Bir ülkede adalete güven, hukuka duyulan saygı kaybedilirse ne olur? Hemen söyleyelim: Hukukun üstünlüğü üstünlerin hukukuna dönüşür ve bu kurumsallaşır.
Üstün kim olur peki? Eline silah geçirip silahsızı öldüren katil, vicdanı olmayan hırsız, ahlakı olmayan rüşvetçi. Peki, devlet bu tür durumları önlemek için kurulan ve kurgulanan bir yapı değil mi? Yasa koyma gücüyle, bu yasayı uygulama ayrıcalığı ve görevi verdiği güvenlik güçleriyle, yasalarıyla, hâkimleri-savcılarıyla devlet vatandaşları kaba güçle, silahla, kurnazlıkla kendine üstünlük sağlamaya çalışanlara karşı bir sigorta değil mi? Normalde öyle… Ya da öyle olmalı.
Ama görüyorsunuz. Bizzat devlet eliyle bir düzenleme yapıldı ve katiller, hırsızlar, düzenbazlar birer birer serbest kalıyor. Hem de hukuk eliyle. Hem de bizzat devlet imkanlarıyla. Öldürdükleri yanlarına kar, çaldıkları yanlarına kar, vahşetleri yanlarına kar.
Şimdi muhalefet siyasi iktidarı suçluyor, siyasi iktidar davaları bir türlü sonuçlandırmayan yargıyı, yargı kendilerini işe boğan sistemi. Güzel güzel çekişiyorlar. Ama bu arada olan bir anlamda sigorta olan adalet duygusuna oluyor, zaten yerlerde sürünen hukuka-adalete güven iyice dibe vuruyor, vicdanların kanı sele dönüşüyor.
Ve sistematik bir şekilde adaletsizlik kurumsallaşıyor, affedilebileceğini bilen suçlular arsızlaşıyor… Ve Türkiye bir kez yine KAYBEDİYOR.