Fil Vakasından on üç yıl kadar sonra, diğer bir rivayete göre ise Fi car savaşından dört yıl kadar önce Mekke’de doğdu. KUREYŞ'İN bazı ileri gelenleri gibi putperestliğe bağlı kalarak önceleri Hz. Peygamber(SAV)’e ve İslâmiyet’e karşı düşmanlık gösteren, bilhassa kabilesinden Müslüman olanlara işkence yapan Ömer bi‘setin 6. Yılında (616) Müslüman oldu.
Hz. Ömer Müslüman olduğu gece Ebu Cehil ’in evine giderek İslâm’ı kabul ettiğini bildirdi; ayrıca ertesi gün Cemil b. Ma'mer el-Cum Ahi'ye Müslüman olduğunu bütün KUREYŞLİLERE ilân ettirdi. Onun İslâmiyet’e girmesinden sonra Müslümanlar ilk defa Kâbe’de toplu olarak namaz kıldılar.
Hz. Ebu Bekir’in hilâfeti döneminde Hz. Ömer ona müşavirlik ve kadılık yaptı. Halife olunca Usame b. ZEYD kumandasındaki orduya hareket emri veren Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer'in Medine’de kalmasını istedi ve bunun için Hz. Usame'den izin aldı.
Hz. Ebu Bekir namaza çıkamayacak derecede hastalanınca imamlık görevini Ömer’e bıraktı ve onu yerine halef tayin etmek üzere Abdurrahman b. AVF, Saîd b. ZEYD, Osman b. Affan, ÜSEYD b. HUDAYR gibi Sahabilerle istişareye başladı. Bunlardan bazıları Hz. Ömer’in sert mizacını ileri sürerek çekincelerini dile getirdiler. Halife görüşmelerini tamamladıktan sonra Hz. Osman’ı çağırarak bu hususta bir ahitname yazdırıp mühürledi yanına Hz. Ömer ile Hz. Osman’ı alıp Mescidi-i Nebeviye gitti ve halka şöyle dedi:
“Sizin için halife seçtiğim kişiye razı olur musunuz? Bir yakınımı tayin etmedim. Allah’a an dolsun ki bütün gücümle düşünüp taşındım ve Ömer b. HATTAB'I uygun buldum; onu dinleyin ve ona uyun” orada bulunanların hepsi olumlu cevap verdi. Hz. Ebu Bekir’in vefat ettiği gün Hz. Ömer Mescidi Nebevide biat aldı.
Hz. Ömer, 23 (644) yılı haccını eda edip Medine’ye döndüğü günlerde, Mu gire b. Şu ‘be ’in Basra valisi iken edindiği kölesi Ebu Lüle FİRUZ en-Nihavendi efendisinin kendisinden fazla ücret aldığını söyleyerek bunun azaltılmasını istedi. Halife onun demircilik, marangozluk ve nakkaşlık yaptığını öğrenince Hz. Mu gire ’in kendisinden aldığı ücretin fazla olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Ebu Lüle ertesi gün sabah namazında hançerle Hz. Ömer’i yaraladı ve Müslümanların elinden kurtulamayacağını anlayınca kendini öldürdü. Halife ölüm döşeğinde iken kendisine yerine birini bırakması teklif edilince aşere-i mübeşşereden altı kişilik şûranın toplanarak üç gün içerisinde aralarından birini halife seçmelerini istedi; oğlu Abdullah’ı da halife seçilmemek şartıyla bu heyete dahil etti. Namazı kıldırmak üzere Suheyb b. Sinan'ı, şûra üyelerini toplamak üzere MİKDAD b. Esvet'i, seçim gerçekleşinceye kadar heyetin rahatsız edilmemesini sağlamakla da Ebu Talha el-Ensari'yi görevlendirdi. Oğlu Abdullah’ı Hz. ÂİŞE'YE yollayarak Resulü Ekrem’in hücresine onun ayağının dibine defnedilmek için izin istedi. Hz. AİŞE kendisi için düşündüğü bu yeri ona vermeyi kabul etti. Hz. Ömer üç gün sonra vefat etti (26 Zilhicce 23 / 3 Kasım 644). Cenaze namazını suheyb b. Sinân kıldırdı.
