Bazı isimler vardır, kendilerine “muhalif” etiketi oluşturmuşlardır ancak muhalefet tarzları o kadar çirkindir ki; onların iktidara katkıları en sıkı iktidar yandaşından kat be kat fazladır.
Mesela Bekir Coşkun.
AKP’nin 13 yıllık kesintisiz iktidarının sırrı birçok değişkene bağlı. Bunların içinde belki de AKP’nin kullanmayı en iyi becerdiği, kitlesini domine etmede en başarılı olduğu nokta mağdur edebiyatı oldu. Mağdur söylemi AKP seçmeninin partilerinin diğer hatalarını görmelerini engelledi ve son tahlilde “Her şeye rağmen AKP” demelerine olanak sağladı.
İşte bu söyleme en büyük katkılardan biri de sıkı muhalif olarak pozisyon alan Bekir Coşkun’dan geldi. Muhalefetle nefreti karıştıran, zaman zaman öfkesine yenilip AKP’ye vurmak için AKP seçmenine hakaretler eden Bekir Coşkun’un o hakaretleri seçim meydanlarında AKP’ye oy olarak geri döndü.
Anımsayın… AKP seçmenine yönelik “Göbeğini kaşıyan adam” benzetmesi AKP tarafından nasıl da tekrar tekrar anımsatılıp “İşte onların size bakışı” diye verilerek safların sıkılaştırılmasında kullanılmıştı.
Ve şimdi…
Güya Ankara’daki patlamaya çok kızmış Coşkun. Hükümete yükleniyor yazısında. Ve hükümete yüklenirken AKP seçmenine inek diyor.
Bu ne şimdi? Yazı mı? Eleştiri mi? Muhalefet mi? Hiçbiri değil. Nefret. Sadece nefret. Nefretin hakaret olarak dışarı vurması. Nefretinin ötekilere karşı tahammülsüzlük olarak yansıması.
Böyle yazınca ne oluyor? Hiçbir şey. Sadece zaten her tarafa ekilmiş ayrılık tohumlarına gübre vazifesi görüyor. Ve Bekir Coşkun KAYBEDİYOR.