Mahmut Övür'ün Sabah'taki yazısı...
Seçim öncesi ve sonrası gözler cumhurbaşkanlığı tartışmasına çevrildiği için AK Parti içinde ne fırtınalar yaşandığını kulaklar duymuyor.
Aslında bu başından beri böyle...
Muhalefet partileri, devlet kurumları hatta medyanın önemli bir kesimi sürekli AK Parti'ye saldırıyor...
Sürekli dışarıdan gelen saldırı, ister istemez partide güçlü bir "iç dayanışma" yaratıyor.
Ya da "derin" bir sessizlik.
AK Parti, dinamizmini biraz da buna borçlu.
Şu son seçim sürecinde olanlara bakın...
Hareketin dört önemli isminden ilk ikisi Abdullah Gül cumhurbaşkanlığına çıkarak, Tayyip Erdoğan ise başbakan kalarak konumlarını güçlendirdi.
Peki diğer ikisi ne oldu?
Abdüllatif Şener'in neden geri çekildiği konusu hala muamma.
Kimi yüksek mevkilerdeki "derin dostları" nın kurbanı olduğunu söylüyor, kimi de parti içi "akıl oyunları" nı okuyamadığını ileri sürüyor.
Bülent Arınç ise biraz "sivri dili" biraz da mecburiyet yüzünden sessizce geri çekildi.
Hangi partide böylesine önemli iki güç bu kadar sorunsuz pasifize edilebilir?
Benzer bir süreç, önce milletvekili listelerinin oluşumunda, ardından da 60. Hükümet'in kurulmasında yaşandı.
Milletvekili listelerinde yer almayanlar arasında etkili isimler olmasına rağmen çok az çatlak ses çıktı.
Yeni kabineye gelince...
Kulislerde en çok merak edilen şey, hem parti içinde hem de kamuoyunda belli gücü olan isimlerin yeni kabineye neden alınmadığı sorusu.
Bu isimlerin en ilginci de eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu .
Son 20 yıllık siyasi hayatımızın deneyimli ismi Aksu'nun kabineye alınmaması şaşırttı ama beklenmiyor da değildi.
Çünkü, bu operasyonun temelleri bir önceki hükümet döneminde atıldı.
Aksu, iki açıdan AK Parti içinde tepkinin odağındaydı.
İlki, bakanlığının ikinci yılından sonra "Karadeniz Lobisi" nin Aksu'ya karşı amansız bir kulis yapması.
Ayrıca Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşen "Beyaz Enerji Operasyonu" nedeniyle İdris Naim Şahin'le karşı karşıya gelişleri de bu döneme denk düşüyor.
İkinci önemli nedense Aksu'nun Doğu ve Güneydoğu milletvekilleri üzerindeki etkisi.
Bu etkinin kırılması gerekiyordu. Bunun ilk adımı, yine kendisi gibi Diyarbakırlı olan Mehmet Mehdi Eker'in geçen hükümet döneminde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na getirilmesiyle atıldı.
Tıpkı bir satranç oyunu gibi arkadan gelecek hamlenin hesapları yapıldı.
O hesapların bir ayağına da ikinci kez kabinede yer alan Van'ın Gürpınar ilçesinden Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik oturtuldu.
Kulislerde konuşulanlara göre, amaç; Doğu ve Güneydoğu adına iki bakanın kabinede yer almasını sağlayarak, Abdülkadir Aksu
'yu kabine dışı bırakmak ve bölge milletvekilleriyle bağını zayıflatmak...
Zaten, bu operasyonun işaretini seçim döneminde ve sonrasında gazetelerde ve köşelerde yazılan "Aksu'nun elinde dosyalar var" biçimindeki haberler verilmişti.
Böylece operasyon "tereyağından kıl çeker" gibi hedefine ulaştı ve Aksu da "sessizler kervanı" na katıldı.
Aslında AK Parti içinde Aksu gibi konuşulan birkaç isim daha var.
Seçim döneminde AK Parti'ye davetle katılan Prof. Dr. Mehmet Sağlam ve Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın gibi...
Peki onlar neden saf dışı kaldı?
AK Parti içinde neler olduğunu, kimlerin hayal kırıklığı yaşadığını irdelemeye devam edeceğiz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...