13 Kasım 2008
Adnan Oktar röportajı gazetecilik yaşamımın en ilginç deneyimlerinden birisi oldu. Peşin olarak söyleyeyim; Girizgah biraz uzun olacak. Anlatınca siz de hak vereceksiniz bana…
Kamuoyunda Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar’la İstanbul Beykoz’da lüks bir villa da görüştüm. Gökalp Baran isminde Adnan Oktar’ın talebesi genç, kibar ve şık giyimli birisi bulunduğum Levent’ten özel arabasıyla beni Oktar’la röportaj yapacağımız villaya getirdi. Oktar’ın hemen bitişiğindeki villa da Sabancı’nın kızlarından birisine ait. Oktar’la görüşeceğimiz villaya girdiğimde ilk gördüğüm manzara; 3-4 gencin bilgisayar başında çalışması oldu. Oturmam için gösterilen koltuğa yöneldiğimde iki kamera ve spot ışıklarını fark ettim. İkram edilen çayı içerken Adnan Oktar’ın arkadaşlarından birisi “Adnan Beyin bir işi çıktı gelemeyecek. Röportajı yarına alabilir miyiz?” dedi. Ben de “Mümkün değil. Bugün müsaidim, yarına kalırsa Ankara’ya döneceğim” cevabını verdim. Yaklaşık 5 dakikalık telefon trafiğinden sonra “Adnan Bey birazdan geliyor.” dediler. Tahminen 15 dakika sonra Adnan Oktar gülümseyerek içeri girdi. Hemen röportaja başladık. Yaklaşık 2,5 saat süren röportajda Adnan Oktar tarihe geçecek açıklamalar yaptı. Gece 12’ye doğru röportaj bitti, yine temiz giyimli efendi birisi beni bulunduğum yere özel arabayla götürdü. Yolda beni götüren kişiye telefon geldi. Telefonu kapattıktan sonra bana dönerek “Adnan Bey röportajda adı geçen gazeteci ….. ….. ile ilgili bölümleri koymamanızı rica ediyor.” dedi. Yorum yapmadım. İkinci gelen telefonla aynı istek tekrarlanınca adı geçen benim de arkadaşım olan ünlü gazeteci ile ilgili sözleri kullanmayacağımı söyledim. Röportajın bitmesinin ardından iki gün geçmesine rağmen Adnan Oktar röportajında çekilen fotoğraflarımız gönderilmeyince merak edip aradım. Bana verilen cevaplardan tuhaf bir şeyler olduğunu hissettim. Kısa bir süre sonra Adnan Oktar’ın yine kritik bir konuda yaptığı açıklamanın bir kelimesini çıkarmam rica edildi. Düşündüm, bu konuda haklıydılar. Adnan Oktar’ın şifahi olarak konuşurken ağzından kaçırdığı bu cümle yanlış anlamalara yol açabilirdi. Bu konuda da anlayış gösterdim ama bu aşamadan sonra ipleri koparan iki gelişme yaşadım. Benden
“Röportajın tüm metnini göndermemi” rica ettiler.
“Kesinlikle olmaz…” dedim…
Ben röportajın metnini göndermeyince onlar da röportajın fotoğraflarını göndermediler. Bunun için gerekçeleri de inandırıcı değildi: “Fotoğrafları çeken arkadaş kayıp, filimler için para istiyor…” dediler…
Tüm anlayışlı tavrıma rağmen bu röportajdan hoşlanmadılar. Oysa ben oraya yaradılışımın gereği her türlü önyargıdan arınmış bir ruh haliyle gittim. Darwin teorisini, “bilimsel illüzyon” olarak gören bir gazeteciyi bile, sözleriyle olmasa da eylemleriyle incittiler. Hakkımı helal etmiyorum. Bana “Hakkın nerden doğuyor?” diye soran olursa, cevabım şu; Okuyucularımın o fotoğrafı görmeye hakları vardı. Bana “Biz çekemeyiz, siz çekin” deselerdi, yine makul karşılardım. Her şeye rağmen ben verdiğim sözü tutacağım. Ünlü gazeteci ve tarihi bir karakter hakkındaki o sözlere röportajda yer vermeyeceğim.
İşte o röportaj...
TURKTIME: Herkesin başka bir Adnan Oktar tanımı var. Gerçek ve anlaşılır Adnan Oktar nasıl biridir?
ADNAN OKTAR: Şefkatliyim, merhametliyim. Tutarlı bir inanım. En rahatsız olduğum dönemde bile adaletten, makul olmaktan ayrılmam. Allah’tan korktuğum için olayları çok makul değerlendiririm. Kendi nefsim ile Kuran ahlakı arasında bağlantı kurduğumda daima Kuran ahlakını tercih ederim. Medya, İslam’ı, Kuran ahlakını anlatmakta çok büyük bir imkan tanıyor. Televizyon ve gazetenin o kadar gücü kalmadı ama internetin büyük gücü var. Düşüncelerimi anlatmak için internetten en iyi şekilde istifade etmeye çalışıyorum. İlmi, İslam ahlakını yaymak için, Darvinizme, komünizme, faşizme ve materyalizme karşı da bir mücadele veriyorum.
TURKTIME: Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde size konulan teşhis, yine sizin tabirinizle ‘Tutkulu idealist.’ Tutku kelimesinin açılımlarından birisi de “Saplantı” dır. Saplantılı bir insanın hangi ideali rasyonel olabilir?
ADNAN OKTAR: Bütün gerçek inananlar tarih boyunca hep tutkulu idealist olmuşlardır. Kendi idealleri için kendini verecek, hayatını hiçe sayacak derecede kararlı olmuşlardır. Dünyevi bütün çıkarlarından vazgeçip sadece Allah için gayret etmişlerdir. Tutkulu idealistin anlamı budur. Ben de o anlamda tutkulu irade dedim.
İLHAN SELÇUK VE ALEMDAROĞLU İÇİN ÜZÜLDÜM
TURKTIME: Her nedense kötü olarak anılan her şey sizin başınıza geliyor. Kokain kullanmakla, şantaj yapmakla suçlandınız. Bu suçlamalar sizin dışınızda birisine yapılsaydı, sizin aklınızın köşesinde “Yahu bu hocada bir dümen var” demez miydiniz?
ADNAN OKTAR: Her ezilen, baskı gören, sindirilmeye çalışılan insana karşı her zaman bir şefkat duymuşumdur. Deniz Gezmiş’e de, Mahir Çayan’a da, Yusuf Aslan’a da her zaman saygı duydum ve acıdım. Onlara yapılanlardan rahatsız oldum. Oh ne iyi oldu demedim hiçbir zaman için. Çünkü bunlar her halükarda bir fikri savunuyorlar ve açıkça, dürüstçe savunuyorlar.
TURKTIME: Sizce doğru mu fikirleri?
ADNAN OKTAR: Bence yanlıştı. O ayrı. Ama bir dürüstlük, samimiyet var. Mesela İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu gözaltına alındı, ben onların geçirdiği rahatsızlıktan çok rahatsız oldum. Ben evde olduğum halde benim keyfimi kaçırdı.
TURKTIME: Sizin keyfinizi kaçıran bedensel rahatsızlıkları mı, gözaltına alınış şekilleri mi?
ADNAN OKTAR: Çektikleri acı. Başka bir şey değil. Haksız, adaletsiz bir uygulama var da demiyorum. Sadece çektikleri acı. Mesela paşamızın hastanede düşüp yaralanması beni çok rahatsız etti. Bana karanlık geldi bu olay.
TURKTIME: Karanlık geldi derken?
ADNAN OKTAR: Açıklanması gerekiyor. Bu kadar basit değil bu olay. Çünkü cezaevleri genellikle bu tür şeylerin olduğu yerler.
BANA KARŞI YAPILAN PSİKOLOJİK SAVAŞ CUMHURİYET TARİHİNDEKİ EN ŞİDDETLİ SAVAŞTIR
TURKTIME: Sizin böyle bir cezaevi deneyiminiz var mı?
