E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Saddam Sonrasında İran Dış Politikası 

Irak'ın devrik lideri Saddam'ın idamından sonra İran'ın dünya politikasında geliştirdiği stratejiyi İran uzmanı Barzegar yorumladı.

17.12.2009 - 15:31
Saddam Sonrasında İran Dış Politikası

Mahmud Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığının birinci dönemi boyunca İran dış politikasının iki kilit unsuru vardı. İlki, Tahran Irak'ta ve 2003 itibariyle de Afganistan'daki Amerikan askeri mevcudiyetinin yarattığı yeni güvenlik ikilemiyle başa çıkmaya çalıştı. İran, Saddam'ın düşüşünden sonra, en başta Mısır ve S. Arabistan olmak üzere Arap dünyasının başlıca aktörleriyle işbirliğini genişletmeye ve Amerika'yla doğrudan görüşmeler yapmaya bakan "uzlaşmacı bir politika" izleyerek karşılık verdi. Irak ve Afganistan'da hüküm süren güvenlik durumuyla ilgili olarak Koalisyon Kuvvetleriyle doğrudan görüşmeler yapmak da buna dâhildir. İran hem Arap komşularıyla yeni bir tur çekişmeden ve ABD'yle ilişkilerinde yeni bir güvenlik ikileminden bu yolla sakınmayı ümit etti.

İkinci unsur "ittifak politikası" izlemek ve bu esnada nükleer meseleyi bölgeselleştirmekti; bu sûretle nükleer meseleyi İsrail'in ilan edilmemiş nükleer cephaneliği ve Arap-İsrail çatışması gibi daha geniş bölgesel dinamiklere bağlamaya çalıştı. Dost ülkelerle (mesela Suriye) ve siyasi hareketlerle (mesela Hizbullah veya Irak'taki Şii hizipler) ilişkilerini geliştiren İran, kısa vadede Amerikan veya İsrail askeri saldırısı riskini caydırmaya ve uzun vadede Amerikan rolünün kendi arka bahçesinde kurumsallaşmasını önlemeye çalıştı.

ABD'deki hâkim kanaate göre Ahmedinejad'ın dış politikası ve İran'ın bölgedeki artan varlığı saldırgan niteliktedir, genişlemeci ve fırsatçıdır ve de ideolojiktir. Her ne kadar İran yeri geldikçe yeni fırsatlardan istifade etmeye baktıysa da, ABD'deki bu vasıflandırmalar abartıdır. Bunun yerine, İran'ın hareketleri daha pragmatik bir çerçevede algılanmalıdır. Ahmedinejad her ne kadar ideolojik ve ayrılık yaratan bir şahsiyet ise de, İran dış politika stratejisi ondan önce gelir ve jeostratejik çıkarlarını ve ulusal güvenlik kaygılarını sağlama almaya bakan o daha geniş İran çabası olarak görülmelidir. Ahmedinejad'ın kendi antikalıklarından keyif alma eğilimine rağmen, İran dış politikasında karar alma süreçlerinin mantığı, bunun pragmatizme dönüşmesini sağlar.

Şayet İran liderliğinin hareketleri saldırgan ve genişlemeci olarak algılanıyorsa, o takdirde AB'nin önündeki rasyonel seçenek sağlam bir caydırıcılık inşa etmektir. Bunun aksine, şayet İran politikaları savunmacıysa, o halde ABD'nin önündeki rasyonel seçenek, İran'la işbirliği arayışına girmesi ve İran'ın bölgesel siyasi-güvenlik yapıyla İran'ın da bütünleşmesi için yardım etmektir. Böylesi bir bütünleşme, mevcut nükleer ihtilafın çözüme kavuşturulmasıyla ve ABD'yle umulan yumuşama sürecine girilmesiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Washington'ın İran'ın hareketlerini yanlış yorumlamaması esastır. İran'ı yanlış okumak, Bush yönetimini yakınlaşma ve işbirliği izlemekten men etmişti. Barack Obama aynı yanlışı tekrarlamamalıdır. İran'ın bölgesel amaçları hakkındaki algılamaları yeniden tetkik etmeli ve İran'ın Ortadoğu politikasındaki yerini yeniden tanımlamalıdır.

Haziran 2009'da İran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, batılı yorumcular ve politika yapımcıları İran'ın siyasi seçkinleri arasındaki bölünmeler olduğuna dair spekülasyonlar yaptı ve İran nükleer programıyla ve sürüncemede kalmış diğer bölgesel ihtilaflarla ilgili olarak bu bölünmelerden nasıl istifade edilebileceği üzerinde durdu. Böyle bir politika pek verimli olmayacaktır. Seçkinler arasında tarz ve yaklaşım bakımından farklılıklar olmasına rağmen İran nükleer programının onları birleştirme kapasitesinin olduğu da açıktır bilhassa da müeyyidelerin artırılması ve askeri saldırı tehdidi karşısında. O halde Obama yönetimi Ahmedinejad'ın ikinci dönemi boyunca nasıl bir duruş sergilemeli?

(...)

Politika yapımcıları, Ahmedinejad'ın ikinci dönemini, ABD-İran ilişkilerini ve Ortadoğu'nun istikrarını tanımlayacak olan üç kilit meseleye odaklanmalıdır: İran'ın savunma amaçlı dış politikası, nükleer kriz ve ABD-İran ilişkilerinde yumuşama.

