Doğalgaza Otomatik ZAM 

sayın Ahmet Nejdet Sezer türbana karşı zaten rte ile yıldızları hiç barışmamıştır sayın ahmet nejdet sezer ile hiç ailece yemek yemeyi hayal etmesin rte zaten fikirleri bile uyuşmuyor rte nin sayn cumhurbaşkanım ahmet nejdet sezerle sayın sezer tam bir ATATÜRKÇÜ dür bizim içinde ikinci MUSTAFA KEMAL ATATÜRKTÜR rte ise tam tersi laiklik ve ATATÜRÇÜ değildir rte sayın Ahmet Nejdet Sezer ile aynı yemek masasında ailece yemek yiyemez hatta aynı masaya oturması bile hata olur .

safların düştüğü tuzak türbanla başörtüsünü ayıramamak.anayasa değişikliği bunun için gerçekleşemedi.mhp bu oyunda TAYYİBİ sırtını yerden kaldıramayacağı şekilde vurdu.anlayana.er.özkök tayyibe tek şu soruyu sorsun.1yıldır hazırlıktan sonra başbakanın ağzıyla tv lerden açıkladığı 30 trilyonluk benzin kaçakçılığının sonucu ne oldu.açıklamaın üstünden bi 1 yıl daha geçti.noldu paralar.kimlerin cebine girdi.suya sabuna dokunmayan ropörtajları geçin.gümrüklerden giren benzinin %80 i kaçak.bakan ne

Durmuş Beyin yazısını şimdi okudum. Eşarpla, "Velevki siyasi simge" olduğu artık tartıma götürmeyen Rahibe giyiminden esinlenen türbanı karıştırmasına üzüldüm. Türbanla eşarpın aynı olduğunu söylemek yalanların, kandırıkçılığın en büyüğüdür. Bu kandırıcılıkta, takkiyecilk de vardır, eşarpın arkasına saklanmak da vardır. Eşarp, Anadolu kadınının başörtüsüdür; türban ise, Vatikan'ın ve emperyalistlerin dini siyasete bulayan yerli işbirkçi siyasilerin, aydın bozuntularının siyasi simgesidir.

T.C. Başbakanı birtek şey yapsın yeter. Artık yalan konuşmayı kessin.Etrafınıza,bütün Dünya'ya bakın durmadan yalan söyleyen başka bir başbakan var mı ( Bush hariç )? Sn.Başbakanımız yalanını ne olduğunu biliyormu ? Siyasi laf atma (laf ebeliği),çarpıtma,yanıltma ile yalan arasındaki farkı bu yaşına kadar öğrenebilmişlermidir dersiniz ?

Balkan göçmeni bir ailenin, kendini “Tabii ben iyi bir Türk olarak” diye takdim etme gereği duyduğu “Fenerbahçe geyikleri”nin perde arkasında neler olabileceğini anlamaya çalışıyorum. Bu söyleşinin ilk bölümü 26.07.2008 tarihinde Turktime’da yer almış ve ben o söyleşiyi Stockholm Sendromu olarak yorumlamıştım; kısaca “celladına aşık olmak” diye ilgili literatürde yerini alan bir tanımlamayla. Sayın Başbakan’ın, bu ülkenin dindar insanlarını aşağılamak, ötekileştirmek ve düşman bir kampta toplanmalarına katkı vermek için var gücüyle çalışan bu “şaibeli çıkar grubu”nun en üst yöneticisine neden prim verdiğini çözemiyorum. Bir gün birileri çıkıp ulusça biriktirdiğimiz kirli çamaşırları ortaya dökse, en büyük kirli çamaşır bohçacısı ile Başbakan neden söyleşi yapar belki o zaman anlarız!.. bu adamların lehe hiçbir katkı sağlamayacak yayınlarını neden umursar anlamıyorum. Şu hale bakın; sanki memlekette her şey güllük gülistanlık, Sayın Başbakanla Doğan medyanın amiral gemisi kaptanı Ertuğrul Özkök oturmuş saatlerce “geyik muhabbeti” yapıyorlar. Bu muhabbet de günlerce Türkiye’nin en merak ettiği bir sır perdesi gibi takdim edilerek merak uyandırılıyor. Eğer bu muhabbetin hepsi bundan ibaretse, herhalde bunu en iyi tanımlayacak olan söz, “dağ fare doğurdu” demek olur. Muhabbetin çeşnisi Ahmet Necdet Sezer’le yemek isteğinin tek engeli başörtüsü düşmanlığından "Katar liderinin eşinin başındaki tam türban olmayıp, boynu açıkta bıraktığına kadar pür dikkat” kesilen ve birkaç ay önce Ertuğrul Özkök’ün bizzat kendisi tarafından kendisine yakıştırılan “tarassut köpekliği” cinliğine hapsedilmiş bir gizemli görüşmenin hikayesi vesselam.. ve vardığım hüsranlı sonuç; bu ülkede hep kendi bildiğinin en doğru olduğunu düşünen ve bu düşüncelerini yönetimlere dayatan seçkinci anlayış, bir kez daha “bayrak gösteriyor” ve “ben buradayım”, “hakimiyet bende” naraları atıyor. Biz de oturmuş, saf saf, “insan celladına nasıl olurda aşık olur?” sorgulaması ile beynimizi yoruyoruz.

baki bey başörtülülerle birarada olamayacaklarını söylüyorsunuz böyle bir önyargı insani olarak sizi rahatsız etmiyor mu?İnsan bunlar ya başı örtülü diye böyle bir davranışın içerisinde bulunmak bana çok garip geliyor.önemli nokta bence şu olmalı kendine yapılmasını istemediğin birşeyi başkalarına yapma!

Milletin inançlarına karşı keskin tavrı kim nereden ve ne hakla alıyor aceba?

bu ülkede nezaman bir uzlaşma göreceğiz? bu ülkenin insanı nezaman kendi gibi düşünmeyenleri hain değilde demokrainin mozaiği olarak görecek? neden bukadar keskiniz,ve neden keskin olmamızla övünüyoruz.herkes halk adına konuşurken kendi gibi düşünmeyince neden bu halkı küçümseyip hakaretler ediyor.neden demokrasiyi sevmiyoruz.neden sadece kendi bildiğimizi doğru kabul ediyoruz. farklı görüşlerde olmanın düşman olmayı gerektirmeyeceğini nezaman anlayacağız?allah hepimize,empati becerisi versin.

10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve ailesi, türbana karşı. Başbakan bunu biliyor. Başbakan, türbana karşı Cumhurbaşkanı Sezer ve ailesinin, eşleri türbanlılarla biraraya gelmeyeceklerini, birlikte yemek yemeyeceklerini biliyor. Nitekim, öyle de oldu. Bu bilinenlere karşı neden böyle bir istemde bulunuyor? Başbakan, kendi duruşundan ödün vermiyor; ödünü, duruşları bıçak gibi keskin olanlardan bekliyor. Bu beklenti, bundan sonrası için de geçerli. Örneğin İlker Paşa'dan bekliyor olabilir..

Eminim; emir kulu E. Özkök'e iletiler gönderen, onu bu yazıyı yazmaya zorlayan Başbakan'dır, Başbakan'ın yakın çevresidir. Bu ısmarlama yazıda da, Başbakan'ın bir yalanı ve bir kurnazlığı sırıtmıştır. Kendi dediğinden ödün vermeyen Başbakan danışmayı (istişareyi) seven biri olduğunu söylüyor. Gerçekler, Başbakan'ı yalanlıyor. Göstermelik danışmalar yapmıştır; özde, kendi bildiğini okumuştur. Türbana karşı ödünsüz dik duran Sezer'le ailece yemek yemeyi arzulaması kurnazlıktan başka bir şey değil.