Medyada bir efsane vardır. Her ne kadar bu gün iki yazar da orada olmasa da Hürriyet ve muhalefet dendi mi akla iki isim gelirdi. Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun.
Bu iki ismin karşılığı sadece muhalefet değildi tabi.
İsimleri marka olmuş, gazetelerinden bağımsız iki büyük gazeteci-yazar olarak bilinirdi.
Doğruydu.
Ama nasıl ki bu iki isim medyadaki diğer yazarlardan ayrı bir kategoride değerlendiriliyorduysa, neredeyse aynı derecede birbirine yaklaştırılıyordu. Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun ikilisi hep yan yana yazılıyordu. Hem etki, hem duruş bakımından. Bir de dostluklarını buna eklediniz mi… Tamamdı.
Ancak Önce Çölaşan’ın sonra da Coşkun’un hürriyet’le ayrılan yolları medyanın yıllardan beri gelen şehir efsanesine de son verdi.
Önce Çölaşan’ın kovulmasından sonra herkes Bekir Coşkun’un da ayrılmasını bekledi. Gerçek farklı olsa da o şehir efsanesi beklentileri zorunlu kılıyordu.
Öyle ya; bu kadar yakın iki dosttan biri kovulurken diğeri nasıl olur da aynı kurumda yazmaya devam edebilirdi.
Ancak Coşkun bir iki cılız sitem yazısıyla Çölaşan’ın kovulmasını geçiştirip devam etti.
Büyük şehir efsanesine vurulan ilk darbeydi bu. Hepimiz anladık ki, sanıldığı kadar yakın bir dostluk yokmuş.
Ardından Bekir Coşkun da ayrıldı ve Habertürk’e geçti. Yaklaşık olarak eş zamanlı bir dönemde Çölaşan da Sözcü’de yazmaya başladı. Ve asıl en büyük şehir efsanesi o zaman yıkıldı.
Çölaşan’lı Sözcü hiçbir promosyon vermeden adeta tiraj patlaması yaptı.
Burası normal.
Başta da vurguladığımız gibi Çölaşan ve Bekir Coşkun ismi etrafında öyle bir hale oluşmuştu ki, bir yazarın tek başına bir gazeteye bu kadar tiraj yüklemesi yapması kimseyi şaşırtmadı.
Ancak…
Bekir Coşkun Habertürk’e yetmedi. Gazete Coşkun’dan önce neyse, Coşkun’dan sonra da oydu. Üç aşağı beş yukarı oynayan tirajlar aynı salınımla yoluna devam etti.
İşte o efsanenin patladığı asıl nokta bu oldu. Gördük ki, Çölaşan’ın etrafındaki hale ne kadar sahiciyse, Coşkun’un etrafındaki oluşturulan hale o kadar zorlamaydı.
Ve artık şunu açıklıkla söyleyebiliriz: Medya siteleri ya da gazeteci çevresindeki “Çölaşan eşittir Coşkun” denkleminin halk nazarında bir geçerliliği ve gerçekliği yok.