Para Politikası Kurulu'nun 22 Eylül 2008 tarihinde yaptığı toplantının özeti yayımlandı.
Eylül ayında tüketici fiyat endeksinin yüzde 0,45 oranında arttığı ve yıllık enflasyonun yüzde 11,13'e gerilediği belirtilen rapora göre, gıda fiyatları yıllık artışı Ağustos ayının ardından Eylül ayında da belirgin bir düşüş göstererek, bu azalışta temel belirleyici oldu. Gıda ve enerji gruplarındaki fiyat gelişmelerinin yıllık enflasyona katkısı bir önceki aya kıyasla azalarak yaklaşık 7 puan oldu.
Gıda fiyatlarındaki yavaşlama eğilimi belirginleşirken, bu grupta yıllık enflasyon son iki ayda 4,2 puan azalarak yüzde 11,07;ye geriledi. İşlenmemiş gıda fiyatlarında taze sebze-meyve fiyatları kaynaklı olarak yavaşlama eğilimi sürerken, bu gelişmede sebze ve meyve üretiminde bir önceki yıla kıyasla kaydedilen artışların olumlu etkisi hissedildi. Bunun yanında, kuraklık kaynaklı etkilerle son bir yıllık dönemde her ay düzenli olarak yüksek oranda artış gösteren bakliyat fiyatlarının Eylül ayında azalış göstermesi, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki olumlu görünümü destekleyen bir diğer unsur oldu.
İşlenmiş gıda ürünleri fiyatları Eylül ayında yüzde 0,29 oranında gerilerken, bu oran, söz konusu grupta son yıllarda kaydedilen en düşük aylık enflasyon oranı oldu.
Enerji grubu yıllık enflasyonu Eylül ayında 0,6 puan azalarak yüzde 26,79;a geriledi. Uluslararası petrol fiyatlarındaki düşüşlerle akaryakıt fiyatlarındaki gerileme sürse de, katı yakıt fiyatlarında devam eden artışlar enerji grubu yıllık enflasyonundaki gerilemeyi sınırladı. Katı yakıt fiyatlarında son üç aylık artış oranı yüzde 21,22;ye ulaştı. Ekim ayında, enerji grubundaki yıllık enflasyonun doğal gaz ve elektrik tarifelerindeki artışlar sonucunda yükseleceği öngörüldü. Söz konusu artışların Ekim ayı tüketici enflasyonuna etkisi yaklaşık 0,27 puan olacak.
Enerji ve gıda dışı mal grubu yıllık enflasyonu yüzde 4,17 ile son üç aylık dönemdeki seviyesini korudu. Giyim grubunda gerek iç gerekse dış talep koşullarının seyri fiyat artışlarını sınırladı. Dayanıklı tüketim malları fiyatları son iki aydaki düşüşün ardından Eylül ayında da sınırlı bir gerileme gösterdi, ancak bu grupta yıllık enflasyon baz etkisi nedeniyle 1 puan yükseliş gösterdi. Yeni Türk Lirasındaki değer kaybı ve bir önceki yılın son çeyreğindeki düşük baz nedeniyle, dayanıklı tüketim malları yıllık enflasyonundaki artışın son çeyrekte de süreceği tahmin ediliyor.
Hizmet enflasyonundaki yükseliş ulaştırma ve haberleşme hizmetleri kaynaklı olarak sürdü. Petrol fiyatlarındaki geçmiş dönem artışlarının gecikmeli etkileri, okul servis ücretleri aracılığıyla ulaştırma hizmet fiyatlarını olumsuz etkilemeye devam etti. Haberleşme hizmetleri yıllık fiyat artışı ise telefon görüşme ücretlerindeki artışlar sonucunda yüzde 9,10;a yükseldi. Öte yandan, kiranın yıllık artış oranındaki istikrarlı düşüş sürdü.
Uluslararası kredi piyasalarındaki ve küresel ekonomideki sorunlar iktisadi faaliyeti olumsuz yönde etkilerken, toplam sanayi ve imalat sanayi üretimleri, Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 5,7 oranlarında gerileme kaydetti.
Özel kesim tüketim harcamaları yılın üçüncü çeyreğinde yatay bir seyir izlerken, tüketici kredileri, tüketim malı ithalatı, tüketim ve güven endeksleri ile otomobil ve beyaz eşya yurt içi satışları bu görünümü destekliyor.
