MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, beklenen kararını açıkladı.
Tercihinin Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin 26 Ağustos 2018 tarihinde yapılmasından yana olduğunu ilan etti.
Bu kararını Türkiye’nin yenilenmeye olan ihtiyacına dayandırdı. İç ve dış şartların giderek Türkiye’yi sıkıştırmaya başladığını gören Devlet Bahçeli, ülkenin zorlu döneme istikrarlı ve güçlü bir şekilde girmesini istiyor.
Seçim ister istemez içe kapanmayı, rekabeti, bölünmeyi ve kutuplaşmayı beraberinde getiriyor. Bu tam da düşmanın istediği bir şey. Onun yerine iç tartışmayı geride bırakmış seçimden güçlü çıkmış istikrarlı bir yönetimin iş başında olduğu bir Türkiye dış tehlikelere karşı daha kuvvetli olur.
Bahçeli bu ihtiyacı gördüğü, ülkenin artık eski yapıyla idare edilemez hale geldiği, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tam manasıyla hayata geçirilmesi için tercihini erken seçimden yana kullandı.
Belki tarih biraz oynar ama iktidar partisi de tercihini erken seçimden yana kullanmak zorunda kalacaktır.
BAHÇELİ ZİYARETİ
Devlet Bahçeli Salı günü Grup’ta erken seçim kararını açıklamadan 21 saat önce bir dönem beraber program yaptığımız Fahrettin Damga ile birlikte kendisini ziyaret ettik.
Karar öncesi Devlet Bahçeli ile bir saati aşan sohbetimiz oldu.
Medyadan, siyasete, iç politik gelişmelerden Suriye’de yaşanan son olaylara, ABD’nin saldırgan tavrına, Ankara’nın buna karşı gösterdiği kırılgan tepkisine ve Cumhur İttifakı’na kadar pek çok şey konuştuk.
Bize seçim konusundaki tercihini Salı Grup toplantısında ilan edeceğini tabi ki söylemedi. Ancak Fahrettin ile ben görüşmeden “seçim sonbaharda olacak” izlenimiyle ayrıldık.
Devlet Bahçeli daha önceki grup konuşmasında seçimin, tıpkı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi, zamanında, Kasım 2019’da, yapılacağını söylemişti.
Bunu kendisine hatırlattığımızda, ilke olarak seçimlerin zamanında yapılmasından yana olduklarını söyledi “ama” diye ekledi, “Bazen seçimi iç ve dış şartlar belirler. Türkiye’nin 2018’e kadar bu şekilde götürülmesi giderek zorlaşıyor.”
Bir süredir kamuoyunda seçim tartışmalarının yapıldığı biliniyor. Hemen herkes seçimin ne zaman yapılacağı üzerine değerlendirmede bulunuyor. Nitekim biz de Devlet Bahçeli ile sohbetimizde “erken seçim olasılığını” gündeme getirdik.
Tartışılması gereken asıl konular yerine “seçim toto” oynanması ülkeyi yoran ve önünü tıkayan, iktidarı da zayıf konuma düşüren bir konu.
ABD, İngiltere ve Fransa’nın kimyasal silah gerekçesi ile Suriye’de kimi askeri tesisleri vurması ve buna AK Parti Hükümeti’nin anlaşılması zor, sanki ABD’nin bir İslam coğrafyasını bombalamasına seviniliyormuş izlenimi veren açıklamaları Bahçeli’nin kararını etkilemiş görünüyor.
CUMHUR İTTİFAKI’NA VERDİĞİ ÖNEM
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Türkiye ile Rusya’nın arasını açtık” türü açıklamaları ve ABD’lilerin, Türkiye’yi denklemin merkezine alan ASTANA sürecini bir kenara atıp, yeniden Cenevre dayatması uluslararası arenada Türkiye’ye karşı yeni bir senaryo hazırlığını gösteriyor.
O senaryonun Türkiye’yi Suriye üzerinden köşeye sıkıştırıp teslim almaya yönelik olduğu da görülüyor. Bahçeli’nin “erken seçim tercihi” belli ki, bu oyunu bozmaya yönelik.
Benzer bir tablonun 2002’de Bülent Ecevit’in Başbakanlığında kurulan üçlü koalisyon (DSP-MHP-ANAVATAN) zamanında gündeme getirildiğini, pek çok senaryonun uygulanmaya kalkışıldığını bize hatırlatan Bahçeli “3 Kasım 2002’de erken seçim diyerek oyunu bozmuştuk” dedi.
Şimdi de tercihini erken seçimden yana kullanarak bir oyunu bozuyor Bahçeli.
Oyun sadece dışarda oynanmıyor. Eş zamanlı içerde bazı çevreler Cumhur İttifakı’nı bozmaya yönelik sinsi bir faaliyet içerisinde. Bu ittifaka itiraz edenler önce “Kürt oylarını kaybederiz” tezini işlemeye çalıştılar. Öyle olmadığı, MHP’nin Kürt düşmanı olmadığı gibi Kürtlerin de MHP düşmanı olmadığı anlaşıldı. Amerikan’ın kara gücü PKK’ya karşı çıkmanın Kürtleri de rahatlatan bir durum olduğu, son dönem Kürtlerin Amerikancı politikalara sert tepki gösterdiği, PKK ve HDP içinde dahi Amerikancı politikaya itiraz seslerinin yükseldiği görülünce bu taktiğin yerine başka yol ve yöntemler izlenmeye başlandı.
AK Parti içinde bir iki yönetici ile bürokrasi içine yerleşmiş kimi unsurlar Cumhur İttifakı’nı yıkmaya yönelik çabalar içine girmiş görünüyor.
Oysa Cumhur İttifakı’nın özellikle Anadolu’da kabul gördüğü bir gerçek.
ABD’nin Suriye’yi bombalamasına itiraz eden ülkücü tabanın hassasiyeti üzerinden Cumhur İttifakı’nı bozmaya yönelik faaliyet yürütenler var.
Devlet Bahçeli bu ittifaka önem veriyor, üzerinde titizlikle duruyor.
Tercihini erken seçimden yana kullanarak bu çabaları da akim bıraktığı görülüyor.
30 Haziran 2009’da FETÖ kaçağı Şerif Ali Tekalan’a “Bir gün Ülkücü Hareket ile karşı karşıya kalmanız kaçınılmaz bir mukadderattır” diyerek FETÖ ile mücadeleyi açıktan yürüten Devlet Bahçeli; 7 Haziran 2015 seçim akşamı yeniden sandığı göstererek oynadığı Devlet Adamı rolünü bugün erken seçim diyerek sürdürüyor.
Bunun; parti değil, Devleti ve Milleti önceleyen bir karar olduğunu bilmek gerekiyor.