Deniz Baykal’ın fetullahçı terör örgütü tarafından gündeme düşürülen malum kaseti sonrası aday değilim dediği kongreye bir gecede aday ettirilen KILIÇDAROĞLU aslında kendisi de aday olmak istememesine rağmen görünen el olan bugünkü dostum dedikleri tarafından o günlerde resmen sözde bir tiyatro kongre tezgahıyla ATANMIŞTIR. Bürokrasiden geldiği için zaten kendisi de atanmaya alışıktı. Evet sonuçta bir lider oluvermişti CHP ye. Peki genel başkanı olduğu partinin Türkiye siyaset sahnesindeki yerini hangi noktaya taşıdı? Her yapılan seçimlerde vaadi olan ‘başarı sağlayamazsam istifa ederim ‘sözleri hala dün gibi bugün de kulaklarımızda çınlamaktadır. Aslında ona kalsa tek bir gün bile bu yükün altında kalmaya niyeti yoktur da malum onu bu makama getirenlerin hesapları ve hedefleri için mecburen CHP genel başkanlığı makamını işgal etmekte ve buna mecburdu. Normalde kendini siyaseten bir başarı noktasında göremeyen birinin o makamda o koltukta direnme çabası neden olsun ki. Karşısında millet nezdinde güçlü bir karşılığı olan AK PARTİ genel başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı olan ERDOĞAN’IN olması zaten ona başarı şansı bırakmamaktadır. KILIÇDAROĞLU normal şartlarda bugün isterse ve görevinden istifa etse CHP için bir kayıp olmayacak aksine CHP ve seçmenleri için yeni bir başlangıç ve soluk olacaktır. Peki şahsının direnci nedendir bunca başarısızlık karşında? Yaptığı adaylar tartışmalı, siyaseti zikzaklı daha kötüsü milli meseleler de sürekli devlet aleyhine bir yabancı “sefir” gibi çalışması karşı gelmesi ve gayri milli duruş sergilemesi de ayrı bir handikabıdır. Malum onca seçimlerde çıkıp aday olmaması parti tabanını rahatsız etmekte muhtemel rakiplerini kongrede delege tezgahlarıyla harcamakta. Ona en yakın rakibi olan Muharrem İnce’nin aday olması gerekir demesini bile geçiştirmiş olması da zaten onun bir liderlik vasfının olmadığının da en büyük delilidir. Zaten siyaset sahnesinde ona bir artı değer kazandıracak fırsat o hain darbe gecesi ayağına gelmiş havalimanında meşru lideri bekleyip yanındayım demesi gerekirken apar topar tankların yanından kaçıp Bakırköy de bir başkanının evine saklanarak o fırsatı da geri tepmiştir. Yani bildiğin bürokratçılık oynayıp sorumluluktan kaçmak ona daha kolay gelmiştir. Normal şartlarda çıkıp kardeşim ben 2023’te adayım demelidir makamı gereği ama hala diyemiyor. Seçimlere henüz vakit varken “Askıda adaylık” devam ederken TBMM de iktidar vekillerin aday ol çıkışlarına önce tepkisi sonra da mecburen saçma sapan bir şekilde “aday olamayacağımı size kim söyledi” çıkışı yapmıştır. İşte sana son bir tarihi fırsat çık o milletin kürsüsüne ve haykır 2023’te aday benim diye. Lakin Kılıçdaroğlu için adayım cümlesini söylemek zordur çünkü ne özgül ağırlığı vardır ne de özgür bir iradesi. Zira “siyasi hayatı ve genel başkanlığı REHİNLİDİR” İşte o yüzden konuşamaz haykıramaz…
İKİ CÜMLE KÖŞESİ…
Bugün kutlu gün Kardeş Azerbaycan Karabağ zaferini kutlamakta. Bugünlerin rüyası ve hayali 30 yıllık bir yara ve hasretti.” İki devlet tek millet ve iki sancak tek ordu” bağıyla bu zafer tecelli etmiştir. Ne mutlu bugüne ne mutlu bu zafere ne mutlu bu kardeşliğe kutlu olsun.
” Yaşasın Türkiye Yaşasın Azerbaycan…”