Tarih; 30 Ocak 2006. Yer; Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi. Konferansı düzenleyen; Uğur Mumcu Vakfı. Konuşmacı; Tuncay Özkan. Konu; İnsan Hakları, Terör ve Demokrasi.
Özkan, uzun konuşmasının bir yerinde, ülkeyi yönetenlerin mallarının hesabını vermediğini söylüyor. ‘Ama ben korkmuyorum, açıklıyorum’ diyor. Devam ediyor: ‘İstanbul’da 75 metrekare küçük bir evim var. Kanaltürk’ten 2.5 milyar lira (2.500 YTL) maaş alıyorum. Bankada da 7.5 milyar lira (7.500 YTL) param var. Hepsi bu. Haa bundan 2 yıl öncesine kadar çok zengin biriydim. 17 milyon dolarım vardı. Bir ideal uğruna Kanaltürk’e yatırdım. Mirasçılar peşime düşmesinler diye de şirketin tamamını çalışanların üzerine yaptım.’
Oturumu izleyen meslektaşlarım anlattı bunları. İnanamadım. Şimdi bakıyorum; Tuncay’ın mesleğe başladığı tarihle bu konuşmayı yaptığı tarih arasında tam 20 yıl var. Bu kadar para biriktirmek için aslında makul bir süre. Ama bildiğim kadarıyla kendisi hiç ticaretle uğraşmadı. Sadece Doğan Grubu’ndan Çukurova Grubu’na geçerken 5 milyon dolar transfer parası aldığı iddia edildi.
O iddialar gündeme geldiğinde ise Özkan bunu hep yalanladı. Hatta, 2003 yılında Çukurova Grubu’nda Medya Grup Başkanı olarak çalışırken yaptığı Ankara ziyaretlerinin birinde, çalışma arkadaşlarına şöyle demişti: ‘Az önce Devlet Bahçeli’nin yanındaydım. O’na da söyledim. 5 milyon dolar transfer parası aldığımı iddia ediyorlar. Bunların hepsi yalan. Sadece 1 milyon dolar aldım. Bunun 625 bin dolarını da arkadaşlarıma dağıttım.’
Özkan, bu medya kuruluşunda yaklaşık 1.5 yıl çalıştı ve 1 Temmuz 2002’de başladığı görevi 7 Aralık 2003’de bırakmak zorunda kaldı. Bu ifadesinden çıkardığımız kadarıyla, maaşından artakalanlar ve Doğan Grubu’ndan biriktirdikleri hariç elindeki toplu paranın 375 bin dolar olması gerekiyor.
Bir yıl sonra Kanaltürk’ü kurdu. Bu kadar parayla bir TV kanalı kurulabilir mi? O tarihte iş için kendisini arayan eski bir okul arkadaşına (ismi bende saklı) şöyle diyor: ‘Bu kanalı parasız pulsuz kurduk. Sadece Oyak Bank’tan özel şartlarla 7.5 milyon dolar kredi aldık.’
Açıkçası arayıp yeniden Tuncay’a sormak isterdim ama ne ölçüde samimi cevap verir, kendimi ikna edemedim. Çünkü geçen yıl kendisiyle bir telefon görüşmem olmuştu. Bana ‘Kanaltürk’ün benim olduğunu söylüyorlar ama sen inanma. Televizyon bizim Alican’ın. Benimle hiçbir ilgisi yok. Sadece program yapıyorum.’
Herkese farklı açıklama. Belli ki sevgili Tuncay, hesap vermekte biraz zorlanıyor. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun güzel bir lafı vardı: Hesabını veremezsen hesap soramazsın. Evet, Sevgili Tuncay bu 17 milyon doları nerden buldun? Yoksa dilin mi sürçtü?
Özkan ve derin devlet
Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru, ne anlama geldiği pek anlaşılmayan ve kaynağı belli olmayan bir ‘ulusalcılık bilinci’ oluşturulmaya çalışıyor. Yapay bir oluşum. Hareketin sözcüsü konumundaki isim ise Tuncay Özkan. Bu tür örgütlenmelere Türk siyasi tarihi aşinadır. Sağda veya solda bu tür yapay oluşumlarla siyaset alanını biçimlendirme girişimlerine hep tanık olmadık mı?
Hatırlayın yakın tarihi. 2 Mayıs 2005 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’ndeki ‘Mücadeleciler ve Derin Devlet’ başlıklı yazımda ayrıntılı olarak yazmıştım. Sol örgütlerin güçlendiği 1960’lı yıllarda ‘milliyetçi-dini’ eksende kurulan Mücadele Birliği’nin misyonu neydi? MHP ve MSP’nin 1970’li yılların ortasından itibaren güçlenmesiyle tasfiye oldu ama derin devletle organik bağı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Hareketin kurucularından İrfan Küçükköy’ün geçen yıl piyasaya çıkan ‘Mücadele Birliği’ isimli kitabındaki şu ifadeler dikkat çekici değil mi: ‘Nitekim rahmetli bir arkadaşımızın Hiram Abas ve Mehmet Eymür ile yakın ilişkisini öğrendim. Bu durumu öğrendiğimde hayli şaşırmıştım. MİT eski yöneticisi Mehmet Eymür, ‘Beni Abdullah Çatlı ile falan kişi, 1976’da tanıştırdı’ diyormuş. Bunu işitince çok ürperdim.’
Gelelim mevzua. Yeni siyasi hareketin sözcüsü konumundaki Tuncay Özkan’ın da geçmişte istihbarat örgütleriyle bir şekilde ilişkisi olduğu iddia edildi ama sürekli yalanladı. Doğru mudur değil midir, bu konuda en önemli ayıraç, zamandır.
Gazetemiz Yazarı, eski MİT mensubu Mahir Kaynak’a sordum: ‘Tuncay Özkan’ı tanır mısınız? MİT ile irtibatı var mıdır?’ Çok açık konuştu: ‘Yel Üfürdü Sel Götürdü kitabımda çok yüzeysel olarak anılarımı yazdım. MİT hemen bana dava açtı. Tuncay Özkan MİT’in Tarihi’ni yazdı, üstelik o kitapta çok gizli belgeler de vardı. Dava açan olmadı. O gizli belgeleri kim verdi? Demek ki MİT’in sponsorluğunda yazılmış bir kitaptı. Bu kurumla ilişkisi olmuş mudur? Bir iddiada bulunamam ama ancak değerlendirme yapabilirim, evet, ilişkidedirler. Ön plana çıkışı da böyle olmuştur. Bana muhalif kanadın desteklediği biriydi.’
Buyrun burdan yakın!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...