Bazen bir şey olur ve unuttuğumuz birçok değeri anımsayıveririz.
Geçtiğimiz günlerde de öyle oldu. Nil Karaibrahimgil isimli şarkıcı büyük usta Neşet Ertaş’ı tanımadığını falan söyledi. Sonra her yeni güne yeni bir polemik arayan eyyamcı takımı buradan da bir ekmek çıkar mı diye bu lüzumsuz çıkışı kaşıdıkça kaşıdılar. Öyle ya, ismi üzerinde tartışma götürmeyecek bir ustaya bir yeni yetme böyle büyük laflar ediyordu, o usta bunun altında kalır mıydı?
İşte tam da burada unuttuğumuz bir değer tüm ihtişamıyla tekrar yerine yerleşti.
Büyük usta Ertaş tüm tırnak sürtmelere rağmen hem Nil Karaibrahimgil’e hem beslendikleri tek damar polemik olan herkese hem de görünmek ve unutulmamak için utandıran hallere giren tüm şöhret sevdalılara tarihi bir ders verdi: “Ben aşağı yukarı 30 yıla yakındır yurt dışındaydım. O kızımız 20-30 yaşında var. Benim 55 senedir profesyonel sanat hayatım var. İlk plağı okuduğumdan bu yana 55 sene aralıksız türküler verdim. Hiç birinin içinde Neşet Ertaş diye geçmez. Kim o türküleri söylüyor adım geçmez. O genç kızımız haliyle bunu da bilmiyor. Ben şu 2-3 senede geliyorum, gidiyorum. Ya beni gördü, veyahut görmedi . Ben bunu onun eksikliği olarak saymıyorum. O normal düşüncesinde. Hiç kimse kimseyi tanımak zorunda da değildir. Ben unutulması gereken bir yaştayım… 55 senedir aralıksız türküler verdim. Biri unutulsa, biri unutulmaz artık. O unutulmamazlık dinleyicinin gönlüne kalmış. Bu kızımız da gönlümüze taze bir gül atmış oldu.”
Bu kısa açıklamasıyla büyük usta Ertaş tevazünün, olgunluğun ve hoşgörünün bir insanı nasıl daha da büyüteceğini gösterdi ve KAZANDI.