Belli bir etki alanına sahip olsa da, sabun köpüğü yazıları, içinden atamadığı “Emin Çölaşan sendromu” ile yaşamını sürdürmek zorunda kalan bir yazar oldu hep Bekir Coşkun.
Sendrom derken, öyle böyle değil ama.
Yazdığı yazılar, sol/ulusal tabanda beğenilse de, domino ya da çarpan etkisi diyebileceğimiz o büyü hiç olmadı/olamadı Bekir Coşkun’un.
İnsan üzülüyor ama öyle işte.
Kimi zaman, şuur altına iteklemeye/depiklemeye çalıştığı, “Çölaşan sendromu” o kadar dayanılmaz hale geldi ki, bazen Çölaşan’a ince dokundurmalar bile yaptı röportajlarında.
Çölaşan, Tuncay Özkan’dan alışıktı dost kazıklarına. Umursamadı bile.
Güldüren, zeka dolu yazıları da oldu zaman zaman ama yazılarının ana ekseni, “Demokrasi, benim sevdiğim insanlar seçiliyorsa demokrasidir” çıkmazına hapis oldu.
Kimi zaman, “Seçmene inek” demesine, Ertuğrul Özkök bile isyan etti.
Kafası gibi hayatı da hep karışık oldu.
Kuzu gibi yazılar yazarken, Sözcü’de yazmanın garantisini alınca, Cumhuriyet’e kurt kesilmeler falan…
Daha neler neler?
İşsiz kaldığı dönem, “Zaman Gazetesi’nde de yazarım” diyecek kadar sarhoş olduğu dönemler, yine onu yakın dostu Emin Çölaşan kendine getirdi.
En çok gençliğini yazdı yazılarında.
Genç kalmayı çok sevdiği için, genç olan her şeyi fena halde sevdi.
Pavyonda keman çalarken kendisini Zeki Müren’in keşfettiğini yazdı köşesinde mesela.
Keman bir tarafa, yay bir tarafa gitmiş!
Pavyon kültürünü hiç bırakamadı mesela.
Evet, o da bir kültürdü ama bir yerden sonra açık vermesi kaçınılmazdı.
Verdi de!
Parlak şöhreti, yazılarını hazır kıta bekleyen hayran kitlesi, tam da toplumun vicdanına tesir edecek “PAKO” hikayeleri ile hayalini bile kuramadığı mühim yazarlık koltuğuna uzun yıllar bağdaş kurdu.
Daha doğrusu kurmuştu ki;
Kamuoyunun radarına fena halde yakalandı!
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, “Atatürk’ün fotoğrafını indirmek hainliktir. Bir CHP Milletvekili gözümün önünde indirdi” açıklamasından, hemen sonra Atatürk’ün fotoğrafını indiren CHP Milletvekili ortaya çıkmasın diye tanıdığı tüm yazarları tek tek arayarak, “Konuyu kapatın” talimatını verdi!
Ne kadar ilginç, hatta gerçek üstü değil mi?
Ama buz gibi gerçek.
Yazılarının neredeyse tamamı Atatürk’ü sevmek, korumak üzerine olan Bekir Coşkun’un son görevi, “Atatürk’ün fotoğrafını indiren vekili” kamuoyunun gözünden kaçırmak oldu.
Yalnız yazıları değil, kendisi de şaka gibi değil mi?
Aslında çok da zorlamamak lazım değerli Çoşkun’u.
Yanı başındaki Emin Çölaşan’a sürekli imreneceksin, üstelik hiç bir zaman bir Emin Çölaşan olamayacağını bilerek de bir ömür geçireceksin!
Allah böyle travmayı düşmana yaşatmasın!
Hayat biraz da öyle işte.
Hak edilmeyen bir şöhret olunca, hayat ta bir şekilde intikamını alıyor!
Biz buna gerçeğin intikamı diyoruz!
Bu haber 54872 defa okunmuştur.