Kibir, gerek dini literadürde gerekse toplumsal kabulünde hoş karşılanmayan bir haslet. Ama bir o kadar da insani bir durum. Böyle olduğu için ki her insan o dengeyi kurmak uğraşındadır hep. Bazıları gerçekten kibriyle yaptığı savaşta galip gelir, bazıları bunu başka kılıflara sokar. Ama her ne şekilde olursa olsun her taraflarından kibir aksa da “öyle değilmiş gibi” yapılır.
Bu genel insanlık durumu. Ama konumuz insanlık durumu değil. Ve bu girizgâhın bir amacı var. O da şu:
Ülkemizde sayısız siyasi parti var. Ve her partinin de bir lideri. İşte yukarıda değindiğimiz haslet en çok da siyasi liderlerde varlık buluyor, sanki konumlarının olmazsa olmazı haline geliyor. Neden ya da sonuç… Ama ister oy oranı bindelerle ifade edilsin ve tabela partisi olarak nitelensin, ister baraj sınırının üstündeki bir parti olsun. Liderine bakarsanız kendi şahsında vücut bulan partisi geçen sefer olmamıştır ama bir dahaki seçimde mutlaka gümbür gümbür iktidara geliyordur. Sanabilirsiniz ki bunu sadece hedef kitleyi gaza getirmek için söylüyorlar. O da var tabii… Ama sadece o değil. Şaşırtıcı belki ama inanıyorlar da.
Bu ikinci girizgâhın da bir sebebi var.
Biliyorsunuz… Seçimler yaklaştı ve kamuoyu araştırmaları da ardı ardına sökün etmeye başladı. Üç aşağı beş yukarı hepsinden çıkan sonuç şu: AKP yine birinci parti. CHP ikinci. MHP zaman zaman baraj altı kalıyor, zaman zaman bu günkü oy oranına yaklaşıyor. Bir de BDP var. Yani nereden baksanız durum aynı.
BDP’nin hali belli. Bağımsız girecekler, seçilip sonra partileşecekler. CHP en kötü ihtimalle yine ana muhalefet partisi olacak.
Peki ya MHP? Barajı geçti diyelim… Sonra ne olacak? Hep küçük muhalefet kalmanın anlamı ne? Bunda ısrar neden?
Tüm Türkiye Turktime'dan duydu. DP ile MHP ittifakta anlaşmış, Turktime'de bu kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmayı taraflar açıklamadan duyurmuştu. Sonra Bahçeli'nin kibri devreye girdi, yapılan anlaşma bozuldu ve bunun sorumlusu olarak da Turktime gösterildi. Oysa onlar siyasetlerinin, biz de gazeteciliğimizin gereğini yapmıştık. Yanlış olan bir şey yoktu yani. Ama hayır...
Bakın, siyasi hayatımızda pek görmediğimiz bir teklif geliyor DP’den. Diyor ki Namık Kemal Zeybek: Hiçbir şart öne sürmeden MHP çatısı altında seçime girmeye hazırız. Ama Bahçeli yüz vermiyor. SP’nin de bu ittifaka katılacağı beyan ediliyor. Bahçeli’nin kapısı duvar. Ve bu ittifak gerçekleşirse milli hassasiyetleri yüksek irili ufaklı birçok partinin de destek verileceği konuşuluyor. Yok… Bahçeli’nin umurunda değil.
Neden?
Çünkü kamuoyu araştırmaları ne derse desin Bahçeli’nin ebced hesapları var, bu seçimde tek başına iktidara gelecek. Önceki seçimler ne anlatırsa anlatsın, Bahçeli tarihi bu günden başlatıyor, devletin başına Devlet gelecek. AKP üçüncü iktidar dönemi için hazırlıkları tamamlamış, Bahçeli’yi kimse inandıramaz. MHP’nin yaptırdığı ankette bile oyları dökülüyormuş, kime ne? Bahçeli’nin hayalleri var.
Aslında hepsinin altında olan şey şu: Bahçeli’nin yenemediği, gizleyemediği, dizginleyemediği kibri var.
Ve o kibir diyor ki; eğer ittifakı kabul edersen, gerçeklere dönersen belki sorumluluk sahibi bir lider olursun ama beni kaybedersin. Ve Bahçeli kibrine şunu diyor: Olur mu hiç? Bak, birlikteyiz.
Bravo.