Gazetecilik her zaman bazı ekonomi aktörlerine pozitif ayrımcılık yapmıştır. Bu, yeni, değil. O aktör (Buna ister kişi, deyin ister bir holding ya da kurum…) özellikle “reklamveren” ise, gazetecilerin ya da medya organlarının zaman zaman ağızlarını doldura doldura şişindikleri o basın ilkeleri, gazetecilik duruşları gibi mesleki erdemler, ki aslında hepsi yalandır, anında yok sayılır. Sanırsınız, öyle şeyler hiç olmadı.
Bakın… Ali Ağaoğlu diye bir işadamı var. Artık tanımayan, bilmeyen yok. zamanın ruhunun yakalayıp bir anda ortaya çıkmış sonradan görme zengin. Çok daha zenginler var bu ülkede ama kimse Ali Ağaoğlu kadar gündemde değil. Çünkü hiçbiri o kadar görgüsüz, o kadar sonradan görme, o kadar “Ben ve servetim…” nidalarıyla ortalarda dolaşmıyor.
Gün oluyor çocuğu yaşında sevgilileri ile görüyoruz, gün oluyor her biri ortalama bir ailenin ömürlük geçim ihtiyacını karşılayacak tutarda lüks arabalarıyla poz verişine şahit oluyoruz, gün oluyor inşaatlarının reklamlarında rol keserken izliyoruz.
Her ne şekilde görürsek görelim midemiz bulanıyor. Çünkü dediğimiz gibi; hiçbir zengin zenginliğini bu kadar göze batırmıyor, parasıyla bu denli görgüsüzlük yapmıyor.
Peki, her tarafı dökülen bu yeni yetme zengine gün aşırı duyarlılık kasan medya nasıl bir tavır alıyor?
Nasıl tavır aldığını en son güncel ve somut örnek üzerinden anlatalım.
Ali Ağaoğlu Taksim’deki terörist saldırıdan sonra kameraların karşısına geçti ve aynen şöyle dedi: “…Ortanca hanımı aldım, İstiklal Caddesi’ndeki patlamanın olduğu yere gittim. Millet fakir, karanfil bırakıyor ben gül bıraktım.”
Medya; biliyorsunuz, kadın hakları konusunda çok duyarlı.
Medya; biliyorsunuz, tek eşlilik konusunun bayraktarlığı yapıyor.
Medya; biliyorsunuz, fakir halk konusunda acayip hassas.
Medya; biliyorsunuz, terör konusunda inanılmaz ciddi.
Normalde bu hassasiyetlere sahip bir medyanın Ali Ağaoğlu denen adamın hem kadınları aşağılayan, hem terör acısıyla dalga geçen, hem fakir halkla kafa bulan bu açıklamadan sonra o kişiyi tefe koyup çalması gerekirdi değil mi?
Hah… İşte anlatmak istediğimiz de bu. Bir cümleye bu kadar terbiyesizlik sıkıştırabilen biri Ali Ağaoğlu olduğu için birkaç kıyıda köşede tepkimsi yazının dışında tek bir ses çıkmadı. Ne manşetler ona ayrıldı, ne üzerine programlar yapıldı, ne başka bir şey.
Çünkü Ali Ağaoğlu medyanın en büyük reklamverenlerinden biri. Televizyonlarda onun inşaat reklamları dönüyor, gazetelerde çarşaf çarşaf onun ilanları yayınlanıyor.
Ve sonra da “satılık medya” denince hemen onur giysilerini giyiyorlar, gurur örtülerini örtüyorlar ve başlıyorlar bir sonradan görme inşaatçıya bile yem edebildikleri o değerlerden bahsetmeye.
Hiçbir konuda uzlkaşılamayan bu günkü bölünmüşlük içinde bile söz konusu Ağaoğlu’nu pışpışlamak oldu mu ne “Yandaş-Candaş ayrımı” kalıyor, ne diğer ayrılıklar. Herkes tek ses, herkes tek sessizlik.
Ve bu zavallıktan geriye her geçen gün daha şımaran, şımardıkça görgüsüzlüğünü artıran bir Ali Ağaoğlu kalıyor.
Not edin: Ali Ağaoğlu ne kadar muteber gösteriliyorsa medya itibarını o oranda kaybediyor. Kaybedecek.
Ağaoğlu sadece kendi hanesine yazan bir "ayıp" değil asla. Ağaoğlu çapında bir ismi bir "değer" olarak sunan, pazarlayan ve gündemde tutan medyanın ayıbı çok daha ibretliktir.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...