Tarih 14 Aralık 2015… Yaklaşık olarak 3 ay önce. Önce Turktime okurları, sonra da bütün Türkiye çarpıcı bir haber okudu.
Haber çarpıcıydı çünkü Atatürk’ün kurduğu ve mensuplarının Atatürkçülüğü kimseye bırakmadığı CHP’nin bir vekili Meclis’teki odasından Atatürk’ün fotoğrafını indiriyor ve “Artık yeni şeyler söylemek lazım” diyordu.
Sonrasını biliyorsunuz. Tüm aşamalarını en ince ayrıntılarına kadar yazdık. Haberi yapan gazeteci Talat Atilla’ya bu skandal olayın göbeğindeki isim olan Aylin Nazlıaka tarafından açılan 100 bin TL’lik dava, Nazlıaka’nın hakkında yapılan haberlere erişim yasağı koydurmaya çalışması ve bir analizi yasaklatması, yetinmeyip basın tarihine kara bir leke olarak geçen Talat Atilla’nın cep telefonuna ve bilgisayarına el konmasını, Turktime’ın tamamen kapatılmasını talep etmesi skandalın peşini bırakmamız için verilen gözdağlarıydı.
CHP yönetiminin tüm bunlara karşı sesini çıkarmaması, hem Türkiye Cumhuriyeti hem de partinin kurucusu olan Atatürk’e yapılan saygısızlığın gereğini yapmak yerine bizi susturmak için el altından yapılan girişimler, devreye sokulan gazeteci kimlikli “etki ajanları”, olayın şahitlerinin itiraflarına rağmen partinin en yetkili ağızlarının kendilerini komik duruma düşürme pahasına giriştiği yalanlama çabaları… Hepsi ve daha fazlası da herkesin gözünün önünde oldu.
Sadece CHP değildi sessiz kalan. Kariyerlerini Atatürkçülük üzerine yapan gazeteciler ve yazarlar da böylesi bir skandalı görmemek için direndi. Paul Auster’in o veciz ifadesinden ödünç alarak anlatırsak o sessizliğin altındaki dinamiği; düşündüler ki; “Biz bakmaktan vaz geçersek o skandal da var olmayacak.”
Oysa öyle değildi.
Yılmadık. Fikri takibimizi sonuna kadar sürdürdük, skandalın kapatılmasına izin vermedik ve en sıkı gündemin bile birkaç günde değiştiği bir ortamda CHP’deki Atatürk skandalı iki ay boyunca siyasetin bir numaralı gündem maddesi oldu.
Tabii bunu yaparken tek başımıza değildik. Bu derin suskunluk sarmalını önce duayen gazeteci Sözcü Başyazarı Rahmi Turan bozdu. Ve Sabahattin Önkibar… Köşesine taşıdığı skandalı Nazlıaka’ya da sordu ve Nazlıaka skandalı itiraf etti. Ve Rahmi Turan tekrar yazdı. Ve CHP’nin önemli isimlerinden Şahin Mangü… Ve Yurt Gazetesi... Skandalın peşini bırakmadılar. Ve sonrası kartopu gibi büyüdü, çığa dönüştü. Kaleminin onurunu ilişkilerine feda etmeyen yazarlar birer birer skandalın peşine düştü ve skandalı sessizlikle kapatmayı planlayan CHP’nin tüm planlarını bozdu.
CHP yönetimi sessizdi belki. CHP milletvekilleri de. Ancak hepsi değil. CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray o utanç sessizliğine teslim olmadı ve çıkıp tarihe geçecek cesaret ve netlikte "O saygısız vekil bulunmalı, kulağından tutulup kapının önüne konmalı" dedi. Aytun Çıray'ın kırdığı suskunluk sarmalı CHP'deki "susarak skandalı kapatma" tavrının da kırılma anı oldu. Ve CHP'nin bir diğer önemli ismi, Muharrem İnce de CHP Grup Başkanvekili'nin bir televizyon programında "yok öyle bir şey" dediği yayına katıldı, "Biz doğruya doğru deriz" dedi ve skandalın doğruluğuna şahitlik etti.
Sözcü yazarları Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Pınar Turan, Posta yazarı Nedim Şener, Aydınlık yazarı Mustafa Mutlu, FOX yorumcusu İsmail Küçükkaya, A Haber yorumcusu Erkan Tan, Yurt gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Veysi Şahin, Yurt yazarı Süleyman Kılıç, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer, Takvim Yazarı Bülent Erandaç, Sabah yazarı Ersin Ramoğlu, Akit yazarı Mehtap Kılıç, Milli Gazete yazarı Adnan Öksüz, Hüseyin Avuç o isimlerden sadece anımsayabildiklerimiz.
Ve baskı büyüyüp CHP kaçacak yeri kalmadığını anlayınca istemeyerek de olsa harekete geçti.
Ve bugün… Tarih 4 Mart 2016… Skandalın göbeğindeki isim Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka CHP’den ihraç edildi. Yani o kadar yalanlama boşa çıktı, yalanlayanlar fena halde rezil oldu ve zaman… Turktime’a hak ettiği ödülü verdi: Haklılık…
Bu bir yanıyla Turktime’ın zaferdir ama diğer yanıyla sadece Turktime’ın değil, çoktandır unutulmuş fikri takip gazeteciliğinin de zaferidir. Bu; aynı zamanda baskılara boyun eğmeyip doğrusunda ısrar edebilen gazeteciliğin de zaferidir.
Ama Turktime kimsenin siyasi hayatının son bulması nedeniyle zafer naraları atacak değil. Aylin Nazlıaka’nın siyasi hayatının bitmesine doğru giden yolu biz açtık belki ama o yoldan koşar adım ilerleyen Nazlıaka ve CHP oldu. Ve bu Amok koşusunun sonunda kaybeden Aylin Nazlıaka oldu. Sadece Nazlıaka mı? Bir krizi yönetemeyerek aylarca yüzüne gözüne bulaştıran, krizi çözdüm dediği kararda bile akıllardaki soruları gidermeyi başaramayan CHP de Nazlıaka’nın yanındaki yerini aldı.
Yineleyelim. Biz kimsenin kaybından kazanç çıkaracak değiliz. Ama 14 Aralık 2015 ile 4 Mart 2016 arasındaki yaşananları tarih mutlaka yazacak. Ve bu süre onurlu gazetecilerin, cesur gazeteciliğin, doğrusundan taviz vermeyenlerin yanına tüm kariyerini ilişkilerine kurban eden gazetecilerin deşifre süreci olarak not edilecek. Ve yine bu zaman aralığı Türkiye’yi yönetmeye aday bir partinin yönetim beceriksizliğinin arşivlik bir örneği olarak da kayda geçecek.
Geçmiş olsun.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |