Dizi halinde yayınlayacağımız gazete analizlerimize Doğan Grubu gazeteleri ile başlayacağız. Çünkü her ne kadar artık eski gücünde olmasa, merkez medya koordinat değiştirse de hala Hürriyet gibi bir markaya sahip olan Doğan Grubu amiral gemisi konumunu sürdürüyor.
Doğan Grubu için söylenecek belki de tek söz mirastan yediği olabilir. Grubun elinde kalan tek kayda değer gazete sadece Hürriyet. Milliyet’i satan, Radikal’in kağıttan baskısını bitiren Doğan Grubu kağıttan gazete olarak sadece Hürriyet ve Posta ile yoluna devam ediyor.
HÜRRİYET… YENDİKÇE BİTMEYEN MİRAS…
Şu açık ki; Hürriyet Türkiye’nin hala ve yine en büyük gazete markası. Hürriyet markası öyle yerleşmiş ki; markaya karşı bizzat yöneticiler tarafından vurulan onca darbe hala sıfırlayamadı ve dökülen onca ciladan sonra bile Hürriyet bir yana diğer gazeteler bir yana.
Gerçi daha yakın bir geçmişe kadar tek sütun haberiyle gündem yaratan Hürriyet yerini manşetiyle bile gündem belirleyemeyecek hale geldi ama… Yine de gazetelerin genel çapsızlığı içinde Hürriyet hala sıyrılmayı başarıyor.
365 binlik tirajı ile Türkiye’nin en çok satan gazetesi olan Hürriyet’in gücünü ve etkisini kaybedişi sadece gazetecilik becerileri ile açıklanamaz doğal olarak. Medyadaki güç dengesinin değişimi, ağırlığın hükümet medyasına kayması, siyasi kamplaşmanın rijit yayınları okur gözünde daha muteber hale gelmesi ve orta yolcuların kaybetmesi illa ki etken ama tüm bu değişim iç işleyişteki günahları affettirecek demek değil.
Mesela şöyle oldu: Ertuğrul Özkök’le yükselen Hürriyet yine Ertuğrul Özkök’le düşmeye başladı, Özkök’ten sonra gelen Enis Berberoğlu’nun ne şiş yansın ne kebap yayın politikası Hürriyet’i iyice kimliksizleştirdi, Enis Berberoğlu kapağı CHP’ye atıp yerini Sedat Ergin’e bırakınca Ergin’in gazeteyi görece toparlaması bile belli bir noktada durdu ve Hürriyet sıradanlık sularına demir attı.
DEVLET GAZETESİ, HANGİ DEVLETİN?
Hürriyet her zaman “Devlet gazetesi” olarak bilindi. Hürriyet’teki bir haber herhangi bir haber olarak değil, “devlet bu konuda ne düşünüyor?” şeklinde okundu. Ama Ak Parti ile birlikte devlet-hükümet algısı tam anlamıyla birbiri ile örtüşmediği için Hürriyet de nerede duracağını kestiremedi ve gün geldi AKP’ye muhalifmiş gibi yaptı, gün geldi AKP’nin demagogluğunu üstlendi. Zaman geçti, AKP devletleşti ama Hürriyet hala karar vermeye çalışıyor. Kararsız kaldıkça bocalıyor, bocaladıkça eleştiriler üzerine boca ediliyor, eleştirileri karşılamak için girdiği her çaba “Kimliksiz Hürriyet” algısını biraz da perçinliyor.
HABER YOK, YAZAR YOK, HÜRRİYET YOK!
Ve sonuç: Muhalifler Hürriyet’çi değil çünkü Hürriyet muhalif bir gazete değil, AKP’liler Hürriyet’çi değil çünkü onlara göre de Hürriyet devlet düşmanlarının yayın organı. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan bir pozisyona çekilen Hürriyet belki bu açığı gazetecilik başarılarıyla, özel haberleri ve/veya yazarlarıyla kapatabilirdi ama o anlamda da resmen dökülüyor.
Mesela; son zamanlarda gündeme oturan, herkesin konuştuğu bir haber anımsıyor musunuz Hürriyet kaynaklı? Yanıtınızı biliyoruz: hayır.
