Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF ile yapılacak anlaşmanın 'büyümeyi teşvik edici' özelliği olacağını belirterek 'Ekonomiye olumlu katkı yapacağı açık. Ancak ne zaman biter, biter mi bilemem. Kendi ayaklarımızın üzerinde durabildik. Anlaşırsak imzayı atarız' dedi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF (Uluslararası Para Fonu) ile görüşmelerin sürdüğünü belirterek ‘IMF heyeti ile dört beş aydır sanki Ankara’daymışlar gibi bilgi paylaşımını sürdürüyoruz’ dedi. Önceki gece gazetelerin ekonomi servislerinin yöneticileriyle biraraya gelen Başbakan Yardımcısı Babacan IMF anlaşması konusunda istekli görünmekle birlikte ne imza tarihi, ne de böyle bir anlaşma sonucu gelecek kredi miktarı konusunda görüş belirtti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Anlaşma gün, hafta meselesi ‘şeklindeki açıklamasıyla ilgili ve olarak da ‘’Aslında 31 Aralık 2009 itibarıyla masadaki tüm konularda IMF ile anlaşabilecek noktaya gelmiştik. Ancak son iki ayda hem IMF’nin dünya ile ilgili makro tahminleri, hem de bizim projeksiyonlarımız değişti. Yeni duruma göre görüşmeleri sürdürmeyi biz istedik. Ondan iyi biraz uzadı’ dedi. Ali Babacan, ‘IMF ile anlaşmaya niyetiniz var mı?’ sorusunu ise ‘Dört beş aydır IMF heyeti sanki Ankaradaymış gibi bilgi alışverişi sürüyor’ diye yanıt verdi.
‘Döviz, Merkez’e gider’
Babacan’a göre IMF ile bir stand by anlaşması bu kez geçmiştekilerden farklı olacak. 2009 yılı ekim ayı başında İstanbul’da düzenlenen IMF-Dünya Bankası Yıllık toplantıları sırasında yeni stand by anlaşmasının ‘büyümeyi destekleyici-growth enhancement’ niteliğinin olacağı konusunda IMF ile karşılıklı mutabakata varıldığını belirten Babacan şunları kaydetti:
‘IMF’den gelecek kaynak Merkez Bankası rezervlerine aktarılacak. Hazine’nin iç borçlanma ihtiyacını azaltacak. Hazine, borçlanmak için piyasaya daha az gireceği için, özel sektör daha rahat kaynak bulabilecek. Bu para da tüketicinin, sanayicinin kullanacağı kredi olacak. Ancak geçen yılın mayıs ayı başında IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky İstanbul’da geldiğinde anlaşmayla ilgili konuları kamuoyu önünde tartışmama kararımız var. Bunun anlaşmayı olanaksız hale getireceği konusunda IMF ile hem fikiriz.
Anlaşma olana kadar da gelecek kredi miktarı konusundea da bilgi vermeyeceğiz’
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye’nin bu zor süreci IMF ile anlaşma yapmadan da götürdüğünü dünyaya gösterdiğini belirtse de anlaşmanın büyük rahatlık sağlayacağını kabul ediyor. ‘Kendi kredibilitemizi aldığımız önlemler sağlamış olmamız önemli. Ancak IMF ile yapılacak bir stand by anlaşması Türkiye’nin büyümesine ek destek yapar’ diyen Babacan şöyle devam ediyor:
‘Bu ek katkının ne kadar olacağını bilemeyiz. Çünkü bu, kredi miktarı ve kredinin zaman içine yayılışı gibi faktörlere de bağlı. İmzalarsak yeni anlaşma büyümeyi teşvik edici özelliği öne çıkaran bir anlaşma olacak. IMF’den gelecek para, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerine girecek. Hazine’nin borçlanma ihtiyacı azalacak ve o miktarda kaynak da piyasada kalacak. Bu kaynak tüketiciye ve sanaciye kredi olacak, büyümeyi destekleyecek.
Bizim, kıyaslanabilir ülkelere göre Merkez Bankası döviz rezervlerimiz biraz zayıf. Merkez Bankası’nın döviz rezervi 75 millyon dolar civarında. Ancak Türkiye’nin önümüzdeki 12 ayda ödeyeceği kamu artı özel sektör dış borcu 100 milyar dolar. Onun için bu kaynak Merkez Bankası rezervlerine gidecek’.
Babacan, Türkiye’nin krizin en derin noktası olan 2008 sonu veya 2009 başında IMF ile bir anlayma yapmış olması durumunda ‘Demek ki Türkiye zordaymış’ gibi yanlış yorumların olacağını söyledi. ‘Peki şimdi yapılacak bir anlaşmayla Yunanistan’ın durumundan paniğe kapıldı, IMF’ye koştu gibi yorumlanmaz mı?’ sorusuna ise ‘Biz o noktayı çoktan geçtik. Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi olduğu kanıtlandı’ diyerek yanıtladı. Ali Babacan, IMF Başkan Dominique Strauss-Kahn’ın da Davos’ta verdiği bir demeçte ‘Türkiye’nin stand by anlaşmasına acil ihtilacı yok. Ama yapsa iyi olur’ dediğini hatırlattı.
Tekel işçisine umut yok
Ali Babacan da, 4/C’ye geçmek için ay sonuna kadar vakitleri olan Tekel işçilerine ise umut vermedi. Direnişin bir işçi eylemi olmaktan çıktığını öne süren Babacan’a göre iş siyasi hale geldi. Babacan, 8 bin Tekel işçisinin yıllık maliyetinin 480 milyon lira olduğunu belirterek ‘Türkiye’de son bir yılda birçok insan işini yitirdi. İşsiz sayısı 3 milyonu geçti. Hal böyleyken 8 bin Tekel işçisinin çalışmadan eski yüksek maaşlarını almaya devam etmeleri mümkün değil’ dedi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...