Tamam…
Siyaset özünde insanları en çok ilgilenmeleri gereken konuların dışında tutma sanatıdır. Onun için aslında kimsenin “gerçek” dertlerine derman olmayacak konular sanki halledilince tüm sorunlar bitecek havasında gündeme alınır, tartışılır, tartıştırılır. Sonra o konu unutulur, unutturulur ve bu ayarda başka bir konu gündeme alınıp aynı oyun sonsuz bir şekilde devam ettirilir.
Bu, sadece bize özgü bir şey değil. Türkiye’de de böyle Fransa’da da, başka yerde de. Onun için Fransa’da kabul edilen soykırımı inkâr yasasını bu çerçevede düşünmek lazım. Sonuçta ortada olan bir gündem saptırma ve yapay gündem yaratıp o sapmadan prim toplamaktır. (Bu yasa özelinde amacın Sarkozy’nin yaklaşan seçimlerde dökülen siyasetini unutturup özellikle Ermeni seçmenlerin oyunu almak olduğunu artık herkes biliyor.)
Ama bu böyle diye susacak mıyız? “Aman canım, Sarkozy’nin kendini kurtarmak için oynadığı siyasi bir oyun. Boş verin…” diye unutacak mıyız?
Hah…
Burada siyasetin doğasının ikinci kısmına geliyoruz işte. Siyaset diğer taraftan da bedel ödetme sanatıdır. Ve siyasetçi nasıl ki insanları en çok ilgilendirmesi gereken konuların dışında tutuyorsa ve bunda gerçekten de başarılıysa o başarısını gerektiğinde bedel ödetme fazında da göstermek zorundadır.
Gerektiğinde dedik ya… İşte o gerekli an tam da şu andır. Madem ki koskoca Fransa küçücük Sarkozy’nin peşine takılıp hem kendini, hem tarihini hem de özgürlükler adına ne varsa hepsini yalanlama pahasına o yasayı geçirmeyi göze aldıysa, bunun siyasi bir bedeli olacağını da görmeli.
Öyle birkaç gün içinde dinecek anlık tepkiler, sırf olay sıcak diye günün anlam ve önemine uygun yapılan konuşmalar, cılız bir iki eylemle, elçiyi bir gün çağırıp ertesi gün göndermek gibi komikliklerle değil.
Turktime açık çağrıda bulunuyor: Özellikle otomotiv, gıda ve kozmetik sektöründe büyük ağırlığı bulunan Fransa mallarına karşı örgütlü bir boykotla işe başlanmalı ve siyasiler bu kampanyanın etkin takipçileri olmalıdır. Olmalıdır ki her zaman yaptığımız gibi iki gün sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıp boykot sözü komedi çağrışımı yapmasın. Siyasi irade, iktidarı muhalefetiyle, bu işi üstlenirse halkın hiç olmadığı kadar büyük bir uzlaşıyla kampanyanın içinde olacağı açıktır.
Şu açık ki, politika ekonomiden ayrılmaz ve ekonomik yaptırımlar politikayı açıkça belirler. Şimdi göreceğiz… Siyaset sanatının birinci kısmını (İnsanları en çok ilgilenmesi gereken konuların dışında tutmak…) hayli başarıyla uygulayan Türkiye siyasetçileri ikinci kısmında (Bedel ödetme…) ne kadar başarılılar.
Bu sorunun yanıtı aslında Fransa’nın böyle bir yasaya nasıl cüret edebildiğinin yanıtı da olacaktır.