Sözcü Gazetesi’nin kısa sürede kat ettiği mesafeyi belki de “Stratejik aklın başarısı” diye özetleyebiliriz.
Düşünün… AKP gibi güçlü bir iktidar olmasaydı, bu güçlü iktidar bu kadar uzun süre hükümranlığını sürdürmeseydi Sözcü diye bir gazete olur muydu? Olsa bile; bu kadar kısa sürede böylesi bir mesafe alabilir miydi?
Evet… Doğru bildiniz.
Sözcü, tamamen yeni Türkiye şartlarının ortaya çıkardığı yeni durumda beliren boşluğu büyük bir stratejik zekâ ile doldurmayı başarıverdi ve 2007 yılında başladığı yayın serüvenine bugün Hürriyet’in hemen ardından ikinci büyük gazete olarak devam ediyor.
O ŞARTLAR…
Eğer amaç kazanmaksa, ki genelde budur, toplumsal hikayeyi doğru okuyup ona göre pozisyon alabilen amaca giden yolu sağlam bir şekilde kat eder. Sözcü, bunu yaptı. 2007… AKP iktidarının ikinci dönemi. AKP artık daha güçlü, kurumlara daha hakim. Kurumlar deyince AKP’nin özellikle ayrı bir önem atfettiği medyayı da es geçmiyoruz tabii. Gazetelerin bir bölümü havuzda toplanmış, bir bölümü havuz dışı kalsa da rengi havuzdaki suyun rengini almış, tam bu renge bürünmeyenler ise “Aman bana bir şey olmasın” diye suya sabuna dokunmayan gazeteciliğe dönmüş. Öylesi bir ortam.
AKP sempatizanlarının kaba bir hesapla yüzde 50’lerde olduğunu düşünürseniz bu genel tablodan rahatsızlık duyanların, bir soğuma, gaz atma yeri arayanların, tutunacak bir dal bulmak isteyenlerin oranını da tahayyül edebilirsiniz. İşte böylesi bir gaz birikmesi döneminde bir gazete çıkıyor ve yeminli muhalif yayınlara başlıyor.
Bingo. İşte hedefi 12’den vuran o gazete Sözcü Gazetesi oluyor. Çok kısa sürede muhalif kanadın vazgeçilmezi haline geliyor, nasıl ki bir zamanlar okumasalar bile tarafını belli etmek isteyenler inadına koltuklarının altına Cumhuriyet’i sıkıştırıp arz-ı endam ediyorlarsa artık o koltuk altlarına Sözcü giriveriyor. Ve o girdiği yerden adım adım zirveye yükselip bugün Türkiye’nin en çok satan ikinci gazetesi oluveriyor.
SÖZCÜ’DE NE VAR?
Peki, ne yapıyor Sözcü? Her gün yeri yerinden oynatan, gündemi değiştiren bomba haberler mi patlatıyor? Hayır. Aşağı yukarı her gazetede görülebilecek haberler. Sadece farklı sunuyor. Ciddi bir gazetecilik birikimi gerektirmeyen ama hedef kitleyi ciğerinden yakalayan (Mesela Tayyip Erdoğan demek yerine Tayyip demek gibi…) küçük laf oyunları yapıyor. Asıl büyük kozu olan ve gerçekten de başarılı bir şekilde kotardığı manşette kocaman fotoğraflar ve konuşma balonlarıyla yine malum hedef kitlenin “duygularına” tercüman oluyor, gazı alıyor, okuyucusunu rahatlatıyor.
MANŞET YETMEYENE YAZAR…
Sözcü’nün başarı sırlarından biri manşetleriyse diğeri yazarları. Türk basınının duayen ismi Rahmi Turan’dan Uğur Dündar’a, Emin Çölaşan’dan Yılmaz Özdil’e tek başlarına bile azımsanmayacak kitleleri olan muhalif isimler Sözcü’nün manşet haricindeki içeriksizliğinin panzehiri olarak sayfaları dolduruyor.
STRATEJİK AKIL DİYOR Kİ…
Medya patronlarının yayılmacı politikası sır değil. Bir gazete tutturan patron hemen daha da büyümek için kolları sıvar ve yeni medya kanalları açarak grup olma yoluna gider. İşte Sözcü’yü var eden o stratejik akıl burada da devreye giriyor ve Sözcü’ye kendi içinden hiçbir rakip çıkarttırmıyor. Bünyesinde Rahmi turan gibi bir tiraj sihirbazı bulunduran bir grubun sadece spor özellikle futbol veren AMK ya da hala yayında olup olmadığı şüpheli Korkusuz gibi ek gazetelere fit olması, televizyon fikrini sadece Sözcü Gazetesi’nin web sitesi üzerinden “şöyle bir” yoklaması hep aynı stratejik aklın ürünü. Hepsini toplayıp çıkarınca geriye sadece Sözcü kalıyor ve o Sözcü’de Sözcücülere yetiyor.
O ŞÜPHE…
Sözcü her gün kesintisiz muhalif yayınlarını sürdürse de… Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine bağlılığını defaatle yinelese de… Rahmi Turan, Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun gibi bu ilkelere bağlılığı tartışmasız kabul edilen isimleri bünyesinde barındırsa da bir şehir efsanesi gibi ortalarda dolanan “Sözcü aslında perde arkasında Cemaat’e çalışıyor…” şüphesi bir kıymık gibi saplanmış ve çıkmıyor gazeteden. Toplumsal olarak efsanelere duyulan merak ve efsanelerin gerçekleşme ihtimalini saklı tutan “ateş olmayan yerden duman tütmez” sözüne istinaden o kıymık orada daha da duracak gibi gözüküyor.
NEREYE KADAR?
Analizimize girerken söyle bir soru sormuştuk: “Düşünün… AKP gibi güçlü bir iktidar olmasaydı, bu güçlü iktidar bu kadar uzun süre hükümranlığını sürdürmeseydi Sözcü diye bir gazete olur muydu? Olsa bile; bu kadar kısa sürede böylesi bir mesafe alabilir miydi?”
Evet… Bu soruyu Sözcü’nün başlangıcı kadar sonu için de sorabiliriz.
ÖNCEKİ GAZETE ANALİZLERİ…
Hürriyet… Posta… Radikal…
Milliyet… Vatan…
Sabah... Takvim...
Gazete Habertürk...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...