ADNAN OKTAR: Yok. Ben böyle suikast ya da saldırı tarzı bir şeyle karşılaşmadım ama eskiden beri cezaevlerinde böyle şeyler olduğu bilinir. Benim yiyeceğime, içeceğime kokain karıştırdılar, adli tıp bunun emniyette karıştırıldığını tespit etti. Ben bu iftiradan bu şekilde kurtuldum. Bu bir komüniste de yapılsa beni çok rahatsız eder. Beni cinayet işlemiş akıl hastalarının içine koydular. Bu, çok araştırılması gereken bir olaydır. Yine akıl hastalarının olduğu birçok açık servis vardı. Ben neden götürüldüm de cinayet işlemiş akıl hastalarının içine kondum? Bir acayiplik var bunda. Nitekim benim bulunduğum dönemde 7 kişi öldürüldü. Ben o bulunduğum metruk salondan neden dışarı çıkartılmadım, neden telefon ettirilmedim, neden arkadaşlarımla görüştürülmedim? Doktorlarla görüşmem neden yasaklandı? Bu benim hala anlayamadığım bir şeydir. Ve akıl hastası olmadığım halde neden ben orada 10 ay tutuldum. Ve askeri hastanede ruhen ve bedenen sağlıklı olduğum yönünde rapor verildi. Bu safhalardan neden geçtiğimi bilmiyorum. İşte bu mantık hala devam ediyor, kesintisiz. Cumhuriyet tarihinde psikolojik savaş yapılan insanlar olmuştur. Bana karşı yapılan psikolojik savaş Cumhuriyet tarihindeki en şiddetli savaştır. En kapsamlı, en devamlı ve en uzun süreli olandır.
TURKTIME: Bilmiyorum diyorsunuz ama size göre bir cevabı da olmalı. Eğer bu kadar sistemliyse, sizi bir yerlere ya da bir misyona ciddi bir tehdit olarak mı gördüler acaba?
ADNAN OKTAR: Herkesin anladığı bir şey var, ortak bir kanaati. Bir amaç var. Amacın ne olduğunu ben de biliyorum herkes de biliyor. İşte o.
ERGENEKON YİYECEĞİME EMNİYETTE KOKAİN KARIŞTIRDI!
TURKTIME: Benim anladığım şu: siz inandığınız dini, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede bilimsel donelerden de istifade ederek yaymaya çalışıyorsunuz. Bundan da rahatsız olan bir yapı var. Ve bu yapı sizi birilerinin gözünde terörize etmek, etkisizleştirmek, pasifize etmek için böyle bir kurgu yapıyor. Olay bu mudur?
ADNAN OKTAR: Sadece bir örnek vereyim. Emniyette yiyeceğime kokain karıştıran güç Ergenekon örgütüdür. Gerisini siz çözün. Ben masonlara, komünistlere, Darvinistlere, faşizme, materyalizme yani sapkın gördüğüm her türlü ideolojiye karşı mücadele eden biriyim. Onlar da kendi şeytani örgütleriyle karşılık veriyorlar. Bunların en başında benim gördüğüm mason gruplar var. Asıl olayı organize eden mason örgütü. Türk kavmindenim, İslam milletindenim sözünden dolayı tutuklandım ve 10 ay cezaevinde hücre hapsinde tutuldum. Bu da çok acayiptir. Niçin kovuşta değil de küçücük dar bir hücrede dışarı çıkartılmayarak tutuldum. Benim bildiğim cezaevinde ağır suç işleyenlere 10-15 gün olarak veriliyor hücre hapsi. 10 ay bir insan hücrede tutulmaz. Bunların da cevabını bilmiyorum. Bunlara baktığımızda bir olağanüstülük olduğu açıkça görülüyor. Ama ben bütün bunların hayırla yaratıldığına inana bir insanım. Çünkü bu, insanı olgunlaştıran, derin düşünmesini sağlayan olaylardır ve bunu Allah yapar. Bir imtihandır. Ben intikam peşinde değilim. Başka insanlara bu uygulamaların yapılmasını istemem.
TURKTIME: Size açılan davalar ve hakkınızdaki suçlamaların durumu nedir? Ne kadarından beraat ettiniz? Mahkumiyetiniz var mı?
ADNAN OKTAR: Ben hepsinden beraat ettim. Ancak ben ve üç kız arkadaşım çete suçlamasıyla yargılandık. Üçer yıl ceza aldık. Yani son suçlamadan ceza aldım sadece o da Yargıtay aşamasında.
ADNAN OKTAR MEHDİ Mİ?
TURKTIME: Ben sizin ağız dolusu “Hayır ben kesinlikle Mehdi değilim” dediğinizi hiç işitmedim. Sanki lafları biraz yuvarlayarak “Anlayın işte diyemiyorum ama ben Mehdiyim” der gibisiniz. Mehdi iseniz, ya da değilseniz beni ikna etmenizi rica ediyorum…
ADNAN OKTAR: Her gerçek mümin Mehdi olmak ister. Mehdilik çok büyük bir nimettir. Hepimiz mehdi olmayı istemekle mükellefiz. Ama Kuran ahlakına göre bir insan ben Mehdiyim dedikten sonra cennete gitmesi şart haline gelir. Cennetlikse bu insanın namaz kılmasına, oruç tutmasına, yani Allah’ın rızası için bir şey yapmasına gerek kalmamış oluyor. Bir insana sen cennetliksin deniyorsa ve kendisi de bu kanaatteyse her şeyden önce Kuran’a göre bu haram. Vahiy gelmedikten sonra bunu diyemez. Bunu söylediğinde dinden çıkar. Peygamber bunu vahye dayalı söylüyor. Çünkü o insanın imtihanı bitmiş anlamına geliyor. Dolayısıyla ben helalden haramdan sorumlu bir insanım. Hiçbir şekilde bilemem. Hiçbir Müslüman kendisinin cennet veya cehenneme gideceğinden emin değildir. Ümitle korku arasındadır. O yüzden hiç kimse mehdilik ilanında bulunamaz. Ve bulunmayacak da. Ümit edebilir ama diyemez. İslam dünyaya hakim olur, o diğer insanlarla namaz kılar ve biz de diyeceğiz ki Allah-u alem bu Mehdidir diyeceğiz. Bunun dışında bir Mehdilik iddiası olamaz. Ama hüsn-ü zan her zaman olmuştur. Herkes sevdiği kişilere mehdi olabileceği ümidi ile bakmıştır. Ve bu iltifattır.
TURKTIME: Size de öyle bakanlar var mı?
ADNAN OKTAR: Tabii ki olabilir. Ama bu ancak iltifattır.
TURKTIME: Bu yakıştırmayı yapanlara siz değilim diyor musunuz yoksa Allah mı bilir diyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Bana birisi direkt derse Müslümanlıktan çıkmış olur, yeniden dine girmesi için onu uyarırım. Ama hüsn-ü zan eden bir insana da neden hüsn-ü zan ediyorsun demem. Tüm İslam alimlerine birileri Mehdi gözü ile bakmışlardır. Mesela Said Nursi için de bunu demişler ama o bunun hüsn-ü zan olduğunu ifade etmiştir.
TURKTIME: Said Nursi için Mehdi’den ziyade mehdinin ön açıcılarından olduğu söylenmişti yanılmıyorsam…
ADNAN OKTAR: Evet, bu doğrudur. Kendisi de bunu söylüyor. “Ben zemin hazırlıyorum. Biz kışta geldik onlar baharda gelecek” diyor.
TURKTIME: Size göre Mehdi geldi mi?
