Mustafa Altıoklar…
Vasat filmlerin vasat yönetmeni.
Saman alevi gibi anda parlayıp sonra unutulan filmleri ile zaman zaman Fellini pozları kesse de kimse yemedi ve unutulup gitti.
Epeydir asıl işi olan yönetmenliğe dair ne yapıp ettiğini bilmiyorduk. Yaşayıp yaşamadığı bile belli değildi. Bir ara magazin gülleri sayesinde magazin bültenlerinde üç beş haberi olmuştu ama o haberlerin ağırlığı da magazinin ağırlığı kadardı. Yani, yoktu.
Erbay Bardakçıoğlu…
Profesör. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı öğretim üyesi. Bu güne kadar adını sanını hiç duymadık. Unvanını hak edecek hangi çalışmaları yapmış, alana yönelik nasıl bilimsel keşiflerde bulunmuş, bir bilim adamı olarak insanlığa hangi katkıyı sunmuş bilmiyoruz.
Bu birbiri ile ilgisi olmayan iki tipi aynı yazıda buluşturmamız tesadüf değil.
Birbirlerinden çok farklı alanlarda da faaliyet gösterseler, unvanları farklı da olsa gösterdiler ki hainlik ve geçmişe gösterilen nefret tüm farkları ortadan kaldırıyor ve böylesi farklı tipleri eşitliyor.
Diyor ki Mustafa Altıoklar: “İki dandik takayı Haliç’in uysal sularından geçirip topu topu avcılar kadar olan üvey bir kasabayı gasp etmeyi fetih diye kutlayan aptal…”
Ve diyor ki Erbay Bardakçıoğlu: “Bugün muhteşem bir uygarlık olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in barbar ve bağnaz bir kabile tarafından işgalinin yıl dönümü”
Bu mantık olarak birbirinin aynısı mesajların bilgi olarak içerdikleri yanlışa girmeyeceğiz hiç. Çünkü ikisi de tarihçi değil, ikisi de İstanbul’un Fethi ile ilgili söz söyleyebilecek yetkinlikten çok uzak.
Zaten o birkaç satırlık cümlelerine sinen nefret dili bilgileri olsa bile o bilgiyi doğru kullanamayacaklarının göstergesi.
Ama…
Merak ediyoruz.
Mustafa Altıoklar’ı bir çağı kapatan, yeni bir çağı açan fetihe ve o fetih ruhuna karşı bu kadar düşman yapan ne? Unutulması mı? Bu fethi yıllardır canlı tutan bu halkın Altıoklar’ı çöpe atmasının hıncı mı? Bilemeyiz… İsmi Mustafa belki ama acaba tohum ya da köken açısından Bizans’la bir bağı mı var?
Haydi diyelim ki Mustafa Altıoklar unutulmuş olmanın hıncını böylesi bir çıkış yaparak almak hem de bu vesileyle kendisini anımsatmak istedi. İyi de bu güne kadar genelde hayvanlar aleminin tanıdığı veterinerlik fakültesi profesöre ne oluyor?
Bunca sene bu kinle nasıl yaşadı? Nasıl o kadar dayanabildi? Kendini nasıl uyuşturdu da sessiz kalabildi? Ya da düğmesine kim bastı da o zehir dili çözüldü?
Rektör, o profu açığa almış. Yetmez. Bu soruların yanıtı da araştırılmalı. Ve kumandasının kimin elinde olduğu bulunmalı. Sadece hayvanlara ne yaptığı değil, öğrencilerini nasıl zehirlediği tespit edilip hesabı sorulmalı. Çünkü bu, bir ergenin hezeyanı değil, bir üniversite hocasının ihaneti.
Bu ihaneti cezasız bırakanı ne bu millet affeder, ne de tarih. Takip edeceğiz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...