Norveçli doktorlar İran'ın Press teleziyonu muhabiri Akram el-Sattari`ye yaralanan Filistinlilerin vücutlarında, uranyum parçacıklarına rastlandığını söyledi. Doktorlara göre, bu, nükleer başlıklı bombanın kanıtları olabilir.
Bu bombaların yasaklanmasını öngören uluslararası anlaşmaya İsrail'in imza atmaması ve Gazze'de kullandığı silahlar hakkında herhangi bir açıklama yapmaması da, uranyum konusunda Norveçli doktorların iddiasındaki gerçeklik payını arttırıyor.
Uranyum parçacıklarının kullanılmasını delilik olarak niteleyen doktorlar, bunun uzun süreli sağlık ve çevre felaketlerini de beraberinde getireceğinin altını özellikle çiziyorlar.
Körfez savaşı sırasında özellikle Amerikan ve İngiliz askerleri arasında ortaya çıkan birçok hastalık, ABD ordusunun kullandığı bu tür bombalara bağlanmıştı. Savaştan sonra bu askerler üzerinde araştırma yapan doktorlar, uranyum parçacıkları vücütlarına nüfuz eden askerlerin çocuklarının yarısından fazlasının sakat doğduğunu açıklamıştı.
2004 yılında da Yaser Arafat benzer iddiaları gündeme getirmiş ve İsrail'in Filistin halkına karşı yasaklanmış gaz ya da uranyum bombası kullandığını açıklamıştı.
İsrail, uluslararası anlaşmalarla yasaklanan misket bombalarını, 2006 Lübnan Savaşı'nda da kullanmıştı.
İnsan vücuduna giren küçük mermi parçaları halinde giren ve iç organlarda büyük tahribata yol açan bu bombaları, İsrail 2006 Lübnan Savaşı'nda da kullanmıştı. Bu bombaların kullanrıldığını ise ünlü İngiliz gazeteci Robert Fisk ortaya çıkarmıştı. Fisk, özellikle direnişin etkili olduğu iki köy, et-Tiri ve Khaim köylerindeki bombardıman sonrası alınan örneklerde, radyasyona rastlandığını yapılan laboratuar incelemelerinde kanıtlandığını belirtmişti.
Brüksel'deki Avrupa Radyasyon Komitesi sekreteri Chris Busby'nin açıklamalarına göre de, İsrail'in Lübnan'da bombaladığı yerlerde, etkisi uzun süreli olan uranyum izlerine rastlanmıştı.
İngiltere'de Oxfordshire'deki The Harwell Laboratory'nin yaptığı incelemelerde, bombalanmış bölgede uranyum izotoplarına rastlanması şu anlama geliyor: "Küçük çapta bir nükleer silah denemesi".
Yani İsrail bir yanda İran'ın nükleer denemelerini potansiyel tehlike olarak gösterip Amerika'yı ve tüm dünyayı bu ülkeye karşı kışkırtırken, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak ürettiği nükleer silahları, sadece güvenlik gerekçesiyle elinde tutmuyor; konvansiyonel silah koleksiyonu bile kendisinin sahip olduklarının yanında demode kalan Lübnan'a karşı kullanmaktan çekinmiyordu.
Lübnan'daki bulgular nükleer etkiye sahip, uzun süre çevre ve siviller üzerinde zararlı etkisi olan radyoaktif özellik gösteriyordu. Daha önce yine Lübnan saldırısı sırasında fosfor bombası kullandığını da itiraf eden İsrail, tıpkı Gazze'de sivillere yönelik kimyasal silah kullanırken olduğu gibi, uranyum kullandığını reddediyor.
Ancak her iki reddediş biçiminde dolaylı bir itiraf var. Görünüşte konvansiyonel bir silah gibi görünen bu yönüyle uluslararası anlaşmalara uygun görünen silahlar etkisi ve içeriği bakımından kimyasal ya da nükleer özellik sergiliyor. Bu durumda bir tür yasal boşluktan yararlandığını itiraf ediyor.
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak da pazar günü yaptığı açıklamada, Gazze`ye karşı başlatılan geniş çaplı kara operasyonunun "sürprizlerle dolu" olacağını söylemişti.
Dünyabülteni
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...