Ya da Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve Mehmet Y. Yılmaz dışında bir yazarın yazısını okuyor musunuz? Belki bu isimlere Türk basınının benzersiz kalemlerinden Selahattin Duman’ı da ekleyebilirsiniz ama Duman’ı öyle kötü kullanıyor, öyle arka plana atıyor ki gazete eminiz çoğunuz “Selahattin Duman Hürriyet’te mi yazıyor?” diye düşünecek. Peki, ne var köşelerde? Önceki analizlerinden birinde çok daha yakından incelediğimiz gibi; Hiçbir karşılığı olmayan, ne yazdıkları, nasıl yazdıkları ve nasıl olup da Hürriyet’te yazdıkları belli olmayan yığınla isim.
NEREYE KADAR?
Bir miras nereye kadar yenir? Devralınan miras istediği kadar bol olsun, üstüne bir şey koymadıktan sonra sizi ne kadar taşır? Şu net ki; bu saltanat sürelidir. Hürriyet’in bundan sonra nereye kadar gidebileceği sorusunun yanıtı Hürriyet’çilerin bu soruları kendilerine sorup verdikleri yanıtla ilgilidir. Ancak görünen şu ki; tablo böyle devam ederse çok fazla uzağa taşımayacak artık o miras. Üzgünüz.
POSTA… AĞIRLIĞI, MAGAZİNİN AĞIRLIĞI KADAR!
Posta Gazetesi uzun yıllar Rıfat Ababay yönetiminde kendi janrında harikalar yarattı. Gazetelerin tiraj sıralamasında her zaman bir numaralı yerini korudu. Birileri hep Posta’nın birinciliğini “ibret vesikası” olarak görse de (İbretlikti çünkü Türkiye’nin en çok satan gazetesi içinde kayda değer tek haber bulunmayan, sadece magazin veren, bol fotoğraflı geyik haberlerin döndüğü bir gazeteydi…) ülkenin en çok satan gazetesini yapmak yabana atılacak bir başarı değildi.
Ama işte düşünün: 600 binin üstünde satan bir gazeteniz var ve sadece var. Ne bir haberi konuşuluyor, ne bir ağırlığı var. Ağırlığınız, magazin muhabbetlerinin ağırlığı kadar. Yani yok.
Sonra her ne olduysa Posta’nın 600 binler bandındaki bu tirajı yarı yarıya düştü, en büyük kozu olan tiraj şampiyonluğunu kaybetti ve bu günlerde 330 binli rakamlarda yok hükmündeki varlığını sürdürüyor.
Rifat Ababay yoruldu belki. Öyle ya; yıllarca en çok okunan gazeteyi yapıp sıfır etki ve geri bildirime mahkum olmak kaldırılacak bir yük olmasa gerek. Yoksa magazinin hala en geçer akçe olduğu bir ülkede (İnanmayanlar sadece bu alanda yayın yapan Acun Ilıcalı’nın TV8’nin yükselişine bakabilir…) Rifat Ababay becerisinin Posta’yı yine tiraj şampiyonu yapması işten bile değil.
Ama belli ki o günler geride kaldı. Ve o görkemli varlığı ile yok hükmüdeki gazete artık adım adım tam anlamıyla yok hükmüne geçmek için dalışını sürdürüyor.
RADİKAL… DOĞAN GRUBU’NUN CEMAATE VERDİĞİ DİYETİN KAYDI…
Radikal Gazetesi Doğan Grubu’nun Cemaate verdiği diyetin kaydı olarak basın tarihine geçecek trajik bir öykü aslında. Posta bahsinde dediğimiz 600 bin tirajla sıfır etkinin tam tersi Radikal için geçerliydi vaktiyle. 50 bin tirajla büyük bir etkiye ve kamuoyu belirleme gücüne sahip bir gazeteydi. Bir yazar gazetesi olarak yazarlarının yazıları dalga dalga yayılır, özel haberleri gündem belirler, her güne mutlaka bir Radikal gündem oluşurdu. Ama dikkat ettiyseniz hep geçmiş zaman kipi kullandık.
Ne zaman ki Doğan Grubu herkesi dumura uğratan kararı aldı ve medyada tek başarısı gazete batırmak olan Eyüp Can’a Radikal’i teslim etti, tüm bunlar anında geçmiş zaman oluverdi. Cemaat o zaman en çekinilen güçtü ve Eyüp Can da Cemaat’in prensiydi. Korku dağları deler derler. Cemaat korkusu Radikal’i bitireceği gün gibi açık olan bir isme teslim edilip “Bize ilişme” mesajı güçlü bir şekilde verildi ve sonuç: Radikal artık yok. Kağıttan gazete kapatıldı, şimdi sadece internetten yayın yapıyor.
Değdi mi peki? Eminiz bu soruyu Aydın Doğan da soruyordur.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...