Bir siyasetçi insan figürü düşünün ki her konuştuğu yalan, her konuştuğu fitne ve tehdit olsun, üstelik koca bir partinin genel başkanı, ülkenin seçimlerdeki olası Cumhurbaşkanı adayı olsun ve o siyasetçi figürü insan aynı zamanda ülkesinin aleyhine olabilen her türlü ihanetlere de koşulsuz destek versin ve sahip çıksın, yabancı düşman devletlerle hareket edip onlara ülkenin anahtarını cam tepside sunmak için bas bas bağırarak dostlarımızla birlikte ülkede seçimi biz kazanacağız naraları atsın ve o kazanmanın diyeti olarakta onlara istedikleri iklim ve düzen için söz vermiş olsun. Bu uğurda olabilecek her türlü kirli siyaset ve kirli karanlık odaklarla ve onların karanlık nihai emelleri için yol yürüsün ve bunları yaparken de TBMM'de hakkında bir sürü fezleke olsun ve o fezlekelere rağmande adına siyaset dediği bu ihanet dolu çalışmalarına aralıksız devam etsin ve kimsede ona dokunulmazlığını kaldırma ve dokunma cesareti gösteremesin "Bana kızacaksınız ama!"sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu? Elbette herkeste biliyor ki CHP'nin sorumsuz, kontrollü genelbaşkanı Kemal KILIÇDAROĞLU'dan bahsediyorum. Aslında burada anlatmaya çalıştığım konu, bu siyasi figürün onca yıl ve onca seçim kaybetmesine rağmen o koltukta oturuyor olabilmesi ve ülkenin aleyhine olan her türlü ihanet dolu kirli ve yalan dolu siyasetine hiç hız kesmeden bu şekilde üstelikte yalanlarının fitnelerinin iftiralarının dozunu arttırarak her gün devam ediyor olması, bu işin en can alıcı noktasıda bunları kendine biz Atatürkçüyüz bizler Mustafa Kemal'in askerleriyiz diyen seçmen kitlesine yedirebiliyor olması, her şeyden öte onları Mustafa Kemal'in askerleriyiz noktasından alıp Kemal KILIDAROĞLU'nun askerleriyiz noktasına getirmesi. Hakkını teslim edeyim, bence onun en önemli ve de takdir edilmesi gereken tek başarısıdır. Sizce de haksız mıyım? Adam kitlesine o kadar çok yalan konuşuyor ki kimsede CHP'den seçmen, siyasetçi, yönetici olarak çıkıp yahu tamam iktidarı beğenmiyoruz lakin bizim genel başkanın dediklerinin de tamamı yalan diyemiyor yalan olduğunu bildikleri halde sorgulamıyorlar onun söylediklerini. Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, tüm siyasi reflekslerini, teorilerini, adımlarını, ve bunların seçmenlerinin üzerindeki etkileşimini koruma güdüsü gütmesi bu yalan tehdit ve fitne siyasetini sırf ERDOĞAN nefreti üzerine inşa ediyor olmasından ve bunun dışında herhangi yeni ufuk açıcı siyaset ve söylem geliştiremediğinden hareketle ve başkaca bir argümanın olmayışının verdiği sürekli kaybetme psikolojisi ile devam ettirmesini burası çok önemli onca Akademisyen, Gazeteci, STK’nın sözde Siyasetçi, ve kendine Aydınım diyen zevatın bunu yemesi ve buna karşı derin sessizliği celladına aşık mahkum misali tepkisizlikleri Kemal KILIÇDAROĞLU'nun hanesine yazılabilecek yine farklı bir başarısıdır. Yani demem o ki aslın da KILIÇDAROĞLU bu haliyle başlı başına bir dehadır, bu deha da yine CHP’ye nasipmiş. Onca genel başkanlık yılında, girdiği tüm seçimleri kaybetmiş, CHP'de neredeyse Atatürk’ün adını silmiş, hiçbir Atatürkçü bırakmamış, ne kadar Atatürk’e düşman olan varsa onlarla saf tutmuş partiye almış makam vermiş, vekil yapmış, genel başkan yardımcısı yapmış, Atatürk’e her türlü hakaret edenlerle bugün partiyi ittifak noktasına getirmiş olması bir başarı değil de nedir? Bana kızacaksınız ama bu konuda da bir tebriki hak ettiği gibi övgüyü de hak ediyor Kemal KILIÇDAROĞLU. Kim bilir ben bu yazıyı yazarken o kendisinin yalan olduğunu bildiği ama utanmadan yarın konuşacağı hangi yeni fitne ve yalanları için azimle, hırsla, arsızca çalışıyordur...
Yarın ola hayr ola...