Ergenekon terör örgütü dava süreci, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmalarla sarsılıyor.
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün dinlendiği iddialarını araştıran Ankara Cumhuriyet Savcısı Vahdet Polatkan'ın İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'ne yaptırdığı baskının ardından, yeni bir soruşturma daha geldi.
Memur suçlarına bakmakla görevli Ankara Savcısı Abbas Özden, Yargıtay'a suikast krokilerinin de ele geçirildiği İşçi Partisi'nde yapılan arama işleminin hukuka aykırı yapıldığı iddiasıyla soruşturma başlattı.
YARGITAY'A BASKIN KROKİLERİ ÇIKMIŞTI
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatı üzerine Emniyet güçleri, 21 Mart 2008 günü İP Genel Merkezi'nde, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nusret Senem'in evinde arama yapmıştı. Aramalarda bir CD içinde, Yargıtay binasına giriş ve güvenli kaçış yollarını belirten ayrıntılı bir suikast krokisi ele geçirilmişti. Ergenekon iddianamesinde de yer alan belgelere karşı İP'liler, delillerin Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda belirtilen maddelere aykırı elde edildiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu. İP'liler, bilgisayarlara şifreli oldukları gerekçesiyle yedekleme yapılmadan el konulduğunu, bilgisayarlardaki verilerin yedeklerinin çıkarılmadığı, kendilerine verilmediği ve bilgisayarlara kendilerine ait olmayan bilgilerin yüklenmesinin mümkün olduğu iddiasını dile getirdi. Suç duyurusu üzerine Abbas Özden soruşturma başlattı. Savcının, CMK'nın 134. maddesinin ihlal edildiği, yedekleme yapılmadan bilgisayarlara el konulduğu, verilerin yedeklerinin çıkarılmadığı ve parti yöneticilerine el konulan verilerin birer örneğinin verilmediği iddiasıyla İçişleri Bakanlığı'ndan soruşturma izni talep edeceği ifade edildi. Arama ve el koyma işlemi, Cumhuriyet savcısı gözetiminde gerçekleştirilmişti. Savcının bu girişimiyle Ergenekon delillerinin bir kısmının tartışmalı hale geleceği de öne sürüldü. CMK 134. madde, şifrelenen bilgisayarlara girilememesi halinde el konulacağını, şifrenin çözülmesi ve gerekli kopyanın alınması durumunda el konulan cihazların iade edileceğini belirtiyor.
HUKUKÇULAR: ZORUNLULUK YOK
Hukukçular, soruşturmalarda el konulan bilgisayarların yedeklemelerinin, şüpheli ve vekiline verilmesi gibi bir zorunluluğun bulunmadığını, ancak ilgili kişilerin talebi olursa bu yedeklemelerin verileceğini ifade ediyor. Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedri Eryılmaz, "Yedeklemenin verilmemesi delillerin kabul edilmeyeceği anlamına gelmez. Burada basit bir hukuka aykırılık söz konusu olabilir. Zanlının delillerin kendi bilgisayarında olmadığını ispatlaması gerekir." şeklinde konuştu.
Savcının Arazi yolsuzluğu dosyalarında adı çıktı
Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Boyrazoğlu'nun adı Büyükçekmece Adliyesi'nde kaybolan dava klasörlerinden çıktı. Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerine giren Büyükçekmece'deki arazi yolsuzluğu belgelerinin, daha önce başka bir davaya konu olduğu Büyükçekmece Adliyesi'nde kaybolduğu belirlenmişti. Kaybolan klasörler, Büyükçekmece ve beldelerine yönelik arazi yağması operasyonu ile ilgiliydi. Operasyonu yapan dönemin Jandarma Binbaşısı Zeki Bingöl'ün mahkemeye sunduğu deliller kaybolmuştu. Bingöl, Boyrazoğlu'nun başında bulunduğu S.S. Defne Dalı Konut Yapı Kooperatifi'ne Kadıköy Belediyesi tarafından arsa tahsisi yapıldığını söylüyor. Boyrazoğlu, son olarak İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yapılan baskınla gündeme gelmişti. Baskın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın emriyle yapılmış ve Ergenekon dosyaları kopyalanmak istenmişti. Boyrazoğlu'nun Ergekenon sanıklarından Sedat Peker'le irtibatı da medyaya yansımıştı.
HEP ANKARA SAVCILIĞI
Faili meçhul cinayetlerin medyatik olanları hep Ankara'da işlendi. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu gibi. Soruşturmaları yürüten Ankara savcılığı, her cinayetten sonra onlarca insanı gözaltına aldı. Nedense bütün cinayetlerde failler, hep irtica görünümlü kişiler arasında arandı. Ama bulunamadı. Hatta bir cinayetin faili diye medya önüne çıkarılan adamın, o gün düğün yaptığı ortaya çıkınca dünya âlem gülmüştü Türkiye'ye. Yıllarca aynı mantık işledi. Her seferinde laiklik konusunda yüksek duyarlılığa sahip biri öldürüldü. Kriz ortamı oluşturulup, buna göre toplum mühendisliği yapıldı. Ergenekon iddianamesi bu süreci bozdu. İddianamede faili meçhul cinayetler konusunda ayrıntılı bilgiler var. Örneğin Hablemitoğlu cinayetinin nasıl işlendiği, Uğur Mumcu'nun kimi rahatsız ettiği, Özdemir Sabancı öldürülmeden önce failleri kimin bildiği... Ergenekon sanıklarının ev, işyeri ve ofislerinde yapılan aramalarda, faili meçhul cinayetlerin bu örgüt tarafından tezgâhlandığı ortaya çıkıyor. Birçok sanık kendi aralarında yaptığı telefon görüşmelerinde bunu kabul ediyor. Görünen o ki, bunlar Ankara'nın canını sıkıyor.
Ergenekon iddianamesi, Danıştay saldırısı ile başlıyor. Savcı Zekeriya Öz, katil Alparslan Arslan'ın arkasında bu örgütün bulunduğunu net olarak ortaya koyuyor. Bu gerçek, başta Türkiye olmak üzere Ankara savcılığının da ezberini bozuyor. Ankara'nın iddiasına göre, irtica gerekçesiyle işlenmiş bir cinayet vardı ve sonuçlanmıştı. Dava Yargıtay aşamasında. Ama İstanbul savcısının iddianamesini gören herkes yüksek sesle sormadan edemiyor: Ankara'daki savcılar Alparslan Arslan'ın ilişkilerini neden görmedi?
BİR SORU DAHA
Perinçek ve adamlarının Ankara'daki bazı kişi ve kurumlarla nasıl ilişki kurduğu da Ergenekon iddianamesinde yer alıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, madem araştırıyor, İP'lilerin yargıda kiminle görüştüğüne de bakabilir mi?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...