Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Turan Erol, Türkiye'deki finans kurumlarının küresel finans krizinin başından itibaren doğrudan bir etki yaşamadığını belirterek, ''bizim finansal kurumlarımız finansal mühendislik ürünlerini yoğun şekilde kullanmıyorlar. Bu durum krizin ülkemiz açısından etkilerinin sınırlı kalmasına yardımcı olacaktır'' değerlendirmesinde bulundu.
SPK Başkanı, küresel finans krizi ve Türkiye'ye etkileri konusunda AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2007 yazından bu yana bir kriz yaşandığını, otoritelerin ABD başta olmak üzere çeşitli önlemler alarak gerek finans piyasasındaki krize, gerekse ekonomideki yavaşlamaya engel olmaya çalıştıklarını anlattı.
Gelinen noktada ABD'de alınan önlemlerin şimdilik ekonomideki bir küçülmeyi engellemekle birlikte, finans sektöründeki problemleri ortadan kaldıramadığının altını çizen Erol, şunları kaydetti:
''En büyük ve en ünlü bazı batılı finans kurumlarının Amerikan gayrimenkul sektörüne yönelik pozisyonları nedeniyle aldıkları yaraları kapatamadığı görülüyor. Bunun en son kurbanı Lehman Brothers oldu. Bu kurumun öncekilerden farkı Amerikan hükümetinin artık zora düşen finans kurumlarını kurtarmak için kamu fonlarını kullanmak istemediğinin ortaya çıkması oldu.
Daha önce Bear Stearns, Amerikan Merkez Bankası'nın desteklediği bir operasyonla kurtarılmıştı. Son olarak Fannie Mae ve Freddie Mac geçtiğimiz günlerde Amerikan hükümeti tarafından kurtarıldı.
Ancak burada Amerikan yönetiminin önüne çıkan her problemli bankayı kurtarmak istemediği ortaya çıkıyor. Eğer Lehman Brothers kurtarılsaydı bu bir örnek olacaktı. Yani Amerikan hükümeti, batan her kuruluşu kurtaracağına yönelik bir işaret vermiş olacaktı. Bu da içerisinde ahlaki çöküntü riskini barındırıyor. Yani finans kuruluşlarına, 'istediğiniz kadar risk alın ve karlılığınızı artırın ama durumunuz kötüleşirse merak etmeyin devlet sizi kurtaracaktır' gibi bir mesaj verilmiş olacaktı. Ancak hiç kuşkusuz Amerikan hükümeti Lehman Brothers'ı kurtarmayarak bir risk de almış oldu. Şimdi bunun yansımalarını piyasalarda izliyoruz.''
ABD hazinesinin geniş kapsamlı bir kurtarma planı hazırladığını hatırlatan Erol, bu planın merkezinde Amerikan yönetiminin kuracağı bir finansman şirketinin finans kurumlarındaki problemli menkul kıymetleri satın almasının bulunduğunu kaydetti.
Son gelişmelerin finansal sektörde birleşmeler, devralmalar ve iflaslar yoluyla yeniden yapılanma sürecinin hızla işlediğini gösterdiğini kaydeden Erol, Kurul olarak küresel piyasalardaki gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceklerini belirtti.
-KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ-
Küresel krizin Türkiye'ye etkileri konusunu da değerlendiren Erol, Türkiye'nin küresel ekonomi ve finans sisteminin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. ''Ancak bizim finansal kurumlarımız finansal mühendislik ürünlerini yoğun bir şekilde kullanmıyorlar'' diyen Erol, bu durumun krizin Türkiye açısından etkilerinin sınırlı kalmasına yardımcı olacağını dile getirdi.
Türkiye'deki uygulamalarda tezgah üstü piyasalar yerine borsalara dayalı piyasalara ağırlık verdiklerini kaydeden Erol, ''hisse senetleri vadeli işlemler piyasalarımız ile tahvil piyasalarımızın bir bölümü bu şekilde teşkilatlanmış durumda'' dedi.
Türkiye'deki finans kurumlarının krizin başından itibaren doğrudan bir etki yaşamadığını belirten Erol, şu noktalara dikkati çekti:
''Yani ne ABD'deki problemli ipotek kredilerine yönelik, ne de problem yaşayan finans kurumlarına yönelik pozisyonlardan kaynaklanan doğrudan bir etki bizim finans sistemimiz açısından olmamıştır. Bu etkinin ABD dışında diğer ülkelerde, örneğin bazı Avrupa bankalarında olduğunu gördük. Diğer taraftan kendi ipotek sistemimizde de gelişmiş ülkelerde yaşanan problemlere rastlanmıyor.
Ayrıca, yatırımcının Türkiye piyasalarına olan güveni artmaktadır.''
ABD yönetiminin son aldığı karara değinen ve planı ''piyasalardaki kanamaya cevap verebilecek kapsamlı bir karar'' olarak nitelendiren Erol, ''bu açıdan krizin daha derinleşmesinin ve uzamasının önüne bir set çekilebilir. Küresel finans sisteminin ve kurumlarının çok karmaşık bir yapı olduğu göz önüne alındığında bunun tüm bileşenleri nasıl etkileyebileceği kestirilememekle birlikte, bu plan piyasalardaki güven unsurunu artırabileceğinden mevcut olumsuz trendi geri çevirebilir ve bize de olumlu etkileri olabilir'' diye konuştu.
Türkiye'ye ilişkin risk algılamasında bir düşüş olduğunu gördüklerini de belirten Erol, ''bu, şu anda yaşadığımız türbülans ortamında iyimserliği artıran bir durum'' dedi.
Dünyada yaşanan problemlerin Türkiye'yi etkileyebileceği diğer bir kanalın dış ticaret olduğuna işaret eden Erol, bu çerçevede Türkiye'nin ihracat yaptığı ülkelerdeki ekonomik durumun önem kazandığını, Avrupa'daki yavaşlamanın olumsuz bir durum olduğunu, ancak son dönemde ihracatın daha geniş yelpazedeki ülkelere dağılma eğiliminin umut verici olduğunu anlattı.
-BORSADAKİ YABANCI ORANI-
Borsadaki yabancı oranı konusuna da değinen Erol, gelişmekte olan piyasalar arasında önemli bir yeri olan Türkiye'ye yönelen yabancı portföy yatırımları incelendiğinde, 2003 yılının ilk yarısından sonra yabancı yatırımcı oranlarının zaman zaman azalmakla birlikte genel seyrinin artış yönünde olduğunun görüldüğünü söyledi.
''Son dönemde bir miktar düşüş gerçekleşmekle birlikte yabancı yatırımcılar borsadaki ağırlıklarını koruyor'' diyen Erol, yabancı yatırımcıların yatırımlarının oranının başka borsalarda da yüksek olabildiğini, bunun küreselleşmenin doğal bir sonucu olduğunu söyledi.
Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelmesinde Türk şirketlerine duydukları ilginin de rol oynadığını belirten Erol, Türk şirketlerinin karlılık açısından uluslararası düzeyde avantajlı bir konumda bulunduğunu, reel sektör şirketleri için büyümede yabancı kaynak sıkıntısı yaşama riskinin sınırlı olduğunu düşündüklerini sözlerine ekledi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|