Eleştirmenin saygısızlık olarak algılandığını dile getiren Abbas Güçlü, "Bu yüzden de “Saygısızlık etme, sus otur, oturduğun yerde” diye başlayan cümlelere, artık öylesine alıştık ya da alıştırıldık ki adeta yaşam biçimimiz haline geldi" dedi.
ABBAS GÜÇLÜ'NÜN YAZISI ŞÖYLE:
Takdir mi daha zor eleştiri mi?
Esen rüzgara göre şakşakçılık en kolayı.
Geleni alkışlarsın, gideni eleştirirsin.
Takdir etmek için gerekçeye gerek yoktur.
İçimden geldi, boyunu posunu, konuşmasını, duruşunu seviyorum deyip alkışlarsın, kimse de bir şey demez.
En fazla “yalaka”, “yandaş”, “şakşakçı” deniliyor ki, onu da artık takan kalmadı. Hatta bununla şeref nişanesi gibi böbürlenenler bile var…
Eleştiri öyle mi?
Donanımlı olmanız ve elinizde ciddi argümanlar olması şart. Yoksa canınıza okumak için fırsat kollayanlar, sizi bir anda eleştiren konumundan eleştirilen noktasına getiriverirler. Eleştiri konusu unutulur ya da unutturulur farklı konular tartışılmaya başlar. Yaşadığımız son olaylara bir de bu gözle bakın, eminim ki bir çırpıda onlarca örnek göreceksiniz!..
Eğitimde eleştiri?
Eğitimde de durum farklı değil. Dersin yapılış şeklinden ödevlere, yemeklerden servislere, müfredattan mülakata, liyakattan keyfiliğe, kaliteden hormonlu notlara, ticarileşmeden akran zorbalığına, sendikalaşmadan yanlışları haykırmaya yönelik en ufak bir serzenişte bulunduğunuzda “canınız yanar” yönünde bir algı oluştu.
Methiye dizme konusunda ise bir sınır yok. Bazen öylesine rahatsız edici boyutlara geliyor ki, “Alkışa biraz ara verin de lafımı bitireyim” ya da “Bütün bu yaptıklarımızın yanı sıra elbette kat edeceğimiz daha çok uzun yol var” yönünde uyarılar yapılmak zorunda kalıyor. Biri hiç baş ağrıtmıyor hatta yol, su, elektrik olarak size geri dönüyor, diğeri ise her türlü belaya davetiye çıkartıyor. Toplumların giderek eleştiri kültüründen uzaklaşıp, şakşakçılığa yönelmesinin ana gerekçelerinden biri de bu değil mi?
Sorma, sorgulama, kendini özgürce ifade etme, eğitimin en temel felsefelerinden biri olarak görülse de, hükümet programlarının vazgeçilmez sözcükleri arasında yer alsa da, sormayı, sorgulamayı ve özellikle de eleştiriyi saygısızlık olarak görenlerimiz var. Bu yüzden de “Saygısızlık etme, sus otur, oturduğun yerde” diye başlayan cümlelere, artık öylesine alıştık ya da alıştırıldık ki adeta yaşam biçimimiz haline geldi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...