Erdal Şafak/Sabah
Türkiye ne yapabilir?
Türkiye'ye Güney Osetya'daki savaşın durdurulması çabalarına destek için girişimlerde bulunması, yani arabuluculuk görevi üstlenmesi çağrıları yapılıyor.
Türkiye "Ne konuda" arabuluculuk yapacak? Tarafları savaş öncesi duruma dönmeye razı etmeye mi? Güney Osetya sorununun barışçı yollardan çözümlenmesine mi?
Amaç ilkiyse zaten ateşkesle fiilen eski mevzilere dönülmüş olacak. Yok ikinciyse, Ankara'nın konumu bu tür bir girişim için hiç de uygun değil. Çünkü Türkiye doğru ve haklı olarak, Gürcistan'ın toprak bütünlüğüne destek veriyor. Bu da Güney Osetya ve Abhazya'daki ayrılıkçı hareketler bir yana, onların hukuki (Osetler ve Abhazlar'ın ezici çoğunluğu Rus vatandaşlığına geçti) ve fiili koruyucusu olan Rusya ile ters düşmesi anlamına geliyor. Oysa Kafkaslar'daki "Dondurulmuş ihtilaflar"ın hiçbiri Moskova'nın destek ve onayı olmadıkça çözülemez. Rusya ise hem Kafkaslar'ı "Arka bahçesi" gördüğü, hem de ABD'ye ve AB'ye Kosova'nın faturasını ödettirmeye kararlı olduğu için Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü amaçlayan hiçbir çözüm planına geçit vermez.
Arşivlerdeki proje
Türkiye bize göre Gürcistan-Güney Osetya-Abhazya mayınlı arazisine girmek yerine, tüm Kafkaslar'ın mayınlardan temizlenmesini hedefleyecek bir proje geliştirmeli.
Yanlış söyledik; zaten hazır olan öyle bir projeyi arşivden çıkarıp yeniden uluslararası kamuoyunun gündemine getirmeli. Projeyi anlatmak veya hatırlatmak için 9 yıl öncesine gitmemiz gerekiyor.
18-19 Kasım 1999'da İstanbul'da yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) zirvesinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, örgüt üyesi 54 ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile toplantıya katılan BM, Avrupa Konseyi, AB gibi uluslararası örgütlerin temsilcilerine bir çağrıda bulundu: "Gelin, Kafkaslar için İstikrar Paktı kuralım."
Demirel önerisinin içini şöyle doldurdu: "Avrupa'nın iki sorunlu bölgesi var. Biri Balkanlar, diğeri Kafkaslar. Balkanlar'da barışı korumak için 30 devlet Saraybosna'da bir araya gelerek (Not: 30 Temmuz 1999'da) Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı imzaladılar. Bu, Avrupa'da barış için AB'den sonra atılmış en büyük adımdır. İkinci istikrar arayan bölge ise Kafkaslar'dır. Kafkasya'daki ihtilafların birer birer çözülmesi esastır ve önemlidir. Kafkaslar'da kimse yeniden nüfuz tesis etmemeli, bağımsız ülkeler kendi ayakları üzerinde durabilmeli ve bölgede barış ve istikrarın korunması esas hedef olmalı. Aradığımız barıştır, istikrardır. Bunun için dayanışma ve işbirliği lazımdır. Bu, kalkınma ve refaha giden en kestirme yoldur.
Teklifimiz şu: Aynen Balkanlar için yapıldığı gibi, Kafkaslar için de İstikrar Paktı yapılmalı. Bu pakt bir ülkenin damgasını taşımamalı. Kolektif barış bilincinin eseri olmalı. AGİT üyelerinin hepsinin yardımıyla ve aynen Balkan Paktı'nda olduğu gibi çok sayıdaki devletin katılımıyla gerçekleştirilmeli. Kafkaslar'da güvenlik, istikrar ve barış ile Kafkas halklarının refahı uluslararası teminat altına böyle alınabilir."
Koşullar daha uygun
Demirel, AGİT zirvesinde yaptığı çağrıyla yetinmedi. Çankaya'dan ayrıldığı güne kadar bölge liderleriyle (Eduard Şevardnadze, Haydar Aliyev), AB üyeleri devlet ve hükümet başkanlarıyla, ABD ve Rusya Federasyonu başkanlarıyla görüşmelerinde konunun takipçisi oldu. Dışişleri Bakanı merhum İsmail Cem de yoğun destek verdi.
Ama somut bir gelişme sağlanamadı. Kafkaslar'daki olaylar (Haydar Aliyev'in ölümü, Gül Devrimi ile Şevardnadze'nin devrilmesi), Rusya'daki büyük değişim (Boris Yeltsin'in yerine Vladimir Putin'in gelmesi), ABD ve AB'nin Balkan İstikrar Paktı'nın sonuçları görülmeden Kafkaslar için de aynı modelin uygulanmasına sıcak bakmamaları gibi nedenlerle.
Kafkas İstikrar Paktı'nı gerçekleştirmek için bugün koşullar o döneme göre çok daha elverişli. Üstelik Balkan İstikrar Paktı'nın sonuçları da (Yarınki yazımızda ele almayı düşünüyoruz) bir hayli cesaret verici.
Türkiye bu projeyi yeniden dünyanın gündemine sokmalı. O kadarla da yetinmemeli; Kafkas İstikrar Paktı'nın tartışılması için uluslararası konferans düzenlenmesine öncülük, hatta ev sahipliği yapmalı.
Diplomasideki ataklarıyla küresel oyuncu haline gelen Türkiye'ye de bu yakışır.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...