Hz. Ömer kaynaklarda uzun boylu, gür sesli ve heybetli bir kişi olarak tasvir edilir. Birçok kadınla evlenen Hz. Ömer ilk evliliğini Zeyneb bint Maz‘ûn el-Cumahiyye ile yaptı. Abdullah ve Hafsa bu evlilikten doğan çocuklarıdır. Câhiliye döneminde evlendiği Müleyke bint Amr ve Kureybe bint Ebu Ümeyye’yi İslâmiyet’i kabul etmedikleri için müşrik kadınlarla evlenmeyi yasaklayan âyet (el-Mümtehine 60/10) doğrultusunda boşadı. Başka evlilikler de yapan Hz. Ömer son evliliğini 17 (638) yılında Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın kızları Ümmü Külsûm ile yaptı. Hz. Ömer’in bu evliliğiyle Resûl-i Ekrem’le akrabalık kurma amacı taşıdığı bilinmektedir.
Aşere-i mübeşşereden olan Hz. Ömer aynı zamanda vahiy kâtiplerinden ve RESULULLAH'IN en yakın sahabelerindendir. Kızı Hafsa ile Hz. Peygamber(SAV)’in evlenmesi (3/ 625) onların bu dostluğunu daha da pekiştirmişti. Resulü Ekrem kendisiyle birçok konuda istişare ederdi. Onun bazı görüşlerinin nazil olan ayetlerle teyit edildiği görülmektedir. “Muvafakati Ömer” denilen bu ayetler arasında şarabın kesin biçimde haram kılınması (el-Bakara 2/219), Hz. Peygamber’in evine gelen kimselerle hanımlarının perde arkasından konuşmasının daha uygun olacağı (el-Ahzâb 33/53), Kâbe’deki Makamı İbrahim'in namazgâh ittihaz edilmesi (el-Bakara 2/125) ve münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl’ün cenaze namazının kılınmaması gerektiği (et-Tevbe 9/84) gibi hususlar örnek olarak zikredilebilir.
Hz. Ebu Bekir ile birlikte “Şeyhayn” diye anılmış ve bazı fakih sahabeler onların ittifak ettikleri hususları diğer sahabilerin görüşlerine tercih etmiştir. Hz. Ebu Bekir Medine’de kaza işlerinin başına onu getirmişti. Resulü Ekrem onun hakkında, “Allah, gerçeği Ömer’in lisanı ve kalbi üzere yarattı, konusunda ümmetimin en kuvvetlisi Ömer’dir”; “Muhakkak ki şeytan senden korkar, ya Ömer!” demiş, “Ey Allah'ım! Ömer’in kalbinden haset ve hastalıkları çıkar ve onu imana tebdil et” şeklinde dua etmiştir. Hz. Ömer, “Sana vaiz olarak ölüm yeter ey Ömer!” ifadesini mührüne kazıtmış, kendisini malıyla ve canıyla Hz. Peygamber(SAV)’in yoluna adamıştır.
Hz. Ömer’in en meşhur lakabı “Faruk'tur. “Hak ile bâtılı birbirinden ayıran” anlamındaki bu lakabı kendisine Hz. Peygamber(SAV)’in, Müslümanların veya Ehli kitabın vermiş olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. İslâm tarihinde “emîrü’l-mü’minîn” tabiri ilk defa Hz. Ömer için kullanılmıştır. Sünnî uleması, onun Hz. Ebu Bekir’den sonra Müslümanların en faziletlisi ve hilâfet makamına en uygun sahabe olduğunda ittifak etmiştir.
