Biz Buğra Gülsoy’u en çok, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisindeki Vural karakteriyle konuşur olduk şüphesiz. Ama röportaj için buluştuğumuzda, yanımızdan geçen gençlerin “Güney burada, peki Kuzey nerede?” sorusuyla anlaşılıyor ki Güney karakteri de artık iyiden iyiye oturmuş. Lakin kendisiyle buluşma nedenimiz ‘Kuzey Güney’i değil, dün vizyona giren ‘Güzel Günler Göreceğiz’ filmini konuşmak.
Film, senarist Emre Kavuk’un seçtiği, her karakter için o karakteri anlatan evrensel şiirlerle başlıyor. Daha hikâyeye girmeden, bütün ana karakterler o şiirlerden vurucu cümleler söylüyor. Buğra Gülsoy’un canlandırdığı Cumali de Cervantes’in Don Kişot’undan “Temiz bir yüreğin acı çekmesi için suçunu başkalarının bilmesine gerek yoktur” sözüyle film boyunca nasıl bir iç hesaplaşmayla karşılaşacağımızın sinyalini en baştan veriyor. “Namus cinayeti kimseyi daha onurlu yapmaz” derken ise çektiği acıya bizi ortak ediyor. Genç oyuncunun bu rolü neden kabul ettiğine gelince: Bir kere Gülsoy, senaryoya, hikâyeye bakmadan önce yönetmenle kendi bakış açısının ve dünya görüşünün örtüşmesini isteyenlerden. Yönetmen Tolga Pulat ve senarist Emre Kavuk’un doğrularıyla kendi doğrularının çakıştığını görünce, filmde yer almaya karar veriyor. “Ama tabii senaryoyu okuduktan sonra karakterin çizgisi de hoşuma gitti” diye ekliyor.
Cumali kim?
Cumali, daha onsekizindeyden namus için kardeşi Nazlı’yı öldürüp, hapse girmiş. Kız kardeşinin “Yapma ağabey, ben sana ne yaptım?” diye yakarışı aklından hiç çıkmıyor, hapiste bunun iç hesaplaşmasını yapıyor. Gün geliyor, mahkûmiyeti bitiyor, yeni bir hayata başlamak istiyor. Ama başlayamıyor, çünkü sistem onu içine almış. Dönüp dolaşıyor, geldiği yer yine aynı nokta. Buğra Gülsoy, sete çıkmadan önce karakterle ilgili olarak yönetmenle yaptığı masa başı çalışmalarını seviyor. “Çünkü” diyor, “Benim Cumali karakterini nasıl göstereceğim yönetmenin dünyasına bağlı”.
Filmde, tecavüze uğradığı için ailesi tarafından öldürülmek istenen bir kadın, böbrek mafyasının eline düşen dilsiz bir çocuk, fuhuşa zorlanan bir Rus kadın ve sevgilisiyle yurtdışına kaçmak isteyen bir oto tamircisi de var. Bunlara ilaveten “Benim görevim huzuru sağlamak” diyen ama bunu söylerken bulunduğu otobüste terör estiren bir komiser de erkek şiddetini çok net bir şekilde temsil ediyor.
“Filmin izleyici gelsin, Türkiye’nin gerçeğiyle yüzleşsin diye bir misyonu var mı?” diye soruyorum, “İnsanlar bir film izleyerek iyileşmez ki. Toplamda bir iyileşme olur” diyor. “Yani ben bugün bir tiyatro oyununa gidip de, ‘Hakikaten haklıymış, ben bir daha böyle bir şey yapmayacağım, vallahi iyileştim’ demem. Bir insan bir filmle iyileşecek olsa, sürekli bir sinema filmi izlemeniz, sürekli tiyatroda bulunmanız gerekir”.
Peki bu film neden izlenmeli? “Seyircinin izlemesi gereken önemde bir hikâyeyi, seyircinin takip edebileceği bir dilde anlattığımız için” diye yanıtlıyor bu soruyu.