ADNAN OKTAR: Tabii ki bana göre geldi. Hadislerin işaretine göre ikinci bir ihtimal görünmüyor. Çünkü bütün işaretler ortaya çıktı. 20-30 yıllık dönem içerisinde peygamberimizin ortaya çıkacağını söylediği olaylar var. Bu, metafiziktir. Tamamı teker teker olmuştur. O dönemde kuyruklu yıldız çıkacak diyor, çıkmıştır. Ramazan ayında ay ve güneş tutulması olacak diyor, çok teknik bir açıklama, o da olmuştur. Güneşte büyük bir alamet olacak diyor, yüzyılın en büyük patlaması olmuştur. Fırat’ın suyu kesilecek diyor, kesildi. Irak gayri Müslimler tarafından işgal edilecek diyor, edilmiştir. Ayı dönemde Afganistan’ın da işgal edileceğini söylüyor aynısı olmuştur. Bağdat’ın alevler içinde kalacağını, İran ile Irak’ın savaşacağını söylüyor, aynısı olmuştur. Say say bitecek gibi değil. Bu çok büyük bir mucizedir.
TURKTIME: Kıyametin 80 ile 100 yıl içinde gerçekleşeceğini söyleyen İslam alimlerinin de olduğu ifade ediliyor…
ADNAN OKTAR: Evet bu da doğrudur. Bunlar hadislerde geçiyor. Said Nursi mehdi’yi net tarif ediyor. Hicri 1400’lerde çıkacağını söylüyor. Şu anda 1400’ü geçti.
TURKTIME: Yalnız orada şu var; İfade ettiğiniz tarih bildiğim kadarıyla kıyametin tarihi… Ben yanılşıyor da olabilirim. Siz daha iyi bilirsiniz. Yoksa, Mehdi’nin çıkış tarihi mi?
ADNAN OKTAR: Çok net bir şekilde öyle diyor ama gözlerden kaçmış. Ben bunu sonradan kitabıma ilave ettim. Sahabeler kendi zamanlarında çıkacak diye beklemişlerdir. 1400 yıl sonra çıkacak bir hakikati zamanlarında olacak zannetmişlerdir diyor. Ama hayret edilecek şey, kimsenin dikkatini çekmemiş bu. 1399 da 1405 de demiyor. Direkt 1400 diyor. Said Nursi olağanüstü bir insandır. 10-15 yıl sonra gerçek kıymeti anlaşılacak. Son bin yılın en önemli insanı olabilir.
SAİD-İ NURSİ YÜZYILIN DEĞİL, BİNYILIN ALİMİ..
TURKTIME: Said Nursi’ye yüzyılın alimi derler. Sizin ifadenizle bu tanımlama yetersiz kalıyor o zaman… Öyle mi?
ADNAN OKTAR: Evet değil… 1971 yılındaki olayları, 81, 91, 97, 2001, 2011 ve 2021 tarihlerini verir. Bütün söyledikleri tek tek çıkmıştır.
TURKTIME: İnsanların kişileri ve olayları algılarken yeterince kavrayamamaları normal. Mesela sizi de Bediüzzaman Said Nursi’yi de sevmeyenler olabiliyor… Neden ortak bir noktada buluşulamıyor? O zaman bu durum da Allah’ın bir muradı… Öyle değil mi?
ADNAN OKTAR: Allah dünyayı tam ikiye bölmüştür. Siyah ile beyaz, iyi ile kötü, gece ile gündüz, negatif ile pozitif gibi. Her şey çifttir. Müslümanlar imanla bakarlar ve anlarlar.
TURKTIME: Mehdi’nin geldiği nasıl anlaşılacak?
ADNAN OKTAR: Mehdi, Hz. İsa imanın nuruyla anlaşılacak.
TURKTIME: Yani anlaması gerekenler anlayacak, diğerlerinin anlamaması da onların nasipsizliği mi?
ADNAN OKTAR: Mehdi’nin zuhurunda Said Nursi hayret verecek detaylar vermiştir. Mesela Mehdi’nin Darwinizme karşı mücadele vereceğini söylüyor. Bir de Said Nursi; “ben hiçbir zaman görmediğim bir şeyi anlatmadım” diyor. Muhtemelen zaman zaman zamanın dışına çıktı. Zamanın dışına çıkartarak zamanın tamamını Allah ona gösterdi.
“MEHDİ TOPLULUĞU ANORMAL BİR TOPLULUK”
TURKTIME: Darwinizm Dünya’da ateizm üreten bir sistem, bir fabrika gibi çalışıyor… Ben Darvinizm’i Deccal’in bir enstrümanı olarak yorumluyorum. Sizin de bu yönde çalışmalarınız var. O yüzden bu tür sorulara sizin sıklıkla muhatap olmanız doğal. Birileri de ”Ya acaba Adnan Oktar Mehdi mi?” diye şüphelenebilir. Başka birilerinin tersini düşündüğü gibi… Buradaki temel şifre ‘anlamak’ üzerine kurulu…
ADNAN OKTAR: Eğer ona kaldıysa şüphelenmek için çok neden var. Mesela Mehdi’nin İstanbul’a çıkacağını söylüyor Said Nursi. Mehdilik ilk çıktığında küçük bir grup olacak ve anormal bir grup olacaklar. İnsanların baskı yaptığı, şüphe uyandıran bir grup olacaklar. Ve o yüzden küçük olacaklar. Biliyorsunuz, İslam alemindeki herhangi bir tarikat bile on binleri bulur. Ama Peygamberimiz Mehdi konusunda hep 313, 300 gibi sayıları vermiştir. Bunu dışına çıkamayacaklar diyor. Bu da onların halk nazarında anormal olarak görülmelerinden kaynaklanacak diyor. Muhittin Arabi; “Onun en büyük düşmanları bir kısım Müslüman alimler olacak. Fakat onlar da gene de bir şeyler umacaklar.” diyor. Mehdi’nin zulüm göreceği, baskıya uğrayacağı belirtiliyor.
TURKTIME: Ben kendimi imanlı biri olarak görürüm. Müslümanım. İsterim ki Mehdi’yi bulayım. Böyle bir muratla Allah’a dua eden çok insan var. İnsanda şöyle bir şüphe oluyor; ‘Acaba Mehdi’yi tanıyacak kadar imandan nasibini almadım mı?’ Bu ikilemden nasıl kurtulacak bu Müslümanlar? Bunun tasavvufi yönden bir açıklaması var mı, yoksa buna da nasip mi diyeceğiz?
ADNAN OKTAR: Mehdi cemaati dünyevi çıkarlarını düşünen bir insan için tam bir dezavantajdır. Topluluğun küçük olması da bu yüzdendir. Herhangi bir tarikatın taraftarı bile yüz binleri buluyor. Böyle bir mükemmel cemaat, Allah’ın seçtiği bir topluluğun bu kadar küçük olması o cemaatin halk nazarında anormal görünmesinden kaynaklanacak. Tehlikeli, riskli bir cemaat olarak görülecek. O yüzden insanlar yaklaşamayacak. Ona imanın derinliği ile bakan görecek.
TURKTIME: Bazı testler mi olacak?
ADNAN OKTAR: Tabii…
TURKTIME: Mesela şu an sizin bulunduğunuz ortam çok güzel ancak çok zengin bir ortam. Acaba bu bir perde mi? biz Allah a ulaşmayı bir lokma bir hırka yoluyla olur diye algılarız çünkü…
ADNAN OKTAR: Ulema, Mehdiyi kendi inançlarının zıttı olarak görecekler deniyor. O yüzden ona düşman olacaklar. Mehdi’nin işi çok zor olacak çünkü Mehdi’ye saldıranlar Kuran’la saldıracaklar, Kuran’a uymadığı iddiasıyla saldıracaklar. Peygamberimizin rivayeti bu. Dinen de anormal olarak gösterecekler diyor. Ben yıllar önce Said Nursi’nin en yakın talebelerinden Mustafa Sungur ile bir camide görüşmüştüm. Ben ona “Hocam, Mehdi Nur talebesi mi olacak?” dedim. Sungur abi orada bana çok ilginç ve hiç duyulmayan bir açıklamada bulundu. Dedi ki; “Nur talebesi de olmayacak, hiçbirine de benzemeyecek.” Yıllar sonra yakın zamanda yine Sungur ağabeyle görüştüm. Ben yine sordum. Said Nursi’nin kendisine “sen mehdiyi göreceksin” dediğini söyledi. Yine seyit Salih Özcan, en yakın talebelerindendir, ona da geçenlerde gittiğimizde Mehdi’nin çıktığını ısrarla söyledi.