Hz. Ömer sert mizaçlıydı. Onun bu özelliğini Resulü Ekrem, “Ümmetimin içinde ümmetime en merhametli Ebu Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetlisi Ömer’dir” sözüyle dile getirmiştir. Hz. Ebu Bekir döneminde Medine’deki kaza işlerinin başında bulunarak tecrübe kazanmış, adalet sahasında gerçekleştirdiği icraatıyla insanlık tarihine geçmiştir. Onun hakkında Hz. ÂİŞE'NİN, “Ömer anılınca adalet anılmış olur, adalet anılınca Allah anılmış olur, Allah anılınca da rahmet iner” dediği nakledilir. Halifeliği süresince beytülmalden ihtiyacı dışında hiçbir şey almamaya dikkat etmiş, sıradan bir KUREYŞ'Lİ gibi yaşamış ve Hz. Ali’nin bu konudaki tavsiyelerine uymuştur.
RESULULLAH (SAV)) onun hakkında, “Sizden önceki toplumlarda Allah’ın kalplerine ilham verdiği kimseler vardı. Eğer benim ümmetimde de böyle kimseler varsa -ki şüphesiz vardır- muhakkak Ömer de onlardandır” demiştir. Hz. Ömer toplumu ilgilendiren bir konu ortaya çıkınca halkı Mescidi Nebeviye çağırır, iki rekât namaz kılındıktan sonra minbere çıkıp konuyu halka açardı. Halkın soru sormasına ve haklarını aramasına imkân tanır, kendisinin eleştirilmesini isterdi. Emri bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker esasına bağlı kalarak halifelik vazifesini yerine getirmekte çok büyük hassasiyet gösteren Hz. Ömer bütün emir ve yasakları önce kendi şahsında uygular, halka verdiği emirleri aile mensuplarına da söyleyerek bunlara riayet edilmesini isterdi.
Hz. Ömer, divan defterlerini yanına alarak Medine çevresindeki insanların atıyyelerini evlerine gidip bizzat kendisi dağıtırdı. Gündüzleri çarşı pazarda, geceleri de Medine sokaklarında dolaşıp asayişi kontrol eder, ihtiyaç sahiplerini gördüğünde kendisi beytülmalden yiyecek taşırdı. Her cumartesi günü Medine’nin dışında Âliye yöresine gider, güç yetiremeyecekleri işlerde çalıştırılan kölelerin yükünün hafifletilmesini sağlardı. Aynı şekilde hayvanlara fazla yük yükletilmesine müdahale ederdi. Valilerine yazdığı mektup ve emirnamelerden birer nüshanın saklanmasını istediğinden divanü'l inşa'nın kurucusu kabul edilmiştir. 18 (639) yılındaki kıtlıkta ihtiyaç sahipleri ZEYD b. Sabit tarafından belirlenmiş ve beytülmalde bulunan bütün hububat ve yiyecekler kendilerine dağıtılmıştır. Kendisi de her gün yirmi deve kestirerek ihtiyaç sahiplerine dağıtmış, kıtlık yılında ihtiyaç dolayısıyla hırsızlık yapmak zorunda kalanlara ceza uygulamamıştır.
Ne mutlu bu fani alem için de Adalet ve merhamet timsali Hz. Ömer gibi yaşamaya çalışan makam ve sorumluluk sahibi adil olan ve adil yaşayan ve kararlarında kul hakları ve Allah rızasını gözeten yönetici, makam sahipleri ve aile reislerine...
Ya kılıçta Allah'ın aslanı Hz. Ali gibi keskin, ilim'de ise tevazzu sahibi ol, Ya merhamet'te ve sadakat'te Hz. Ebu Bekir sıddık gibi ol, Ya ahlak'ta hoşgörü'de cömertlik'te Hz. Osman gibi ol, Ya da adalet'te, istişare'de, nefsine yenilmemek'te Hz. Ömer gibi ol...
Rabbim 4 halifemizden razı olsun bizleride onların ahlakı ve adaleti yolunda istikamet eylesin...