Türkiye’de bu töre cinayetleri, bu namus davası bitmiyor aksine her giderek artan bir kangren haline geliyor. Gülsoy, “Namus davası dışında bitmeyen birçok şey var. Ne yazık ki bizim toprak kültürümüzde böyle bir töre durumumuz var ve aşiretten kaynaklı bir durum bu. Eskiden gelen bazı yerleşmiş bilgileri hâlâ daha bugüne taşıma kafası var. Eğitimsizlikten, bilgisizlikten kaynaklanıyor bunlar” diyor.
‘Herkes eleştirir’
Gülsoy, sanat filmi, gişe filmi ayrımına da karşı. “Film, bir gösteri sanatıdır ve izleyici için yapılmıştır. Yönetmenin anlatmak istediği bir hikâye vardır. Hikâyesini eğer ki seyirciyle buluşturamıyorsa, seyirci bunu algılayamıyorsa veya sadece sinemayı anlayan insanlar için yapılıyorsa, ben bu işten hiçbir şey anlamam!” diyor. Belki hatırlayacaksınız, ‘Güzel Günler Göreceğiz’ filmi, bazı sinema eleştirmenleri tarafından ‘dizi gibi film’ eleştirilerine maruz kalmıştı. Buğra Gülsoy, bu konuda tepkili. “Eleştirmen çoktur. Türkiye’de sürekli karşılaşılan bir şey bu, herkes eleştirir. Önemli olan eleştiriyi nereden ve kimden alacağına dikkat etmektir” diyor ve ekliyor: “Bir filmin iyi veya kötü diye bu kadar yüzeysel bir şekilde eleştirilmesi manasız. Filmin ya senaryosunu ya oyunculuklarını ya da dikkati çeken herhangi bir şeyi eleştirirsin, mantıklı olan budur.”
Buğra Gülsoy, ‘Kuzey Güney’ dizisinin çekimleri devam ederken, kendisinin yazıp yönettiği ‘Pragma’ oyununda Ted Bundy adlı bir seri katili oynuyor. Gülsoy’un Serhat Teoman ve Emre Erkan ile birlikte kurduğu GET Yapım’ın ilk oyunu olan Pragma’da, farklı dönemlerde yaşamış beş seri katil kapısız bir cam hücrenin içinde bir araya geliyor.
Zekâları olmasa...
GET Yapım olarak, insan psikolojisi üzerine yazdıklarını söyleyen Gülsoy, “Amaç, değişik insan psikolojileri ve suçlu psikolojileri üzerine deneyler yapmak” diyor. “Biz bu kez kadrajı suç olgusuna değil, doğrudan suçluya çeviriyoruz. Çünkü suçlunun neden suç işlediğini anlayabilirsek belki bir gün ileride suç işleyecek bir ortamda yetişen çocuğu kurtarabiliriz.” Onları alternatif tiyatro gruplarından ayıranın ne olduğunu sorduğumda ise “Seyircinin tiyatroya geldiğini unutturmak ve gerçek bir denek haline getirmek. Pragma’da izleyici bu hastalıklı insanların psikolojisine tanıklık ediyor” diyor. Oyunda, inandıkları şeyleri hastalıklı bir hale çevirmiş bu katillerden, sanki bir filozof söylemiş hissi veren cümleler çıkıyor: “Yaptığım doğru olmalıydı. Eğer yanlış bir şey yapıyor olsaydım bir meleğin beni durdurması gerekirdi”, “Beni anlayabilecek durumda değilsiniz. Ben sizin bilgi birikiminizin ötesindeyim. Ben iyinin ve kötünün ötesindeyim”, “Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız Tanrı’yı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz.” Bu paradoksu nasıl açıklarız diye sorduğum Buğra Gülsoy, “Asıl paradoks bu canilerin bu kadar çok sayıda hayranlarının olması” diyor. “Zekiler ve inandıkları hastalıkları çok sağlam temeller üzerine oturtuyorlar. Adı üzerinde onlar seri katil. Seri cinayet işliyorlar ve uzun yıllar yakalanmıyorlar. Zekâları olmasa bu kadar uzun süre adaletten kaçamazlar.”
NEREDE İZLEYECEĞİZ?
Pragma her Salı 20.30’da Garajistanbul’da!
Kuzey Güney, her Çarşamba 20.00’de Kanal D’de Güzel Günler Göreceğiz, vizyonda!
(Radikal)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...