Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, IMF ile anlaşmaya varılması için görüşülen konular arasında merkezi bütçeden yerel yönetimlere aktarılacak pay konusunda görüş ayrılığı bulunduğunu açıkladı.
Bankaların sendikasyon kredilerini çevirme oranının yüzde 55-60 düzeyinde bulunduğunu belirten Ekren, mevcut döviz geliriyle kalan kısmın telafi edilebileceğini, yıl sonunda ortaya çıkacak duruma göre de önlem anılabileceğini bildirdi.
Ekren, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Mardin'de basın mensuplarıyla bir sohbet toplantısı gerçekleştirdi. IMF ile görüşmeler konusuna açıklık getiren Ekren, bu konuda küresel finansal kriz ile ulusal ihtiyaçların örtüşüp örtüşmediğinin önemli olduğunu belirtti. IMF açısından Türkiye'nin kamu yatırımlarının sorun olmadığını belirten Ekren, "GAP Projesinde ilave aktardığımız 14.5 milyar YTL kaynak ve 5 puanlık prim indirimi konusunda uzlaşma olduğunu, IMF daha anlaşma yapmadan ilan etmişti. Bu iki konuda hiçbir sıkıntı yoktu. Merkezi bütçeden yerel yönetimlere aktarılacak payın dozajı ve miktarı konusunda fark var" dedi. IMF ile anlaşma yapıldığı ya da yapılmadığının kamuoyuna açıklanmasının beklendiğinin anımsatılması üzerine Ekren, bunu söylemenin çok kolay olmadığını ifade etti.
"SENDİKASYON KREDİLERİ KARŞILANABİLİR"
Başbakan Yardımcısı Ekren, bankaların sendikasyon kredilerinin kamu tarafından karşılanacağına ilişkin iddiaların sorulması üzerine, bu konuda karar vermek için yıl sonunda ortaya çıkacak duruma bakılacağını ifade etti. Sendikasyon kredilerini çevirme oranının yüzde 55-60 düzeyinde bulunduğunu kaydeden Ekren, eldeki döviz geliri ile kredilerin çevrilebileceğini, sorun çıkarsa da gerekli önlemin anılabileceğini ifade etti. TBMM Genel Kurulu'nda bulunan Varlık Barışı Tasarısına eklenen mevduat garantisini artırmak için Bakanlar Kurulu'na yetki veren önergenin sendikasyon kredilerini içermediğini anlatan Ekren, bu konuda bir önlem alınması için ek düzenleme gerektiğini ifade etti.
"KRİZ ÖNLEMİNİ VERGİ MÜKELLEFİNE ÖDETMEYİZ"
Küresel finansal kriz için alınacak önlemleri değerlendiren ekonomi yönetiminin finansal ve makro ekonomik istikrar için yapılması gerekenler ile vergi mükellefine maliyetini göz önüne aldığını anlatan Ekren, "Gelişmiş ülkelerin aldığı önlemler var. Bunlar bizim açımızdan haksız rekabet yaratırsa mali disipline bağlı kalarak önlem alınabilir. Bizim önceliğimiz kamu menfaati, vergi mükellefinin durumudur" diye konuştu.
Alınacak önlemlerin hem bankacılık sektörü hem de TOBB ile değerlendirileceğini ifade eden Ekren, atılacak adımlara dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
"Çünkü bu ortamda hızla alınan kararların 5-6 ay sonra faturası ortaya çıkabilir. Küresel krizin ortaya çıkaracağı hasarın minimizasyonu birinci odak noktası budur. Türkiye'nin temel göstergeleri bir küresel konjonktüre girdiğini gösteriyor. Türkiye'nin asıl odaklanması gereken tasarrufların yetersiz olmasından dolayı dış kaynak ihtiyacının yüksek olması ile büyüme dinamiklerinin içerde olduğudur. Bu ikisi bu dönemde birlikte ele alınmalı. Kurallı piyasa ekonomisi şuan da üzerinde odaklanılması gereken bir unsur. Krizden çıkışta oluşacak yeni yapıda Türkiye'nin güçlü olması lazım."
"MEVDUAT GARANTİSİNİN RİSKLERİ VAR"
Bakanlar Kurulu'nun mevduat garantisini artırmak için yetki alması konusuna değinen Ekren, bunun diğer ülkelerin aldığı tedbirlerin doğuracağı haksız rekabete karşı gerekenin yapıldığı mesajını verdiğini ifade etti. Mevduat garantisi sisteminin önemli olduğunu ama risklerinin de bulunduğunu söyleyen Ekren, "Geçmişe bakarsak bunun maliyetleri olabilir. Faiz artırımından ahlaki rizikoya kadar. Bakanlar Kurulu yetkisini almakla bunu uygulayabileceğimizin mesajını verdik" dedi. Ekren, bir soru üzerine mevduat garantisine ilişkin yeni düzenlemenin ticari mevduatta dahil olmak üzere tüm mevduat türlerini kapsadığını ifade etti.
Ekren, işsizlik fonunun kriz önlemleri için kullanılıp kullanılmayacağının sorulması üzerine, bu konuda alınmış bir karar olmadığını ama bir karar ortaya çıkarsa kullanmak konusunda sorun olmayacağını ifade etti.
18
10
