Muhabirlik bu mesleğin en zor alanıdır.
Polis adliye, siyaset, Meclis, magazin, Dışişleri gibi alanlar daha da zordur.
Adliye ya da emniyet müdürlüğü kapılarında beklersiniz.
Polis sizden bilgi gizler siz almaya çalışırsınız.
Gece yarısı cinayet olur evden kalkıp gidersiniz.
Meclis sabahlara kadar mesai yapar
Siz de izlemek durumundasınızdır.
Beş dakika çay molası verirsiniz
Genel kurulda kavga çıkar .
Bütün kulisleri takip etmek, komisyonları izlemek, kapalı yapılan toplantılardan sonra milletvekillerinin peşine düşmek de muhabirin görevidir.
Üstelik bir kelime eksiklik sizin için ertesi günün kabusu olabilir.
Magazin muhabirinin de gecesi gündüzü yoktur.
Meşhurların kaprisini çekersiniz.
Hele foto muhabirliği daha da zordur.
Onlara hala ‘’fotoğrafçı ‘’ diyen ve hayatlarında bir gün bile muhabirlik yapmamış yöneticiler vardır.
Muhabirin izlemediği bir haberi arkadaşlarından alma şansı vardır.
Ama foto muhabirleri çektikleri güzel bir kareyi haklı olarak kimse ile paylaşmazlar.
Ertesi gün ‘’Bu fotoğraf bizde niye yok’’ sözcüğü, fırçası onların omzuna biner.
Muhabirilk zordur. bürokrasi haber saklar.
Muhabir onu söküp almak zorundadır.
Kimi zaman da uğraşır haberi söker
OTURAN MUHABİRLER; YAYIN YÖNETMENLERİ
Fakat ertesi gün o haber Genel yayın yönetmeni ya da bir köşe yazarının imzası ile çıkar.
Çünkü yöneticiler uzun zamandır ‘’oturan muhabirliğe’’ başlamışlardır.
Sıfatlarını kullanıp haber kaynaklarını sıcak odalarından arayıp telefonla demeç alırlar.
Benim muhabirim acaba bu haberi yazmış mı diye bakmadan oturur döşenirler.
Haber kaynakları da köşede çıkma ve gazeteye girme şansı daha yüksek olduğu için yazar ve yöneticileri tercih ederler.
Kapısının önünde bekleyen muhabirleri görmezden gelirler.
Bu kısır döngü sürer gider.
Muhabirlerin bir derdi daha vardır.
İmza…
Manşet haberleri çıkar, birinci sayfada imza yoktur.
Yazarın tek sütun haberi çıkar fotoğraflı imzası birinci sayfadadır.
İmza gazetecinin namusu ve emeğinin karşılığıdır.
Ama hayatlarında muhabirlik yapmamış yöneticiler ya da sayfa sekreterleri bu ince ayrıntıyı anlayamaz.
Özel Haber logosunu unutmazlar ama muhabirin imzasını unuturlar.
Kimi zaman da kasıtlı koymazlar
Sonra da ‘’sığmadı’’ bahanesine sığınırlar.
Bu konuda tek istisna Hürriyet’tir.
Ertuğrul Özkök bugün bile hala ‘’imza bekçiliği’’”yapar.
Taşra baskısı geldiğinde özel haberde muhabirin imzası yoksa ekletir.
Şehir içlerini kurtarır.
Milliyet de daha duyarlıdır.
Sabah ise eski alışkanlıkla hala imza konusunda hasis…
Ergun Babahan döneminde zaten muhabirin imzası önemsenmezdi.
Şimdi Fatih Altaylı bu konuda biraz daha duyarlı.
Ama yetersiz.
Vatan ise Sabah’tan kalma alışkanlık ile muhabirin imzasını birinci sayfaya çıkarmamak için sanki özel önem gösteriyor.
Unutmayın ki imza muhabirin motivasyonudur.
Paradan puldan önemlidir.
Ve muhabirlik yapmayan bu ruhu anlayamaz…