HIRİSTİYANLIK MÜSLÜMANLIĞA KAYDOLACAK
TURKTIME: Peki, Mehdi kendisinin Mehdi olduğunu bilecek mi?
ADNAN OKTAR: Hiçbir zaman, ölünceye kadar öyle bir kanaati oluşamaz Mehdi’nin. Ve çevresinin de öyle bir kanaati oluşamaz. O ancak ahrette belli olacak. Mehdi’nin eşkali kadar hiç kimse tarif edilmemiştir. Deccal’in de İsa’nın da tarifleri vardır ama Mehdi kadar kapsamlı değildir. Kalp hizasında sırtında, bir bacağında ben vardır, alnında işaret vardır, kaşları kavislidir, orta boyludur, burnu küçük kalkıktır, dişleri düzgün parlaktır, omuzları, göğsü, alnı, karnı ve uylukları geniştir. Boydan boya geniştir.
TURKTIME: Anladım. Peki Sizin sırtınızda ben var mı?
ADNAN OKTAR: Ben de rivayetleri okuyunca merak ettim var mı diye aynada baktım, sırtımda kalp hizamda büyükçe bir ben var. Hayret etmiştim. Çok şaşırdım. Ama sırtımda ben var, demek ki ben Mehdiyim gibi bir düşünce gelmedi. Çünkü yüz binlerce insanın sırtında ben olabilir. Bunlarla bir Müslüman’ın teşhis koyması mümkün değil. Mehdilik zaten bir iddia değil. Neticedir. Talep etmeyle, çalışmayla olacak bir şey değil. Seçilmiştir ve mutlaka o görevini yapacaktır.
TURKTIME: Mehdi ile Hz. İsa aynı dönemde mi gelecek, yakın dönemde mi?
ADNAN OKTAR: Hz. İsa Mehdi’den biraz sonra gelecek. Hz. İsa’nın o anlamda bir tebliğ görevi yok. Tebliğ görevi Mehdi’nin. Hz. İsa geldiği zaman imanı kuvvetli olan talebeler onu aynı kıyafetlerle aynı yerde bulacaklar. Fakat geçmişi bilmeyen bir insan olarak bulacaklar. Zamanla Kuran’ı İncil’i, Tevrat’ı öğrenecek, yabancı dilleri öğrenecek, ondan sonra Mehdi’ye yardımcı olmak için ortaya çıkacak. Ama Mehdi tamamen bu konuları bitirmiş olacak. dünyada Darvinizm, materyalizm gibi hiçbir ideoloji kalmayacak. Hatta Müslümanlık ve Hıristiyanlık birleşme aşamasına gelecek. Daha doğrusu Hıristiyanlık Müslümanlığa kaydolacak. Hıristiyanların kendi peygamberleri olacağı için vicdanları çok rahat olacak. Hz. İsa diyecek ki “ben Kuran’a uyuyorum. Siz de bana uyuyorsunuz. Sizi şimdi İncil’den Kuran’a çeviriyorum.” Ve bu çok rahat olacak. Her şeyi Mehdi’nin halledemeyeceği yerler olacaktır. İşte o kilit kısımları çözmek için gelecek. Hidayet Mehdi kanalıyla dünyaya yayılacak ama insanlar o kaynağı bilmeyecek. İçlerinde bir iman coşkusu olacak fakat birbirlerinden etkilendiklerini zannedecekler. Ana kaynağı bilemeyecekler.
SOSYALİSTİN İMANLISI MÜKEMMEL İNSANDIR
TURKTIME: Anladığım kadarıyla Marx, Hegel, Mussolini ve Hitler’in Darvinizm’den etkilenerek terör ürettiğine yönelik bir teziniz var. Bu tez doğru ise Darvinizm’e inananlar günümüzde de olduğuna göre o zaman bu günde Darvinizme sığınarak terör üretenler mi var? Kişisel olarak ben darvinizmi “bilimsel siyaset” olarak değerlendiririm ve ciddiye almam ama; Böyle bir davayı güden bir insanın üzerinde de bu kadar soru işareti nasıl olabilir ki?
ADNAN OKTAR: Mesela Ebru Şimşek olayı vardı. Ebru Şimşek olayında Allah yardım etti, evlerin farklılığını keşfetme imkanımız oldu. Evler birbirine benzeseydi ben kendimi kurtaramayacaktım. Evlerin birinde kirişler sarkıyor, birinde kiriş hiç yok. Benim bulunduğum evde pencereler tavandan tavana, diğer evde küçük pencereler. Mahkeme heyetini topladık, bilirkişi geldi, çift ekran kuruldu, benim evin filmi de o bayanın meşhur ilişkisine ait film de kondu bilirkişi seyretmeye başladı. Baktılar evlerin birbiri ile alakası yok. O zaman konu tamamen bitti. Ben beraat ettim. Ama ilginçtir… Bütün bu delillere rağmen, beraat etmeme rağmen, bu kadın bana tazminat davası açtı ve kazandı. Ağır ceza mahkemesinin beraat kararına rağmen benim bu fiili yaptığımı kabul etti mahkeme. Ve yaklaşık 5 milyar tazminat kazandı. Mesela bu haberlere bakıyoruz. Olay veriliyor, sonu Darvinizme bağlanıyor. Ve sonunda anlıyoruz ki asıl konu o.
TURKTIME: Siz ülkücüleri seviyorsunuz, solcuları sosyal demokrat olduğu için beğeniyorsunuz. Bu biraz siyasi bir duruş gibi geldi bana. Ben mesela herkesi kendime yakın bulamam. Fikirlerinizi yaymak için bir tolerans alanı meydana getirmek istiyorsunuz gibi geldi bana. Çünkü; Ülkücü başka, solcu başka. Her ikisinin de varlık nedenleri bambaşka…
ADNAN OKTAR: Ben bir şeye baktığımda sadece güzel yanını görürüm. Ülkücülere baktığımda Türk-İslam birliği ideali ortaya çıkıyor. Ben Türk-İslam birliği savunan birisini nasıl sevemem? Bu yeterli benim için. Solcuların inançlarına karşıyım, ateist düşüncelerine karşıyım ama kahrolsunlar şeklinde bir düşüncem olmaz. Onlara şefkat duyuyorum, acıyorum. Onların da kurtulmasını, hidayet bulmasını isterim. Akademideyken de solcu arkadaşlarım vardı. Çok efendi insanlardı. İnsani yönleri güzel ama anormal yönleri ateist olmaları. Bu kadar insancıl bir sosyalistin iman ettiğini düşünün. Çok mükemmel bir insan haline gelecektir. Onlar potansiyel Müslümanlardır.
GÜZEL BİR KADIN GÖRDÜĞÜMDE DE AŞIK OLURUM... HER ZAMAN AKLIMDA KALIR!
TURKTIME: İslami hareketlerin genelde fakir ve orta sınıf halka yöneldiği ve tabanını buradan oluşturduğu bilinir. Ama ‘Adnan Hocanın müritleri zengin ve kolejlidir` denir hep. Neden zengin ve eğitimli çevrelere intibak edebiliyorsunuz? Ya da bunu tercih ediyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Kavmin ileri gelenleri ile mücadele edilmesi ve onlara tebliğ yapılmasını Kuran işaret eder. Temel emirlerdendir. Hz. Musa’da da, Peygamberimizde de bunu gördük. Mesela Hz. Ebubekir’i yakınına almıştır. O devrin en zenginlerinden biridir. Ekonomik ve sosyal yönden güçlü olan insanlar tabii ki İslam’a daha büyük katkısı olabilecek, fikirleri daha güzel yayabilecek imkanlara sahip olabiliyorlar. İlk başlarda akademideki çevrem sosyeteden insanlardı. Onların arkadaşları da sosyetedendi, doğal olarak böyle bir şey gelişti. Ama aynı zamanda bunun bir düşünce olarak da savunulması gerekir. Seçkin kesime yönelinmesi önemlidir.
