Türkiye bir hukuk devleti mi? Öyle deniyor. Deniyor ya; öyle olduğunu kabul etmek istiyoruz.
Türkiye çağdaş bir ülke mi? Hani yasal kısıtların/belirleyicilerin yanında meslek etiğinin de geçerli olduğu, yasalar bağlamasa da ahlakın ve vicdanın bağladığı… Öyle deniyor. Deniyor ya; öyle kabul etmek istiyoruz.
Türkiye sosyal devlet mi? Hani insanların değerli görüldüğü, önceliğin insana ve onun yaşama hakkına verildiği… Öyle deniyor. Deniyor ya; öyle kabul etmek istiyoruz.
Tamam… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuz için belki de kayırıyoruz kendimizi ve bu sorulara hep olumlu yanıt veriyoruz.
Da…
O zaman bu nedir?
Önce Akdeniz Üniversitesi’nden bir haber geliyor. Türkiye’de ilk kez yüz nakli yapılmış. Çok seviniyoruz. Haber her yerde. Başarıya açız ya, övünüyoruz. Ama yukarıdaki sorulara yanıtımız evetse sonrası ne oluyor?
Bir tek Allah kulu çıkıp “Ama yeter” neden demedi? Armudun sapından üzümün çöpüne kadar her konuda anında açıklama üstüne açıklama yapan yüce devletlûlar o başarıyı bıktıran bir reklama dönüştüren doktorlara, hastaneye neden ses etmedi? Hastanın daha iyileşmeden bir reklam ürünü gibi kullanılmasına dur diyecek bir yetkili yok muydu? Daha yaraları iyileşmeden ekran ekran dolaştırılıp röportaj esnasında ağzından kan gelecek şekilde zorlanmasına engel olacak bir yetkiliden bahsediyoruz… Yok muydu?
Eh… İş o kadar zıvanadan çıkartılırsa, kimse buna ses etmezse bugün Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde yaşanan dram da kaçınılmaz olacaktı ki, oldu.
Haberi biliyorsunuz ama yinelemekte yarar var. Bakın ne oldu Hacettepe’de. Akdeniz Üniversitesi’nden neyimiz eksik dediler ve Şevket Çavdar isimli hastaya çift kol ve bacak nakli yaptılar. Aynı anda. Operasyon çok riskliydi. Ama yapılmalıydı. Çünkü “ilk kez” payesi Akdeniz Üniversitesi’ne yedirilmeyecek kadar değerliydi. Sonuç hepinizin malumu: Şevket Çavdar öldü.
Peki, şimdi ne olacak?
Türkiye bir hukuk devletiyse bir insanın göz göre göre mesleki rekabete kurban verilmesinin cezası kime kesilecek? İlgili haberlere bakıyoruz ne Hacettepe Üniversitesi Rektörü ile ilgili bir inceleme var ne ameliyatı yapan doktorlarla. Üstelik facianın arka planında kan donduran iddialar varken. (O iddialar için TIKLAYIN…)
İddiaları falan geçiniz. Ortada koskoca bir tablo bütün netliği ile duruyor: O hasta öldü. Öldürüldü. Hacettepe rektörü hala görevdeyse, o doktorlar hala hastanedeyse, ne hukuk devleti olduğumuzdan söz edebiliriz ne sosyal ne de çağdaş. Belki teknolojisi ve imkanları daha gelişmiş ama hala muz cumhuriyeti vatandaşlarıyız demektir. Başarıya aç, meslek etiğinden bi haber, insanı ancak kobay kadar değerli gören, şöhret olmayı her türlü değerden üstün tutan insanlardan oluşan, kuralları olmayan, olsa bile bağlamayan, yöneticileri uyuyan bir muz cumhuriyeti.
Ha… Eklemeden olmaz. Bu cinayetin bir diğer tarafı da medya. Eline geçirdiği her konuyu canını çıkarana kadar sömüren, reytingi varsa başka hiçbir şeyi önemsemeyen bizim medyamız. Kimse masum değil.
Uyuyan yöneticiler, hırslı doktorlar, eyyamcı medya. Hiç şişinmeyelim. Biz buyuz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...