peydahlandı.
Gör!
Emrine amade melekler ismini sayamadığın cennetler döşedi.
Duy!
Kalplerden yükselen isminin hürmetine ne sevgiler adandı.
Bil!
Eşsiz ve benzersiz varlığın dünyamı şenlendiriyor.
Gülümse!
Aziz vatanınımızın üzerindeki kara bulutları dağıtırcasına payidar olsun.
Kutlansın!
Kalbinin derinliklerinden süzülen sözler hürmetine bezensin, tüm dileklerimizin gerçekliğinden uyanırcasına huzurlu ve aşikar olsun, aşkımız.
Umut; sergilediklerinin ışıltısı olsa gerek, merhametin ve sabrına meşaleler yakan!
Hep derim ki; ezberbozan olmalısınız...
Hakimiyet kuracakların dünyasında kuralları yazan olmalısınız...
Elbette bu farkedişin hakkını verenlerin menfaatine, cesaret timsali vurgular oluşturulmalı...
Azımsanmayacak kadar güçlü, sonsuzluk kadar iletken..
Sonsuzluk bence; hızla dönen bir dairenin içinde dönüp durmaktır...
Günün Esra Süntar sözü;
"Baştan çıkarıp öptürmeyen hayat gibi gözlerin...Sana müptela olduğum kadar kaybolmuşluğum vardır, gözbebeklerinde...
Nasibimizdeki aşkı bize yaşatmalısın, ey kaderimin tutsaklığı! Bana bilmediğim bir şey söyle! Huzurun anahtarı kalbimizde gizli ve herdaim kutsal kalacak...Sana söz veriyorum"