ABD Yüksek Mahkemesi, terör örgütü PKK'ya "hukuksal çerçevede barışçıl faaliyetleri izlemesi için uzman desteği" vermek isteyen "Humanitarian Law Project" adlı insani yardım örgütünün davasını görüşüyor.
Dünkü duruşmada, ABD Kongresinin 1996 yılında kapsamını genişlettiği ve 11 Eylül saldırılarından sonraki "Vatanseverlik Yasası" ile daha da sıkılaştırılan terörle mücadele yasasının, Dışişleri Bakanlığının terör örgütleri listesindeki bir gruba silah, para, eleman ya da bomba yapım tekniği bilgilerinin yanı sıra barışçıl amaçlarla da olsa her türlü uzman danışmanlığı ve eğitim faaliyetlerinin sağlanmasını, "materyal destek" başlığıyla yasaklamasını ele aldı. Bu yasağın ihlali halinde 15 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Terör örgütü PKK'ya "barışçıl faaliyetleri izlemesi için uzman desteği" vermek isteyen iki Amerikan vatandaşı ve 5 grup adına yasanın ilgili maddesinin "ifade özgürlüğüne aykırı" olduğu gerekçesiyle dava açan "Humanitarian Law Project" örgütü, davada, terör örgütlerini "sadece barışçıl amaçlarla destekledikleri ve ABD'nin terörle mücadele yasasında suç sayılan eylemlere ilişkin muğlak maddeler bulunduğu" iddiasını savunuyor.
Örgüt başkanı, emekli yargıç ve Güney Kaliforniya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ralph Fertig, şiddete karşı olduğunu belirterek, "PKK'ya, Türkiye'deki Kürtlerin haklarını savunmanın barışçıl yollarını bulması ve iddialarını uluslararası örgütlerin dikkatine sunması için yardım etmek istediğini, ancak yasanın bunu yapmasını engellediğini" ileri sürdü.
ABD'nin yine terör örgütü ilan ettiği Sri Lanka'daki Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları'na da aynı desteği sağlamak isteyen Fertig'in örgütünün, ABD'nin bu iki oluşumu 1997 yılında terör örgütü ilan etmesinin ardından, verdiği desteği askıya aldığı belirtiliyor.
-"ÇOK ZOR BİR KONU"-
Davada Humanitarian Law Project'i temsil eden Georgetown Üniversitesi hukuk profesörü George Cole, müvekkillerinin söz konusu örgütlere "materyal destek" vermek istemediğini, sadece onlara, sorunlarına barışçıl çözümler bulmada yardım etmek istediğini savunarak, "hükümeti on yıldır, müvekkillerinin barışı savunmasını engellemekle" suçladı.
Cole, duruşmada, yasanın getirdiği kısıtlamaların, ifade özgürlüğünü ihlal niteliğinde olduğunu savunarak, "Hükümetin teröre destek sağlanmasını kesmek zorunda olduğu tartışma götürmez, ancak burada sorulması gereken soru, hükümetin bunu sadece, sarf edilen sözleri suç sayarak yapıp yapamayacağı" diye konuştu.
ABD'nin eski başkanlarından Jimmy Carter'ın da desteğini alan bu gruplar, yasanın, anayasayı ihlal ederek ifade özgürlüğünü suç kapsamına aldığını savunuyor. Uluslararası sorunların çözümü için arabuluculuk çalışmalarıyla tanınan Carter Center adlı insan hakları örgütünün kurucusu olan Jimmy Carter, konuyla ilgili bir açıklama yaparak, "Şiddeti sona erdirmeye yönelik çalışmalarımız bazen şiddete bulaşan gruplarla doğrudan teması gerektiriyor. Maalesef, bizim ve diğer birçok insan hakları örgütünün çabaları, çok muğlak olan 'materyal destek' yasası tarafından engelleniyor ve bu durum bizi, barışı teşvik etme çabamızın yasa dışı olabileceği ihtimaline ilişkin tahminler yürütmemize neden oluyor" dedi.
