Plan ve Bütçe Komisyonunda “Torba kanun” görüşmeleri var. Alt komisyonda da partim adına ben görev almıştım. Alt komisyon bitti, geçen haftadan beri Komisyonda görüşüyoruz. Birbirinden farklı 41 kanunla ilgili 126 madde görüşüyoruz ama aldığımız bilgilere göre kanun sayısı da madde sayısı da çok artacakmış. Seçim öncesi iktidar işine gelen, seçmene hoş görünen ne varsa gündeme alacak görünüyor. Tabi muhalefet olarak sürekli çalışmamız, hangi kanun maddesinin niçin, neden getirildiğinin kime, ne çıkar sağladığının, yanlış taraflarının farkında olmamız lazım. İktidar milletvekilleri rahatlar, iktidar ne getirirse el kaldırıp kabul ediyorlar, bilme, anlama gayretinde dahi bulunmuyor çoğu… Komisyonda görevli muhalefet milletvekillerinin ise sorumlulukları çok fazla… Tabi benim de…
Siyasetçi olarak başka görevlerim de var. Okumam, yazmam, araştırmam, seçmenle ve parti tabanı ile ilgilenmem gerekiyor. Yıllardır siyasette olan biri olarak çok geniş bir çevrem var. 24 saatimi ayırsam yetişemiyorum. O nedenle de kırdığım, üzdüğüm kişiler olabiliyor ama çare yok…
Geçen Cumartesi de sabahtan itibaren randevu ve toplantılarım başladı. Kendi komisyon toplantılarım olmadığı için diğer işlerime zaman ayırmış, bir çok randevu vermiştim. Adalet Komisyonunun HSYK ile ilgili toplantısına gitmeyecektim. Zamanım yoktu. Fakat kavgayı duyunca dayanamadım, arkadaşlarımı yalnız bırakmamak için her şeyi iptal edip Meclis’e gittim, Komisyon toplantılarına katıldım. Rezaleti yaşadım… Gerçekten rezaletti. Medyadan takip ettiğinizin üzerinde bir rezalet… Tepenlerin önde kamillerin geride olduğu bir hiyerarşi vardı…
Konu dışardan bakarsanız sadece hukuk ama gerçekte psikoloji, siyaset, demokrasi anlayışı, insanlık ve ahlak…
Ben söz alıp konuşamadım ama milletvekillerinin sorması gereken tek bir soru var; “17 Aralık ve takip eden yolsuzluk operasyonları olmasa bu kanunu şimdi görüşüyor olurmuyduk?”
***
Pazar günü seçim bürosu açılışı için Ankara’nın en büyük taşra ilçesi Polatlı’ya gittim. Her şey benim ve partim açısından güzeldi. Ancak adetim olduğu üzere partililer dışında tarafsızların da görüşünü almak istedim. Polatlı iktidarın yüzde 55’lerde oy alabildiği 130 bin nüfuslu bir ilçe… Soruma istinaden verilen cevap şu; AKP’liler hala Tayyip Beyin yolsuzluklara bulaştığına tam olarak inanmıyor. Şaşkınlık var, tereddüt oluşmakta ama kesin bir kanaat oluşmamış. Hatta bazıları “Dış Tezgah” lafları yüzünden daha kesin inançlı hale gelmişler.
İnsanları bir şeylere inandırmak zormuş ama insanlar bir şeye inandıktan ve bağlandıktan sonra onları kandırıldıklarına inandırmak, ikna etmek çok daha zormuş… Dolayısı ile toplumun yolsuzluklara inanması biraz zaman alacak ama her geçen gün yolsuzlukların farkına varacaklar artacaklar… Tayyip Bey taraftarlarıyla iletişim kurmakta ne kadar başarılı olursa olsun her geçen gün inandırıcılığını yitirecek. İnsanlar dış tezgah varsa neden eşiyle bir haftalık geziye gidebildi diye soracak, nasıl geldiyse öyle gidecek diye konuşacak, bu mal varlığı nasıl haramsız oluyor diye soracak, Genelkurmay Başkanının terörist diye içeri atıldığı ülkede Başbakanın oğlu nasıl ayrıcalığı oluyor da ifade vermeye dahi gitmiyor diye düşünecek, dün nerede ise tüm ordu mensupları içeri alınırken mahkemeler bağımsızdır diyen Başbakan bugün neden bu kadar rahatsız diye konuşacak… Sorular çok fazla…
Tayyip Beyin direnmekten başka çaresi yok ama topluma zarar vermez inşallah… Dün Gezi olaylarında halkı kışkırtmak için “Camide içki içtiler” veya “Deri pantolonlu üstü çıplak erkekler başörtülü gelinin üstüne işediler” yalanlarını söyleyebilenden korkarım…