Şüphe yok ki İran bulmacasını çözmenin ve İran-ABD arasındaki derin güvensizliği ortadan kaldırmanın anahtarı, nükleer krizin gerçekçi ve kalıcı bir şekilde çözümüdür. Bu önemlidir çünkü potansiyel bir "büyük pazarlığın" kapısı olmakla kalmayıp aynı zamanda ABD-İran işbirliğini kolaylaştırarak bölgesel çekişme noktalarını çözüme kavuşturmanın da aracıdır.

İran bakış açısında, uzun vadede, bağımsız nükleer yakıt çevrimini İran topraklarında bağımsız bir şekilde yapmaktan daha azı kabul edilemezdir ve İran siyasi seçkinlerinin geniş ve de derin fikri birliğinin hilâfınadır. Askeri amaçlarla kullanılmayacağına ve nükleer yayılmaya hizmet etmeyeceğine dair sıkı ve ikna edici garantilerle birlikte, İran tesislerinde ABD'nin de katılacağı bir uluslararası gözetim konsorsiyumunun bulunması karşılığında ABD'nin İran'ı barışçıl bir nükleer güç olarak tanıması, uygulanabilir tek seçenek olsa gerektir. İran nükleer krizinin çözüme bağlanması, Irak ve Afganistan, (Hizbullah'ın kilit rol oynadığı) Arap-İsrail çatışmasındaki gerilimler ve ihtilaflar gibi çeşitli bölgesel krizlerden ayrı düşünülmemelidir

Nükleer krizin çözüme kavuşturulması, İran'ın bölgesel güç statüsünün tanınması ve İran'ın bölgesel güvenlik yapısına dâhil edilmesi, stratejik hasım rollerini oynamanın aksine, İran'ın bölgeyi daha fazla güvenli bir alan yapmak için Amerika'yla koordinasyon halinde çalışmasına izin verecektir. Şayet bu kriz çözülürse ve İran dış politikası savunma amaçlı olduğundan dolayı, Amerikan askeri mevdudiyeti İran'ın güvenlik korkularını azaltacak bir düzeye gerilerse, İran ve Amerika'nın bölgesel hedef ve gâyeleri, karşılıklı dışlayıcılık yerine birarada varolmaya doğru hareket edebilir.

Ahmedinejad'ın ikinci dönemi, somut kazançlar elde etmeye odaklı olmakla birlikte proaktif olmayı sürdürecektir. Meselenin düğüm noktası, ABD'nin nasıl tepki vereceğidir. Eğer Obama yönetimi BM Güvenlik Konseyi'nde bir diğer müeyyide turuyla İran'a daha fazla baskı yapmaya bakarsa, Obama'nın ABD'nin İran'la stratejik ilişkilere yeniden yön verme vaadi onarılmaz bir şekilde yara alacak, İran liderliğinin Amerika'nın kaypak konuşuyor olmasından duyduğu korku ve güvensizlik haklı olduğunu ispat edecektir. Eğer ki kördüğümü aşma ümidi varsa, hoş ve latif yeni yıl kutlamaları yeterli değildir. Obama, ABD ve dünya için stratejik bakımdan önemli bir bölgede uzun vadeli istikrar ile kısa vadeli kazanımlar uğruna bölünmelerden istifadeyle ABD'nin tek kazanan olacağı bir kazan-kaybet neticesi bekleyen beyhûde bir ümit arasında seçim yapmak durumundadır. Gelecek haftalar dedikodulara gebe.

Kaynak: Washington Quarterly

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Dünyanın Sonu Geldi: NATO Afganistan İçin Rusya’dan Lojistik Destek ve Silah İstedi!
Soğuk Savaş döneminde Sovyet tehdidine karşı kurulan ve bir dönem Rus ...
Obama'nın Akrabaları Artıyor
ABD'li aktör Brad Pitt ile uzaktan akraba olduğu iddia edilen ABD Başkanı ...
ABD’de Beyazlar 2042’de Azınlık Olacak
ABD’de ’’beyazlar’’ın, 2042 yılında ’’azınlık’’ durumuna gelecekleri tahmininde bulunuldu.
 
IRAK YİNE KARIŞTI:
Irak Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Tarık Haşimi, Başbakan Nuri El Maliki'nin ...
Fransa İŞİ ABARTTI!
Fransa'da yayımlanan Le Figaro gazetesi, çarşafın bazı kamu binalarında ...
Kopenhag'da ÇİN RESTİ:
Çin heyeti Kopenhag'daki müzakerelerde diğer heyetlere, anlaşmaya varma ...
 
Türkiye'de Din Özgürlüğü Var mı?
ABD tarafından yayımlanan raporda ülkelerin dinsel özgürlükleri değerlendirildi. ...
ABD DEDİĞİNİ YAPTI
ABD’de Başkan Barack Obama yönetiminin Afganistan’daki Amerikan askerlerini ...
Sokak Ortasında Linç Dehşeti
Latin Amerika'nın yoksul ülkelerinden Guatemala'da insanın kanını donduran bir olay yaşandı.
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
döviz
sanayi
Volero
ROMA
serdar ortaç twitter
Faruk Bal
Yemen
Nuran
Juventus