Fatih Sultan Mehmet Han’ın kılıç hakkı olan Ayasofya Cami, cumhuriyet dönemi bakanlar kurulunun 24 Kasım 1934 tarih 7/1589 sayılı kararıyla bir oldu bittiye getirilerek müze kisvesi adı altında cami vasfı kaldırılarak ibadete kapatıldı. Sonra restorasyon adı altında cami kimliği bozularak eski kilise dönemi figürleri açığa çıkarıldı. İlginç olan hala tartışmalı sahte imza sebebiyle Atatürk de bu konuda zan altında bırakılmıştır. Aslında bu konuda muhakkak devlet arşivlerinde gerçek belgeler olduğu kanısındayım. 1934 ten beri sinsi bir elin bu operasyonu bugünlere kadar taşımasıda bence kafirler adına büyük bir başarıdır. Tam 86 yıldır halkın açılması için onca mücadelesine rağmen gelen her iktidar bu konuda sadece sessiz ve korkak kalmıştır, asla cesur adımlar atmamıştır ve Ayasofya’yı açmamıştır. Sözüm ona uluslararası denge gözetilmiştir. Oysa bugün o uluslararası denge gözettikleri devletler birbir olmayan Ermeni soykırımını tanımışlar ve yasalaştırmışlar ve daha ileri giderek soykırımı inkâr edenler için ceza yasaları oluşturmuşlardır. Bu arada bugünlerde bir Ermeni Patriği olan Maşalyan denen şahıs mabet yeterince büyük bize de bir bölüm ayrılsın bizde ibadet edelim gibi çok saçma feto vari bir dinler arası diyalog paralelinde bir açıklama yapmıştır. O patrik işine baksın. Bu Ayasofya’nın açılması ilginçtir Beylikdüzü’nde cani katil Makarios heykelini yaptıran Ekrem İmamoğlu gibi bir şahısı da rahatsız etmiştir. Adam bir anda Yunan televizyonlarına ve forumlarına, Haliç’i pislik götürürken millet otobüslerde covit19 kaparken asıl işi olan çöp toplama ve temizleme onarım asfalt işlerini bırakıp yayına bağlanıp kendi beyin loplarınca “böyle bir ihtiyaç olduğuna inanmıyorum” açıklamasında bulunmuş Yunanlıları ve Balattaki patrikleri mutlu eden akla ziyan akıldan uzak bir konuşma yapmıştır. Belliki bir kuyruk acısı var. Yetmedi zulüm 1453’te başladı diyen Canan Kaftancıoğlu da rahatsızdır bu konuda. Chp zaten müze yaptığı için zaten cami açılacak diye hop oturup hop kalkıyor ya açılırsa diye ama Faik Öztırak açın diyor, dışı başka içi başka konuşuyor. Yetmedi bir muhabir olan Şehvetiye Tarikatı Şeyhi İsmail Saymaz yırtık dondan fırlayıp benim de görüşüm var deyip efendim müze geliri yıllık 3/4 milyon TL civarı müze olarak kalsın devlete kârı var, ama cami olursa ibadet parasız devlet zarar eder mantığında olaya müdahil olmuştur. Oysa biz onlara diyor muyuz Anıtkabir müze olsun, yıllık şu kadar getirisi olur diye değil mi İsmail? Ha bu arada Ak Parti içinde de bazılarının Ayasofya Cami olarak açılırsa diye yaşadıkları paniklerinde farkındayız. Bakıyorsun Ali Babacan çıkıp bu konuda saçma beyanlarda bulunurken diğer taraftan Ahmet Davutoğlu ayrı bir açıklamada bulunuyor. Ortak metinleri neymiş güya iktidar köşeye sıkışmış iç siyasette ekonomik krizden dolayı onu örtbas etmek ve gündem değiştirmek için bu konuyu milletin önüne atıp tartıştırıyormuş, millet evinde ekmek bulamam konusunu konuşmasın diye. Bazen çok merak ediyorum bunlar su mu içiyor yoksa başka bir şey mi? Ak Parti’ye oy kaybettirdik diyen Hasan Damar gibiler de Saadet Partisi olarak seccademiz hazır Tayyip Bey cumayı kıldırsın diye bekliyoruz diyor. Hakikaten tam bir aymazlık ve riyakarlık içindeler. Aslında ben en çok bu konuda 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ne düşündüğünü merak ediyorum. Malum hiç konuşmuyor, oda ayrı bir parantez ve soru işareti. Sahi Abdullah Gül bu konuda ne düşünüyor? Umarım bir açıklama yapar...
Sonuç olarak bu “RAHATSIZLAR” bilsinler ki bugün olmadı yarın elbet “Ayasofya” cami olarak mutlaka açılacak. Tıpkı Hazreti Peygamber’in müjdesindeki gibi onu fetheden komutan ve ordusu gibi. Bugün de onu tekrar camiye çevirecek başkan ve iktidarı gibi.
İKİ CÜMLEDE PEYGAMBERİMİZİN HADİSİNDEN…
“Elbette Konstantiniyye fethedilecektir”
Onu fetheden emir ne güzel emir,
Ordusu da ne güzel bir ordudur.”
Bu müjde üzerine İstanbul 1453’te fethedilmiş ve İslam yurdu olmuştur. Ayasofya da cami yapılmış kıyamete kadarda öyle kalacaktır… Kutlu fetihin komutanı Fatih Sultan Mehmet Han ve Ordusuna rahmet ve minnetle…