TURKTIME: Evlilikle ilgili düşüncenizi öğrenmek istiyorum… Bilgim yanlış değilse siz hiç evlenmediniz. Neden? Hiç sevdiğiniz bir kızda mı olmadı?
ADNAN OKTAR: Vakit darlığı… Ben sevgi insanıyım. Sevgi doluyum. Güzel olan her şeye aşık olurum. Güzel bir kadın gördüğümde de aşık olurum. Her zaman aklımda kalır. Ama onu koruma refleksi içerisinde olurum. Onun rahat yaşamasını, acı çekmemesini düşünürüm. Gözüm arkada kalır bir anlamda, acaba huzurlu mudur, rahat edeceği bir ortamda mıdır, onu düşünürüm. Bu dünya, zorlukların, imtihanın olduğu bir yerdir. Bu imtihan ortamında bu da benim imtihanım tabii ki. ben de eşim olsun, çocuklarım olsun, rahat yaşayayım diye düşünürüm. Çok çileli ve zorlu benim hayatım. Hala yargılamalarım devam ediyor. Sürekli olayların içerisindeyim. Basında aleyhime haberler çıkıyor. Hatta dünya çapında karşımda büyük bir güç oluştu. Bunlarla mücadele etmek kolay bir şey değil. bunun içine ben çocuklarımı eşimi de sokmak istemem.
TURKTIME: Kendini tanıtmak ya da gücünü pekiştirmek isteyenler genelde iki şey yapıyor. Ya siyasete giriyor ya da medya sahibi oluyor. Siz bu ikisinden de uzaksınız? Neden?
ADNAN OKTAR: Siyasetin içindeyim ben. Hem MHP’liyim, hem AKP’liyim, hem SP’liyim, hem BBP’liyim. Bu partilerin hepsi zaten benim düşüncelerimi savunan partiler. Yani türk-İslam birliğini, İslam ahlakını savunan partiler ve hepsi anti-darvinist. Dolayısıyla benim büyük bir kitlem var zaten.
BENİM FİKRİM 80’DEN SONRA SÜREKLİ İKTİDARDA!
TURKTIME: Önce Türkiye’yi, sonra da Dünya’yı değiştirmek isteyen bir yapınız var. Diğer yandan da fikirlerinizi yaymak için kullandığınız özenli bir siyasi diliniz var. Madem öyle; 3-4 milyon kişi varsa arkanızda niye bir parti kurup Türkiye’yi değiştirmiyorsunuz? Bu daha mantıklı değil mi?
ADNAN OKTAR: 80’den itibaren benim fikrim sürekli iktidarda. Ama sizin dediğiniz fiili anlamda iktidara hiç niyetim yok. Bana getirip verseler kabul etmem. Ama benim fikirlerimin iktidarda olması benim istediğim şey. Mükemmel olmasa da fikirlerim iktidarda ve gittikçe daha da mükemmele doğru gittiğini de göreceksiniz.
TURKTIME: Cemaatlerin blok halinde belli partileri destekledikleri konuşulur hep. Siz hangi partiye daha yakın duruyorsunuz? Mesela yerel seçimlerde arkadaşlarınıza kimi işaret edeceksiniz?
ADNAN OKTAR: SP, AKP, MHP, BBP. Bunlardan hangisini istiyorsanız oyunuzu verin dedim.
TURKTIME: Müzik dinler misiniz? Favori sanatçılarınız kimler?
ADNAN OKTAR: Klarnet, keman, kanun ve cümbüşün olduğu her türlü parça hoşuma gider. Canlı müzik çok severim. Zaman zaman roman vatandaşlarımızdan rica ediyoruz, canlı müzik yapıyorlar, seyrediyoruz. Ben onları videoya da aldırıyorum. Sonradan izliyorum. Yabancı birçok parça da çok hoşuma gidiyor, dinliyorum.
ZENGİNLİK NEREDEN GELİYOR?
TURKTIME: Açık konuşmak gerekirse; Bilim Araştırma Vakfının bu kadar parayı nerden bulduğu konusunda toplumsal vicdan çok rahat değil. Bu konuya amiyane tabiriyle minare/kılıf açıklamasının dışında gerçekçi bir değerlendirmeniz olacak mı?
ADNAN OKTAR: Bilim Araştırma Vakfı fakirlik gerekçesiyle mahkeme tarafından kapatılan bir vakıf. Parası olmadığı için. (Adnan Oktar ve arkadaşları bu soruya gülüyor…)
TURKTIME: O zaman bunca kitap nasıl basılıyor?
ADNAN OKTAR: Kitapları global yayınevi basıyor. O yayınevi bu kitapları basarak zengin oldu. Ben telif almıyorum. Kar payı da almıyorum. Sadece bu sene 16 milyondan fazla satıldı.
TURKTIME: O zaman şöyle sorayım; sizin kontrol ettiğiniz yapının ciddi bir parası olduğu biliniyor. Bu para nereden?
ADNAN OKTAR: Arkadaşlarım zenginler. Ama arkadaşlarımın zenginliği devletin gözü önünde. Devlete vergilerini ödüyorlar. Hesapları kitapları ortada. Hatta MASAK şüphe üzerine araştırma yapmıştı. Bizim çocukların hesaplarının tamamı devletin tetkikine tabi oldu. baktılar ki tertemiz, hiçbir şey yok. Ve devlet kazançlarının helal yönden olduğunu tasdik etmiş oldu.
BANA TEPKİ GÖSTEREN ANNELER ERGENEKON’LA BAĞLANTI İÇİNDE!
TURKTIME: Dinimize göre “Cennet anaların ayakları altındadır” ve siz bu inanca teslim olmuş bir insan olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama; Allah cenneti anaların altına sererken, sizin müritleriniz ya da arkadaşlarınız da analarını reddediyor? Bu nasıl bir paradokstur böyle?
Buradaki başka paradoks da; Siz bu insanlara caydırıcı bir yaptırım uygulamıyorsunuz. Şayet yaptırım uygulayacak, ya da onlara söz dinletecek bir gönül köprünüz yoksa, yanınızda nasıl yer alıyorlar ki?
ADNAN OKTAR: Yüzlerce anne bana derin hislerle, derin saygıyla bağlı. Beni her yönden destekliyorlar. Ama toplam üç veya beş aile şiddetle karşılar. Bu ailelere baktığımızda bir zamanlar Ergenekon’dan gözaltına alınan İstanbul eski milletvekili Emin Şirin organize suçlar eski müdürü Adil Serdar Saçan gibi Ergenekon mensubu kişilerle bağlantı içindeler. Dediğim gibi bunlar sadece üç-beş aile. Acaba diyorum, Ergenekon örgütü bu ailelere bir şekilde etki ediyor mu? Bu aileler beni daha önce çok seviyordu. Durduk yerde bu şekilde ortaya çıktılar.
TURKTIME: Bu aileler Ergenekon ortaya çıkmadan önce televizyona çıkıp sizi suçladı ama…
ADNAN OKTAR: Ergenekon şimdinin olayı değil ki… Ben 10 yıl önce kitabımda Ergenekon’u anlattım.
TURKTIME: İsim vererek mi?
ADNAN OKTAR: Evet.