Yüksek Mahkeme kararlarında çoğunluğun sağlanmasında sık sık kritik oyların sahibi olmasıyla bilinen Yargıç Anthony Kennedy de bugünkü duruşmada, "Bu benim için çok zor bir konu" ifadesini kullandı.
-"HER YARDIM ONLARI GÜÇLENDİRİR"-
Amerikan hükümeti ise mahkemeden, insani yardım gruplarının bu itirazını reddetmesini istedi. Başsavcı Elena Kagan, terör örgütlerine her türlü desteğin onları güçlendirdiğini belirterek, yasanın, ABD'nin terörle mücadelesinde "gerekli bir silahı" oluşturması açısından önemli olduğu görüşünü dile getirdi.
Terör örgütlerinin "barışçıl faaliyetlerine" verilen destekle, onların şiddetten yana hedeflerini birbirinden ayırmanın mümkün olmadığına işaret eden Kagan, "Örneğin, Hizbullah bomba üretiyor, ama aynı zamanda evler de inşa ediyor. Kongre'nin kararı şuydu; 'Hizbullah'a ev inşa etmede yardım ettiğiniz zaman, onun bomba üretmesine de yardım ediyorsunuz'. Bu hükmün arkasındaki tez bu ve mantıklı da bir tez" diye konuştu.
Kagan, yasanın ifade özgürlüğüne bir sınır getirmediğini, insanların terör örgütlerinin lehine bile olsa istediklerini söyleme hakkına sahip olduğunu, hatta bir gruba silah bırakma çağrısında bulunabileceklerini ifade ederek, "Ancak bu tavsiye, bu örgütlerin BM'ye nasıl başvurabilecekleri, yardım için nasıl lobi yapabilecekleri noktasında yol göstermeye dönüşürse yasa dışı faaliyet kapsamına giriyor. Bunun nedeni de bu örgütlere öğretilen çok önemli bir yetenek, onlar tarafından yasal ya da yasa dışı her türlü amaç için kullanılabilecek olması" ifadesini kullandı.
Davanın Yüksek Mahkeme'deki yargıçları da böldüğü, birçok yargıcın her iki tarafa da belli noktalarda hak verdiği, sorunun nasıl çözüleceğine dair kararsız tutum sergilediği ifade ediliyor.
-"TERÖR ÖRGÜTLERİ MIZIKAYLA DA PARA TOPLAYABİLİR"-
Yüksek Mahkeme'ye atanan ilk Latin kökenli yargıç olan ve yasanın çok geniş olduğunu düşünen Sonia Sotomayor da dünkü duruşmada, yasayla hemen her şeyin "eğitim" kapsamına girebileceğini belirterek, "Söz konusu hükmün tanımına göre, (terör örgütüne mensup) bu üyelere mızıka çalmayı öğretmek suç kapsamına giriyor" ifadesini kullandı.
Başsavcı Kagan, buna cevaben, "El Kaide'ye mızıkanın nasıl çalınacağını öğretmek isteyen çok kişi olduğunu sanmıyorum" dedi.
Hükümetin tezine yakın bir duruş sergileyen Yargıç Antonin Scalia ise "(11 Eylül saldırılarının başmimarı) Muhammed Atta ve mızıka dörtlüsü, ülkeyi turlayıp, çok para kazanabilirdi, öyle değil mi" diye konuştu.
Scalia, Cole'un, yasanın ifade özgürlüğünü engellediği yönündeki sözlerine cevap olarak da "(Hükümet) ifade özgürlüğünü değil, bu örgütlere yardım ve destek sağlanmasını suç kapsamına aldı. Yasaklanan yardım ve desteklerin birçoğu, sözlü formatta değil, ancak sözlü formatı içerenler de var. Bu, sadece ifade özgürlüğünü hedef alan bir yasadan çok farklı bir şey" dedi.
Sotomayor'un yanı sıra özellikle Ruth Bader Ginsburg, Stephen G. Breyer'ın başını çektiği diğer bazı yargıçların da Başsavcı Kagan'ın tezlerini sorguladığının gözlendiği ifade edildi.
Yüksek Mahkeme'nin konuyla ilgili kararını Haziran ayı sonunda vermesi bekleniyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...