Biraz geriye gidip hafızalarımızı tazelemekte fayda var. Öncesi olsa da “NEFRET” 27 MART 1994 yerel seçimleri ile başladı. O gün % 25.19 oyla Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanınca “şeriatçılar kazandı” diye aşırı tepkiler verilmeye başlandı. Tabiri caizse tüm vesayetçi odaklar bir anda namluları Tayyip Erdoğan’a çevirdi. “Herkese türban giydirilecek, otobüsler ayrılacak” gibi saçma sapan tezviratlar yaymaya başladılar. Zaten o günlerdeki ordu kurmay takımı Erdoğan’a kökten karşıydı. Zamanla bu nefretlerini açık etmeye başladılar! Siirt’te okuduğu şiir bahane edilerek hapsi istendi. Sonra Pınarhisar cezaevi süreci başladı. Onu yüzbinler uğurlasa da vicdan ve akıl bu cezayı kabul etmiyordu. Buna karşılık bu nefretçi tayfa daha da ileri gidip siyaset yasağı koyup “muhtar bile seçilemez” manşetleri attırıyorlardı. Akıl tutulması olan bu hallerini sanki bir zafer kazanmış coşkusuyla kutluyorlar, nefretlerini taçlandırıyorlardı. Ta ki 24 Temmuz 1999’da tahliye olana kadar.
Tayyip Erdoğan sessiz sedasız 14 ağustos 2001 de Adalet ve Kalkınma Partisini kurdu ve “yeni Türkiye” hayallerinin ilk temellerini attı. VE KISAS GÜNÜ GELİP ÇATTI. Erdoğan 3 Kasım 2002’de ilk seçimlerde %34.29 oy alarak seçimlerden zaferle çıktı. Bu seçim zaferi ona olan nefreti daha da büyüttü. Çok güvendikleri siyaset yasağı ve “muhtar bile olamaz” dedikleri Erdoğan’ın partisi birinci parti olmuştu. O gece tüm vesayetçi askeri ve yargı cenahı sabaha kadar uyumamış, karargâhlarından çıkamamış, olayın şokunu atlatmaya çalışıyorlardı. Nefretleri daha da artmış tavan yapmıştı. TAYYİP ERDOĞAN MUTLAK DURDURULMALIYDI. Ve hamle yapmaya başladılar. ŞUURSUZCA SALDIRILARA GEÇİP HİÇ BİR HUKUKA UYMAYAN ZORLAMA, GOOGLEDAN DELİLLER BULUP UYDURUK BİR ŞEKİLDE, Kapatma davası açtırdılar. İstedikleri olmayınca, ardından gelen Cumhuriyet mitingleri, “Ordu göreve”, “411 el kaosa kalktı”, “Genç subaylar rahatsız” manşetleri, 367 garabeti, 27 Nisan muhtırası, gezi darbesi ve 15 Temmuz FETÖ darbesi süreçleri ile devam ettiler. Bu nefrete karşı Tayyip Erdoğan her seferinde seçim ve sandıkla cevap verdi. Her seferinde sandıktan daha da güçlenerek ve kazanarak çıktı.
Bugün gelinen noktada, nefretleri azalmadı, artarak devam etti. Bugün “Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Suriye’de ne işimiz var” söylemleriyle şiddetli bir şekilde devam etmektedir.
Bu nefret artık ülkenin bekasını tehdit etmektedir. Öyle ki “Erdoğan gidecekse ülkenin işgaline bile razı” çıkışlar yapmaktalar. Kimi vekiller daha da ileri giderek Türkiye, Suriye veya İran’la savaşa girse Suriye ve İran tarafında olmayı seçmişlerdir. Artık bu nefretin geldiği bu akıl tutulması halinden bir an evvel kurtulmak, KENDİLERİ İÇİN VERECEKLERİ EN DOĞRU KARAR OLACAKTIR. ZİRA “ASLOLAN VATANDIR VATAN”.