TURKTIME: O zaman Ergenekon’u ilk söyleyen sizsiniz…
ADNAN OKTAR: Allah-u alem. Çok kapsamlı anlatmıştım. Diyoruz ki; Ergenekon, İttihat ve Terakki’den itibaren var olan komünistlerin devlet yapılanmasıdır. Bu ailelerle bağlantısı olan çok değişik güçler, çok değişik insanlar var. Verdiğim bu iki örnek bile olayı bize düşündürtüyor. Çünkü bu aileler bana çok düşkündü daha önce, lehimde ifadeleri vardı.
TURKTIME: Sanırım direkt sizi suçlamıyorlar ama çocukları ile bağlarının kopmasını size bağlıyorlar…
ADNAN OKTAR: Evet… Çocukları ile araları eskiden çok daha iyiydi. Fakat bu şahıslarla bağlantılarından sonra çocuklarına karşı tavırlarında da çok ciddi bir bozukluk oluştu. Ve bir dayatma başladı. Hiç görüşmeyeceksiniz, bağlantınızı tamamen keseceksiniz tarzında. Bunu yapsanız dahi bizim mücadelemiz yine devam edecek gibi bir düşünce içerisine girdiler. Ben bunu kendi hür düşünceleri ile aldıkları bir karar olarak düşünmüyorum. Bunu yapacak insanlar olduklarına da inanmıyorum. Ben sadece bir kısmını söylüyorum. Ama basına yansımaması gereken bendeki bilgiler sizi hayrete düşürür.
TURKTIME: Bir anne-babanın çocukları ile ilgili bu tavırları para ya da baskı ile yaptırılabilecek bir şey mi? O anlamda çok anlaşılır gözükmüyor…
ADNAN OKTAR: Bir toplum mühendisliği savaşında anne topluluğunun kullanılması çok hayati bir silahtır. Toplumu çok derinden etkileyecek bir şeydir. Ve nitekim çok güçlü bir netice aldılar bu operasyon sonucunda. Ve en etkili vuruş bununla yapıldı zaten. Bir babayı ekrana çıkartıp hüngür hüngür ağlatmak toplumda müthiş bir infial meydana getirir. Bundan daha mükemmel bir silah olamaz. Yüzlerce arkadaşım var, hepsi aileleriyle görüşüyorlar. Ben ailelerini de çok seviyorum. Bu kadar arkadaşımızın ailesinde sorun olmuyor da neden üç-beş ailede sorun oluyor? Mükemmel bir toplum mühendisliği uygulayıp hayret verici zincirleme neticeler aldıkları için ben bunu başarılı bir operasyon olarak görüyorum sadece.
DARVİNİZMİ SAVUNMAK BİR MUCİZE!
TURKTIME: Siz “Evrimi ispatlayacak olan bilim adamına 10 trilyon para vereceğim” demiştiniz. Bu kadar paranız var mı peki?
ADNAN OKTAR: Ben, bana güneşi getirene de 10 trilyon veriyorum. Güneşi getirmek nasıl imkansızsa evrimi savunan herhangi bir delilin meydana getirilmesi de o derece imkansızdır. 100 milyon fosil vardır, 100 milyonun tamamı bu günkü canlılarla aynıdır. Ve hiçbiri de değişikliğe uğramamıştır. Kafataslarının sahteliğini çok detaylı anlattım, hepsi ortada. Darvinizm dünya tarihinin bu güne kadarki en büyük yalanı. Hayret ediyorum. Buna inanmaları çok büyük bir mucize. Yaratılışı ispat eden 100 milyon delil var. Buna rağmen, ispatlayacak hiçbir delil olmamasına rağmen Darvinizmi savunuyorlar. Bu çok büyük bir mucize.
TURKTIME: “Evrimi bitirirsek batı çöker” şeklinde bir yaklaşımınız var. Neden?
ADNAN OKTAR: Batı değil, batıdaki materyalist düşünce çöker. Yoksa ben batıyı çok severim. Medeniyetlerini, sanat anlayışlarını, insancıllıklarını takdir ederim. Hiçbir zaman batmalarını istemem. Sağlıklı, huzur ve neşe içinde yaşamalarını isterim. Sadece, Darvinizmin meydana getirdiği ruhsuzluk ve bunun meydana getirdiği azaplar, intiharlar, uyuşturucu bağımlılığı, ahlaksızlığın ortadan kalkmasını istiyorum. bu ortadan kalktığı zaman bayram yerine döner dünya. İnsanların yüzündeki azap alametine bakın. İnsanların sevinç içinde yaşamaması için hiçbir neden yok. Acı ve ızdırabın kökeninde ateizm ve Darvinizm vardır.
DARVİNİST ÇETE DÜNYADA KÖK SÖKTÜRÜYOR!
TURKTIME: Bilim Araştırma Vakfı’nı sadece evrim ile ilgili çalışmalarla duyuyoruz. Bilimin araştıracağı tek konu bu mu? Yoksa bu hallolmazsa başka hiçbir şey hallolmaz mı diyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Peygamberimiz girdiğinde önce putları kırdı. Ahir zamanın en büyük putu Darvinizmdir. Bilimin putudur. Maddeyi ilah haline getiriyorlar. Atomlarda tek tek ilah gücü olduğuna inanıyorlar. Şuursuz atomlar karar veriyorlar bir araya geliyorlar ve proteini meydana getiriyorlar, proteinler bir araya gelip hücreyi meydana getiriyorlar. Nasıl meydana geldiği zaman mucize ile meydana geldi diyorlar. Ve bunlardan kaş, göz, kulak çıkıyor. Ve bunlar şehirler, medeniyetler meydana getiriyorlar. Ve bu atomlar bu sefer kendi kendilerinin nasıl meydana geldiğini incelemeye başlıyor. Bunu rüya olarak anlatsan insanlar şaşırır, bu ne biçim rüya der. Bu masonik Darvinist diktatörlük tarafından savunulduğu için akıl almaz yalan devam edebiliyor. Aleyhe delil sunanı ya okuldan atıyorlar, ya görevine son veriyorlar. Bir şekilde sindiriyorlar. Darvinist çete dünyada kök söktürüyor. Buna karşı akılcı bir mücadele yapılması gerekiyor. Biz de bunu yapıyoruz.
TURKTIME: Daha geçtiğimiz günlerde Cern’de bir deney yapıldı ve hepimiz o büyük patlama ile yatıp kalktık. Siz bu deneyi nereye koyuyorsunuz? Beklenen sonuçları verebilir mi yoksa hepsi bir safsata mı?
ADNAN OKTAR: Bilimsel çalışmalar yapılıyor. Ama her bilimsel çalışmayı meydana getiren Allah’tır. O deneyi yaptıran da, orada çıkacak kanunu da meydana getiren Allah’tır. Allah’ın hazır kanununu bulacaklar. Hiçbir zaman yoktan kanun bulmuyorlar. Allah’ın gizlediği ve bulun dediği sırrını bulacaklar.
ÜZMEZ OLAYI MÜSLÜMANLARI LİNCE DÖNÜŞTÜ!
TURKTIME: Fethullah Gülen bir yandan sempati imgesi olarak algılanırken bir yandan da rejim düşmanı olarak görülüyor. İki kere iki dört eder şeklinde bir uzlaşma yok üstünde. Bir cemaat lideri olarak siz, Gülen’i nereye koyuyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Ben, insanlardaki sevgisizliğin, şefkatsizliğin, merhamet anlayışının gelişmemesinin b u tarz katı teşhislere sebep olduğunu düşünüyorum. Fethullah Gülen benim gördüğüm, mazbut, kendi halinde şefkatli ve iyi niyetli bir insan. Yapılan yakıştırmalar çok çok zorlama. İnsan vicdanının kabul edeceği bir şey değil. Bir anormallik varsa sırıtır ve çok açık görülür. Bu yakıştırmalar Gülen üzerinde çok eğreti duruyor ve hiç vicdani değil. Öyle bir şey olsa bunu herkes görür.
TURKTIME: Üzmez olayı yaşlı bir adamın uygunsuz bir davranışı olmaktan çıktı sanki dindarların genel zaafı görüntüsüne büründü. Sizin üzmez olayında durduğunuz yer neresidir?
