Baykal’ın darbeciler yargılansın çıkışı üzerine, bu çıkışın samimiyetine inanmasak da heyecana kapıldık. Tamam, askeri vesayet konusunda bir sivil siyasetçi için hiç de temiz sayılmayacak bir sicile sahipti, zaman zaman zımni de olsa bir türlü geçemediği iktidar koltuğuna zinde güçlerin yardımıyla oturma hayalini açık etti. Tüm bunları biliyorduk. Zaten bildiğimiz için Baykal’dan gelen “Darbeciler yargılansın” açıklamasını önemsedik. Hele bir adım daha ileri gidip geçici 15. maddenin kaldırılmasına yönelik çalışma yapmaları için kurmaylarını görevlendirmeleri kimseyi inandırmasa, Başbakan Erdoğan’a “Sulu şaka” gelmesine rağmen biz yine de umut edip Baykal’ı bu tavrı nedeniyle “Kazanan” ilan ettik.
Ama maalesef…
Baykal ve partisi bizi mahcup etti. Bakın; darbeci askerlerin sivil mahkemeler tarafından yargılanmasını sağlayan yasaya önce kabul yönünde el kaldırıp Meclis’ten büyük bir konsensüsle geçmesine oılanak sağladılar, ertesi gün ortalığı birbirine kattılar. Üstelik akıl almaz bir bahaneyle: Geceydi, uykuluyduk, neyi oyladığımızı anlamadık, AKP tarafından uyutulduk. Ve bir adım daha atıp el kaldırıp geçirdikleri yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdılar.
Yani bir hafta önce darbeciler yargılansın diyen parti bir hafta sonra “Darbecileri sivil mahkeme yargılamasın” diye kampanya başlattı.
Bu yüzden Baykal’a ve partisine inanmadığımız halde verdiğimiz krediyi geriye alıyor, yaptıkları perhizin yedikleri lahana turşusuna uymaması nedeniyle kaybeden hanesine büyük harflerle yerleştiriyoruz.