Bir şablonun içine gizlenmiş beklentiler, aslında önüne koyulan engellerdir..
Bir yeni mekana gidilir ve yeni insanlarla tanışılmak istenir fakat burada kişi kendine uygun sosyalleşmeyi sağlayamaz. Aklında kendine ait kriterler vardır ve bu kriterlere göre insan seçimine gider. Eski sosyal çevresini değiştirme veya genişletme çabaları başarısızlıkla sonuçlanır.
Dışarıdan ne istediğini bilen ve hayat düzenini kurmuş biridir…
İşi vardır, çevresi hep aynıdır, evi ve arabası vardır. İnsanlarla bir araya geldiğinde aklı başında konuşmalar yapar. Her gün, yemek ve uyku saatlerini kaçırmaz. Haftalık programını gerçekleştirir. Tabi, bunlar dışarıdan görünenlerdir.
Madde madde gerçekleşmesi gereken özellikler, kendi mutluluğundan önce gelir..
Evet, bir özel ilişkinin yüzünde gülücükler açtıracak hayalini kurar. Kendisinin sevgilisiyle sahilde el ele yürüdüğünü zihninde canlandırır. Hayallere devam edelim: Aşkıyla çay bahçesinde çay içerken doğayı seyreder, temiz hava almaya dağa çıkar, onunla denizde yüzer ve kumların üzerinde güneşlenir veya sevgilisi onu salıncakta sallarken o mutlulukla uçar. Tabi, bunları yaşayamaz çünkü listesi vardır.
Yakın ilişkiye girmenin yolları, yıpratır..
Biraz muhabbet ve yakınlık geliştirmeye başlarken kalbinde hızlı atışlar da başlar. Panikle kendi içinde, beraber geçirdikleri saatlerini doldurduktan sonra ilişkiyi devam ettirmenin sorgulamalarını yapar: Kaç mesaj atmalıdır, mesajlara hemen dönüş mü yapmalıdır, karşısındaki kişi ne kadar sıcak yakınlaşmayı sever veya haftada kaç kere görüşmelidir? O kadar yoğun düşünme trafiğine girer ki, enerjisi düşer ve gününü evinde dinlenerek geçirmeye çekilir. Çünkü şablonlarını önünde tutan biri olarak bir yakın ilişkiye yeteri kadar girememiştir. Bu konuda deneyimsizdir. Bir yakın ilişki geliştirmekte zorlanmaktadır.
Bir kendinden uzaklaşma ile ortada kendisi yoktur..
“Bir ben vardır benim içimde, benden öte benden ziyade” arayışları devam etmektedir. Bu bir sıkışmadır. Dağındaki lavlarını patlatmasına az kalmıştır. Ya birileri ona kendi isteklerini sunmalıdır ya da kendisi değişmelidir.
Ağlar..
Acaba her gün müdür bu ağlamalar yoksa haftada bir mi? Belki de günde üç kere ağlar. Fakat kimse görmez ağladığını.
Asıl mutluluğu nasıl yakalayacağını bilemez..
Bilmiyor, yüzünün güldüğü insana bakmayı. Bilmiyor, bedenini serbest bıraktığı ‘an’daki rahatlığı. Bilmiyor, gözlerinin içindeki sıcacıklığı görmeyi. Bilmiyor, akışın sadeliğini ve güvenliğini. Bilmiyor, sadece nerede mutlu olduğuna odaklanması gerektiğini.
Mutluluğumuza odaklandığımızda, kendi mutluluğumuzu nerede ve kiminle yakaladığımızı bulabileceğimize inanıyorum.
Hepimize mutluluğumuzu, şablonlarımızdan öne alarak kendi varlığımızı yaşayabildiğimiz bir hayat diliyorum..