ADNAN OKTAR: Kadınların, çocukların acı çekmesinden, rencide edilmesinden çok rahatsız olurum. Ben Üzmez olayına bu açıdan bakalım. Ama geçende televizyonda gösteriyor, yine yaşlı bir adam bir kız çocuğunu taciz ediyor. Ben zannetmiyorum ki bu kişiye Üzmez’e gösterilen tepki gösterilsin. Bu konu hemen unutulur. Üzmez olayı gibi gündemde tutulmaz. Fırsatı yakaladık bunu İslam’a ve Müslümanlara mal edelim gibi bir mantık var gibi geliyor bana. Bir insan suç işlediyse onu devlet cezalandırır. Kanun yapar. Bizim linç etme hakkımız yok. Biz kendi görüşümüze göre bir tavır alabiliriz. Ama yapılan olayın doğrudan Müslümanlarla mücadelede bir fırsatmış gibi değerlendirildiğini düşünüyorum. İspatı da ortada. İkinci şahsın yaptığı suç çok daha bariz bir şekilde ortadadır. Hiçbir şey olmadı. Üzmez olayında kendisi böyle bir şey yapmadım diyor. Mahkeme suçlu bulursa cezasını çeker. Ama tekrar ediyorum: ben kadınların mağdur edilmesinden, mahcup edilmesinden çok rahatsız olan bir insanım. Kadın saygıyla, nezaketle, iffetle güzeldir. Onun onurunu, iffetini, temizliğini kırarsan güzelliğini çok azaltmış olursun.
“BENİ ALLAH KORUYOR”
TURKTIME: 24 saatinizi nasıl geçiriyorsunuz? Arkadaşlarınızı toplayıp sık sık ders mi veriyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Günüm günüme tam uymuyor. Uykuya ayırdığım vakti ölü vakit olarak görürüm. En çabuk şekilde kalkmaya çalışırım. En büyük lüksüm kedilerimdir. Onlarla zaman geçiririm. Çiçekleri, meyve ağaçlarını severim, onların bakımıyla uğraşmak hoşuma gider. Arkadaşlarımla sohbet ederim. Bazen dışarı çıkıyorum,
TURKTIME: Korumanız var mı?
ADNAN OKTAR: Yanımda arkadaşlarım, kardeşlerim de bulunuyor ama beni koruyan Allah.
TURKTIME: Namaz kılıyor musunuz?
ADNAN OKTAR: Beş vakit titizlikle namazlarımı kılarım. Arkadaşlarım da kılarlar. Yıllardan beri tek bir kere tek bir namazı kaçırmış değilim. Sünni Hanefi Müslüman olduğum için ilmihal bilgisi dahilinde hareket ediyorum. Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihalinden okuyorum. Oradaki bilgiler kadar bilgim var. detaylı bir fıkıh bilgim yoktur. Fıkhı ilmihallerden öğrenirim. Kendi teşhisim olmaz.
TURKTIME: Sizin dünya görüşünüzü kimler etkiledi? Kime bakıp ben böyle, ya da bu yolda olmalıyım dediniz?
ADNAN OKTAR: Said Nursi’yi çok sevdim. Lise sonda tanıştık. Bir de İmam-ı Rabbani vardır. Üslubu çok samimidir. Çok canlandırıcı ve dinlendirici bir eseri vardır, Mektubat. Ama Said Nursi son bin yılın en büyük alimidir, en büyük müçtehididir ve çok olağanüstü bir insandır.
TURKTIME: Hangi gazeteleri ve hangi gazetecileri özellikle okuyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Gazetelerin tamamını takip ediyorum. Öncelikle ana başlıklara bakarım. Bir köşe yazarı önemli bir konuya değinmişse sonuna kadar okurum. Bazen de bir yazıyı defalarca okurum. Beni, toplumu hiç ilgilendirmeyen, laf olsun diye yazılmış yazıları hiç okumam. Bizim arşivimizde sizin yazılarınızdan da çok var.
TURKTIME: Sinemaya, tiyatroya gidiyor musunuz? Mustafa’ya gittiniz mi mesela?
ADNAN OKTAR: Mustafa’ya gitmedim. Ama polemikleri izledim. Atatürk’le ilgili toplumda burukluk meydana getirecek şeylerden ziyade yiğit Osmanlı delikanlısı ve Osmanlı aslanı olarak hoş yönleri ile anlatmak lazım. Yok içki, sigara içerdi, yalnızdı gibi şeylere ne gerek var? Belli ki insanlarda tereddüt meydana getirecek. Başarıları ortada, Peygamberimizi çok seviyor, Allah’a inanıyor, ahrete inancı tam, tam bir Türk milliyetçisi, Türk-İslam birliğini şiddetle savunan bir insan. Mükemmel giyiniyor, süper yakışıklı. Kıyafetleri tam bizim stilimizde. Bu güzel yönler varken ne alakası var?
SAİD NURSİ YAŞASAYDI ATATÜRK’LE İLGİLİ DÜŞÜNCESİNİ DEĞİŞTİRİRDİ!
TURKTIME: Atatürk’ü seviyorsunuz ama sizin hayranı olduğunuz Said Nursi sevmezdi. Şimdi hem Said Nursi’yi seveceksiniz hem Atatürk’ü seveceksiniz. Bunu anlayamadım. Bir üstadı sevmek, onun sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemek demektir. Burada bir çelişki yok mu?
ADNAN OKTAR: Ben Said Nursi’nin eserlerinin tamamına bakarım. Zaman zaman kendisi de yaptığı hataları söylüyor. Mesela Abdülhamit ile ilgili de benim bazı görüşlerim hatalı olmuştur diyor. Belki yaşasaydı bazı düşüncelerini, bazı insanlara bakış açısını yeniden değerlendirecekti. Atatürk’e de o anlamda karşı olduğunu zannetmiyorum. Çünkü Atatürk’e yönelik net bir ifadesi yok.
TURKTIME: Ama şimdi Bedüzzaman’ın Atatürk konusundaki tavrı çok da sır bir şey değil…
ADNAN OKTAR: Evet…
TURKTIME: Anladığım kadarıyla siz burada Said Nursi yanılmıştır diyorsunuz…
ADNAN OKTAR: Bence Atatürk’ü benim tarif ettiğim gibi Üstad’a açıklamış olsalardı hiçbir sorun olmazdı.
TURKTIME: Bin yılın alimi olarak tarif ettiğiniz Bediüzzaman’a, başkalarının Atatürk’ü tarif etmesine çok da gerek olmamalı diye düşünüyorum. Eğer başka biri tarif ediyor ve Bediüzzaman’ı yanıltabiliyorsa, o zaman Bediüzzaman için binyılın alimi nasıl diyeceğiz? Burayı tam anlayamadım.
ADNAN OKTAR: Atatürk’ün Allah’a, Kuran’a, İslam’a yönelik çok güzel sözleri var. Said Nursi, modernliği savunan bir insandır. Atatürk’ün bu sözlerini götürüp önüne koysaydık, memleketi modernliğe götürmek için yaptıklarını önüne koysaydık, o yönleriyle görüşlerinde kesin bir değişiklik olurdu.
TURKTIME: O zaman yeteri düzeyde bilgilendirilmediği için yanıldı…
ADNAN OKTAR: Said Nursi yaşasaydı ben onun en sevdiği talebelerinden biri olurdum. Ve onu bu konuda ikna ederdim. Atatürk geceleri Kuran okutup dinleyen biridir. Özel hafızları vardı. Evlatlığı Ülkü hanım bana anlattı. Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kuran Tefsir’in hazırlatmış, Sahih-i Buhari hadis kitabını tercüme ettirmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Bunlar olağanüstü hizmetler.