Özel yatırım harcamaları yılın üçüncü çeyreğinde de yavaşlamaya devam ederken, özel yatırım harcamaları öncü göstergelerinden olan makine-teçhizat, elektrikli makine ve cihazlar ile metalik olmayan diğer mineral maddeleri ithalat ve üretimlerinin Temmuz-Ağustos ortalamaları, bir önceki çeyreğe göre düşüş gösterdi.
Yılın ikinci çeyreğinde, reel ithalattaki yavaşlamanın reel ihracattakinden daha belirgin olmasıyla net ihracatın büyümeye katkısı pozitif oldu. Benzer eğilimler yılın üçüncü çeyreğinde de devam etti. Bu dönemde turizm gelirlerindeki artışın da etkisiyle, net ihracatın büyümeye olumlu katkısının artması bekleniyor. Küresel düzeyde ekonomik faaliyette beklenen yavaşlamanın özellikle gelişmiş ülkelerin ithalat talebinde azalışa yol açması, Türkiye;nin ihracat performansı açısından önümüzdeki dönemde risk oluşturdu. Diğer yandan, yurt içi talepteki yavaşlamaya ve YTL;nin değer kaybına bağlı olarak yılın son çeyreğinde ithalatta belirgin bir yavaşlama olacağı tahmin ediliyor.
Kurul, toplantıda Ekim ayı Enflasyon Raporu'nda yer alması öngörülen enflasyon tahminlerini değerlendirdi.
Yakın dönemde döviz kurlarında gözlenen hareketlerin enflasyon üzerinde oluşturduğu etkinin, gıda fiyatlarındaki olumlu görünüm ve petrol fiyatlarında gözlenen keskin düşüş ile telafi edileceği ifade edilirken, bu çerçevede, orta vadeli enflasyon tahminlerinde önemli bir değişiklik yapılmaması uygun görüldü.
Enflasyonun Ekim ayında sebze fiyatlarındaki oynaklıktan dolayı geçici ve sınırlı bir artış göstermesi, orta vadede ise kademeli olarak düşmeye devam etmesi bekleniyor. Bununla birlikte, son dönemde küresel belirsizliklerin artarak devam etmesi, gerek enflasyon tahminlerinde gerekse para politikası kararlarında temkinli olmayı gerektiriyor. Bu çerçevede Kurul, para politikası açısından temel gösterge olan borçlanma faiz oranlarını değiştirmedi.
Kurul, kısa vadeli faizlerde oluşabilecek potansiyel oynaklığı azaltmak amacıyla borç verme faizlerinin bu aşamada 50 baz puan indirilmesine karar verdi.
Kurul, bu dönemde döviz likiditesinin sürekliliğinin önemli olduğunu, bu nedenle Merkez Bankası'nın, imkanları ölçüsünde öncelikle bankacılık sisteminin döviz likiditesini destekleyecek önlemlere odaklanması gerektiğini ve bu doğrultuda döviz depo piyasası işlem limitlerinin artırılmasının yararlı olacağını vurguladı.
Önümüzdeki dönemde kredi koşullarındaki sıkılaşmanın süreceği tahmin edilirken, bu gelişmeler, enflasyon üzerinde, kısa vadede olası portföy hareketleri kanalıyla yukarı yönlü, orta vadede ise iç talepteki yavaşlama kanalıyla aşağı yönlü risk oluşturuyor. Mevcut küresel belirsizlikler göz önüne alındığında para politikasının her iki yönde de esnek olması gerekiyor.
Emtia fiyatlarındaki belirsizlikler enflasyon tahminlerine ilişkin risk oluşturmaya devam ederken, enerji ve gıda fiyatlarına dair aşağı yönlü risklerin en az yukarı yönlü riskler kadar belirgin olduğu belirtilmesi gerekiyor.
Orta vadeli tahminlerin, kamu harcamalarının ve gelirler politikasının açıklanan hedeflerle uyumlu gerçekleşeceği varsayımını içerdiği ve otomatik fiyatlama mekanizmaları dışında, dolaylı vergi artışı veya yönetilen fiyatlardan kaynaklanabilecek önemli bir etki öngörmediği belirtilmesi gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, kamu bütçesinde sıkılaştırma gereği doğması halinde, bu ihtiyacın dolaylı vergi artışlarıyla değil öncelikle harcama kısıcı tedbirlerle karşılanacağı var sayılıyor. Bu varsayımlardaki olası sapmalar enflasyon ve para politikasının görünümünü de değiştirebilecek.