AKP ile birlikte oluşan yeni toplumsal hâkimiyet dokusu yepyeni bir sosyolojik gerçekle de karşı karşıya getirdi bizi. Zaten önceden de muhafazakâr olan, hayat çizgilerinde bu anlamda değişme olmayan kesimin yanına yeni muhafazakârlar eklendi.
Aslında bu “yeni”ler dünyayı algılayışları bakımından muhafazakâr olmasa da gücün yanında yer almaları bakımından kadim muhafazakârları solda sıfır bırakacak bir cevvallikle kendilerini olabildiğince öne atıp “Bakın biz de sizin taraftayız” diye güce selam çakmakta yarış haline girdiler.
Bir de kahramandı bunlar.
Şöyle: Güya askeri iktidara kafa tutabilecek kadar cesur, çok fena asker karşıtıydılar. Oysa tutunacak dalı kalmayan ve kendi kışlasında bile ses çıkaramayacak kadar etkisizleşen askeri otorite, bu dönemde otoritelerin en zayıfıydı. Ama devri bitmiş, gücü tükenmiş bu merkezi hala etkin bir güç gösterip o güçle mücadele ederek kendilerine kahramanlık devşiren yeni yetmeler şaşırtıcı bir şekilde bu simülasyonu gerçek gibi pazarlamayı başardı ve kendilerine medyada kahraman kontenjanından “yer yaptı.”
İşte yeni dönemin bu sanal muhafazakâr-sanal kahramanlarından biri de Taraf’ın kabadayılıktan bozma yazarı Rasim Ozan Kütahyalı oldu.
Kütahyalı tam da yukarıda çizmeye çalıştığımız toplumsal dokuya en uygun figürdü. Her ne kadar dişe dokunur bir gazetecilik formasyonu olmasa, rijit dili ve tavrı kadim muhafazakârları bile rahatsız edecek kadar baskın olsa da yine de o kompozisyona uyan en iyi figürdü ve kapanın elinde kalıyordu. O yüzden son birkaç yıldır nereye baksak onu gördük.
Özellikle Kanaltürk, Cine 5, Beyaz TV Kütahyalı için kapılarını sonuna kadar açtı… Bu kanalların Hükümetle olan mesafeleri dikkate alınınca bir yere kadar anlaşılır bir tavırdı.
Ama dün şaşırtan bir haber daha düştü medya sitelerine. Kütahyalı Star TV’de de programa başlıyormuş.
Evet, yanlış duymadınız. Aydın Doğan’ın kanalı Star TV’de.
Oysa kısa bir arşiv taraması Kütahyalı’nın Aydın Doğan’a ve Doğan Grubu’na yığınla hakarette bulunduğunu, demediğini bırakmadığını, o zaten birkaç yüzü geçmeyen kelime dağarcığından çıkarıp sürekli yinelediği “alçak, namussuz” gibi ezberlerini o hedefe boca ettiğini gösteriyordu.
Ama işte; dedik ya… Yeni dönem, yeni gerçeklik ve o gerçekliğin sanal gerçekleri, gerçeklikleri. Her şeyi unutturuyordu. Bu kez de unutturmuştu.
Belki de unutturmadı da Aydın Doğan/Doğan Grubu da Stockholm sendromunun pençesinde.
Öyle ya; yoksa istediğiniz kadar dayanma gücünüz kalmasın, siyasi iktidar karşısında ilkeleriniz çöpe gitsin, yine de sizi bir numaralı hedef haline getiren ve demedik söz bırakmayan birine kapılarınızı açmazsınız.
İster sendrom ister ilkelerden vazgeçiş… Sebep hangisi olursa olsun Doğan Grubu açısından Rasim Ozan kararı ibret verici bir düşüş olarak kayıtlara geçecektir.
Ha, Rasim ozan açısından mı? İlke mi? Tutarlılık mı? Onu sadece geçiniz diye yorumlayabiliriz.