TURKTIME: Sanki herkesin kendine göre bir Atatürkü var. Bir taraftan her türlü doğmayı reddettiğini de Atatürk söylüyor. Bir taraftan da bizim dinimiz akla mantığa en uygun din ifadesi var. Bu ikilemi nasıl çözdünüz?
ADNAN OKTAR: Bence hiç ikilem yok. O sözler ayrıca Atatürk’e ait değil. Atatürk’ün yaşantısı son derece açıktır. Annesi de babası da dindar, kendisi de dindar yetişmiştir. Türk milliyetçisidir. Türk-İslam birliğini alenen savunmuştur. Hayatıyla bunu yaşamıştır ve anti komünisttir. Mason localarını kapatmıştır. Delil olarak sadece mason localarını kapatması bile yeterlidir. Said Nursi’ye sunulan Atatürk kimliği, düşüncesi nasıldı? Bir de Atatürk’ün gerçeği nasıldı? Bizim anlattığımız, Atatürk’ün gerçeği.
TURKTIME: O zaman Said Nursi o konuda yanılmıştır diyebilir miyiz?
ADNAN OKTAR: Gelen bilgiye göre yanılmıştır. “Ben radyo dinlemiyorum, gazete okumuyorum” diyor Said Nursi. Ben bütün dikkatimi Kuran’a verdim diyor. Dolayısıyla dışarıdan gelen bilgiye göre yorumluyor. Benim kitaplarım Atatürk üzerine yazılmış en kaliteli, estetik yönden mükemmel eserlerdir. Yok içki içiyordu falan. Bir Müslüman en fazla günaha girmiş olur bununla. Onun için Said Nursi’ye benim anlattığım gibi bir Atatürk sunulsaydı bakışı farklı olurdu. Bilgi akışında noksanlık olmuş olabilir.
TURKTIME: ABDULLAH GÜL?
ADNAN OKTAR: Çok sevimli. Dürüstlüğü açıkça yüzünden belli olan, iyi niyetli, sevecen bir insan.
TURKTIME: TAYYİP ERDOĞAN?
ADNAN OKTAR: Anadolu’nun aslanı. Anadolu’dan çıkmış tertemiz bir insan. Çok mazlumdur, iyi niyetlidir.
TURKTIME: DENİZ BAYKAL?
ADNAN OKTAR: Ben çok severim, saygı duyarım. Son derece şuuru, mantıklı. Gerçek bir Türk milliyetçisi, gerçek bir Müslüman. Torunlarını camiye götürüyor. Geleceğin Müslümanları olarak hazırlıyor. İrticaya karşı. Ben de karşıyım. Bütün Müslümanlar karşıdır.
TURKTIME: DEVLET BAHÇELİ?
ADNAN OKTAR: Tam Alparslan Türkeş’in çizgisinde, onun olgunluğunda hareket eden, devlet adamlığı kişiliğini almış, dem almış, derinlik almış bir insan.
TURKTIME: MUHSİN YAZICIOĞLU?
ADNAN OKTAR: Çok çok severim. Ana sütü gibi ak bir davanın ana sütü gibi ak bir lideridir. Davasında çok temiz olduğunda düşünüyorum.
TURKTIME: MELİH GÖKÇEK?
ADNAN OKTAR: Çok yaman.
TURKTIME: AK PARTİ?
ADNAN OKTAR: Türkiye’ye demokrasi, özgürlük, güvenlik getiriyor. Genel bir kanaat var Türkiye’de. Muhalifler bile bilinç altında beğeniyorlar.
TURKTIME: CHP?
ADNAN OKTAR: Atatürk’ten kalmış bir emanettir ama keşke Darvinist olmasa. Keşke Baykal’ın kişiliğinden, ruhunda insanlar tamamen dolsa da CHP’ye olağanüstü güzel hale gelse.
TURKTIME: MHP?
ADNAN OKTAR: MHP Türkiye’nin çimentosudur. Türk-İslam birliğine çok emek vermiştir.
TURKTIME: DTP?
ADNAN OKTAR: PKK’ya karşı daha belirgin tavır almasını isterim. O zaman daha fazla saygı görecektir.
TURKTIME: DP?
ADNAN OKTAR: Küçükten beri hepimizde Adalet Partisi eğilimi olurdu. AP’nin “Yeter söz milletindir” demesi, Türkiyeci düşünceyi çok güzel savunan bir yapıdaydı.
TURKTIME: AYDIN DOĞAN?
ADNAN OKTAR: Anadolu insanı. Bence çevresindeki kişiler onu yanlış yönlendiriyor. Yoksa o çevresindeki kişiler olmasa, hoş sohbet konuşulabilecek, misafirperver, sevecen bir insan çıkar karşımıza. Ama etrafındaki güğçlerin onu rahat bırakmadığını, o anlamda özgür olmadığını düşünüyorum.
TURKTIME: ERTUĞRUL ÖZKÖK?
ADNAN OKTAR: Çok yaman. Bayağı zeki. Kafası çok iyi çalışan bir insan. Ama inançlarımızda çatışma var. Darvinizme inanan bir insan. Ama mantık örgüleri, düşünce biçimi hayret edilecek bir çizgide. Keşke darvinist olmasa.
TURKTIME: BEKİR COŞKUN?
ADNAN OKTAR: Yazılarını takip ederim. Fikrine katılmasam da usta bir kalem.
TURKTIME: MEHMET BARLAS?
ADNAN OKTAR: Çok zeki, lafını sözünü bilen, zengin düşünebilen, katılıktan uzak. Türkiye’nin o tür insanlara ihtiyacı var. Barlasın da çok dindar olmasını isterim.
TURKTIME: FEHMİ KORU?
ADNAN OKTAR: Bütün Müslümanların iftihar ettiği değerli bir beyindir. Çok kaliteli, dünya çapında bir yazar.
TURKTIME: ENGİN ARDIÇ?
ADNAN OKTAR: Hayret edilecek bir espri anlayışı var. Müthiş bir espri zekası var. Ben öyle yazar görmedim. Onun da dindar olmasını isterim.
TURKTIME: AHMET HAKAN?
ADNAN OKTAR: Birçok insanın damarına dokunacak bir üslubu olmakla beraber temelinde iyi niyetli bir insan. Her şeye doğru bakıyor diyemem ama zemininde iyi niyet görünüyor.
TURKTIME: TUNCAY ÖZKAN?
ADNAN OKTAR: Bizim tutuklanmamız döneminde Adil serdar Saçan’dan bilgi alıp basında bunu yayınlayan, daha gözaltındayken kanuna uygun olmamasına rağmen haberler yapan bir insan. Daha demokrat olsaydı, olaylara daha tarafsız, sevecen yaklaşsaydı ona yakışırdı. Heyecanlı, tarafgir, demokrat olmayan bir çizgi içerisinde görüyorum. Varsa bir suçu cezasını çekecektir.
TURKTIME: ÖZGÜR MEDYA?
ADNAN OKTAR: Keşke olsa. Adı bile insanın beynini rahatlatıyor.
TURKTIME: ERGENEKON?
ADNAN OKTAR: Türk milletinin ciğerine yapışmış bir urdu. Allah o kanserden bizim milletimizi kurtardı, kurtaracak.
TURKTIME: UĞUR DÜNDAR?
ADNAN OKTAR: Gerçekten efendi bir insandır. O konuda herkesin ittifak ettiği birisi. Benim de saygı duyduğum, üslubuyla konuşmasıyla nezih, temiz bir insan. Yüzünden de belli oluyor. Böyle bir insandan kimse olumsuz bir şey bekleyemez. Onun da çok dindar olmasını isterim.
TURKTIME: DİYANET?
ADNAN OKTAR: Son derece gerekli, denge unsuru olan bir kuruluş.
TURKTIME: TÜRBAN?
ADNAN OKTAR: Hanım hanımcık kızların başlarını örtüp dışarıda gezmeleri, o çocukların hür olmaları benim içimi rahatlatır.
TALAT ATİLLA/TURKTIME
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...