Abdullah Gül, dün TBMM Genel Kurulu'ndaki üçüncü tur oylamada 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Onbirinci Cumhurbaşkanı seçildi: Hayırlı Olsun...
Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, demokrasimizin kat ettiği mesafe açısından tarihî bir dönüm noktasını işaretliyor...
Abdullah Gül, iki farklı seçimle Çankaya'ya çıkan ilk Cumhurbaşkanı oldu: "367 Entrikası" ile sakatlanan ilk Çankaya oylaması, genel seçimi doğurdu. Türkiye birkaç ay kaybetmiş olsa da, demokratik süreç açısından bakıldığında aslında kazancımız çok daha fazlaydı. Çünkü, ikinci ve nihai Çankaya seçiminin ardına Milli İrade'nin tercihi de eklendi.
Demokratik süreci ve bu süreçte yükselen "Türkiye'nin Yeni Gidişatı"nı sekteye uğratmak isteyen "Gulyabaniler" Çankaya yolunda son derece menfi çabalar sarf ettiler. Muhtelif kâbus senaryoları yazdılar. Ancak Türkiye'nin bu büyük dönemeci aşmasını engelleyemediler. Her defasında tekrarladığım gibi engellemeleri mümkün değildi. Artık devir değişmişti...
Asla şahsi bir konu olmayan Gül'ün Çankaya'ya çıkışını salt siyasal değerlendirmeler yaparak izah etmek de yüzeysel kalacaktır. Gül'ün cumhurbaşkanlığını öncelikle "devletle milletin barışması" amacının belirgin bir yansıması olarak okumak gerekir. Bir diğer yandan, Türkiye'nin bölgesel güç olarak ortaya çıktığı yeni dönemde "yüksek profilli bir cumhurbaşkanı"na büyük ihtiyaç vardı: Gül'ün seçilmesi bu temel hususla da alakalıdır...
Abdullah Gül'ün, Türkiye için hayati önem arz eden tezkerenin reddedilmesi hadisesinde Başbakan olduğunu unutmamak gerekir.
Ankara'nın/devlet yönetiminin "bağımsız ve yerli" bir eksene oturması demek olan "15 Mayıs 2006" tarihini yani o "keskin yol ayrımı"nı, "büyük kırılma"yı yok sayarak, göz ardı ederek Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne anlama geldiğini algılamamız kesinlikle mümkün değildir.
***
"GÜL ÇANKAYA'YA ÇIKTI DİYORLAR; SAKIN İNANMAYIN BU BİR KOMPLO TEORİSİDİR!"
Geçen yılın sonbaharından itibaren, bütün Türkiye sıkı bir biçimde Cumhurbaşkanlığı konusuna kilitlenmişti. Çankaya tartışması Nisan ayından bugüne değin çok daha yoğun bir biçimde yaşandı...
Söz konusu süre zarfında "bu satırların yazarı" ısrarla Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmayacağını; Abdullah Gül'ün aday olduğunu ve Cumhurbaşkanı seçileceğini vurguladı. 25 Nisan günü "Gül'ün adaylığının perde arkasını" da yine bu sütunda okudunuz. Bütün bunlar "gerçekte ne olduğunu" saptamaya, ardından da kamuoyuna anlatmaya yarayan doğal gazetecilik çizgisiydi.
Şimdi tam bu noktada "gerçeği hasıraltı etmek için" var güçleri ile çalışan ancak tabiatıyla "kapının kolu ellerinde" kalan; ayrıca "kedi uzanamadığı habere murdar der" anlayışı içinde çalışan kimi meslektaşlarımıza bir çift sözüm olacak...
Şayet tutarlı olmak gibi bir dertleri varsa, Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra klavyelerine yakışan başlık şudur:
"Abdullah Gül Çankaya'ya çıktı diyorlar. Ey okuyucu sakın ha inanma, bu kesinlikle bir komplo teorisidir!"
Alternatif başlıklarımız da var. Mesela, "Gül'den kale düştü: Abdullah Gül, Çankaya yolunda son anda çizildi. Mehmet Sağlam Cumhurbaşkanı oldu!" Başka? "Başbakan çark etti: Gül'ün Çankaya'ya çıkma hayali son anda suya düştü!"
Merak etmeyiniz, bu muhteşem başlıklar artık "Çankaya Fıkraları" kapsamında koruma altına alınmıştır...
Final: Gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi iyi (kötü) bir huyu vardır. Gerçeğin açığa çıkmasını/gerçeği hiç ama hiç kimse engelleyemez. Gözlerini kapayanlar sadece kendilerine gece yaparlar.
Zaman
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...