Aralarında Türkiye'nin de yer aldığı birçok küresel oyuncunun odak noktası haline gelen İran nükleer krizinde gözler, son yıllarda dünya siyasetinde söz sahibi olmaya başlayan ve uluslararası arenada dengeli bir diplomasi izlemeye gayret gösteren Çin'e çevrilmiş durumda.
Çin ile ilgili araştırmalar yapan uzmanlar, Çin'in son zamanlarda Tahran'la arasında gelişen ekonomik ilişkileri de baz alarak yaptıkları analizlerde, İran'ın nükleer programıyla ilgili durumu, "Çin'in ilmi siyasetini test edecek ve diplomatik bilgeliğini sınayacak bir durum" şeklinde değerlendiriyor.
Her ne kadar ABD Başkanı Barack Obama ve Batılı liderler İran'a karşı sert ve birlikte hareket etme çağrısında bulunsa da, Pekin yönetiminin taraflara karşı belirgin tavır göstermemesini destekleyen Çinli uzmanlar, taraf olmanın ülkeye büyük kaybı olacağına inanıyor.
Batının İran'a karşı bu sert tutumunu kendine has diplomatik üslubuyla yumuşatmaya çalışan ve tarafları her fırsatta diplomasiye çağıran Çin, temelde ülkesinin dev enerji ihtiyacını karşıladığı bölgede istikrar istiyor.
ABD Başkanı Obama'nın İran'a yaptırım çağrısının ardından, Rusya'nın da yaptırım yanlısı tavır izlemesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesinden biri olan Çin'i yaptırımlar hususunda karar mekanizmasının kilit noktasına getirdi.
Çin Sosyal Bilimler Akademisinden İran üzerine çalışmalarda bulunan Yin Gang, Pekin ile Tahran arasında gelişen ekonomik ilişkilerin günden güne arttığını belirterek, "İran'ın nükleer programı Çin'i çıkmaza soktu" değerlendirmesinde bulunuyor.
Başka bir araştırmacı da Yin'in görüşünü teyit edercesine, Obama'nın konuşmasında Çin'in BMGK'deki tavrının önemine işaret ettiğini hatırlatarak, "Görünen o ki Obama'nın konuşması, Çin'e Batının da onayladığı yaptırımları uygulaması hususunda baskı yapıyor" görüşünü dile getiriyor.
Çinli uzmanlar, Çin'in düştüğü bu zor duruma rağmen kendi menfaatlerini koruyarak, müzakerelerde "başlama vuruşunu yapan taraf" olması, kaybedilen zamana rağmen "yapabileceğinin en iyisini yapması" gerektiğini savunuyor.
"ABD'nin nihai hedefi, askeri ve enerji yaptırımlarıyla İran'ın enerji ithalatı ve ihracatını dizginleyerek, İran ekonomisine ağır darbe vurmak" diyen uzmanlar, Çin'in, İran meselesini daha esnek çerçevede ele alarak "körü körüne" İran'ı savunmaması gerektiğini vurguluyor.
-EKONOMİK ÇIKARLAR ÇATIŞIYOR-
Financial Times gazetesinde geçen hafta yayımlanan bir haberde, İran ile Çin'in 2008 yılındaki ticaret hacminin 29 milyar ABD Doları olduğuna işaret edilirken, İran'ın, en büyük ticaret ortağı konumundaki Avrupa Birliği (AB) ile ticaret hacminin 35 milyar ABD Doları olduğu ve Çin'in tek başına İran-AB ticaret payına yetiştiği vurgulanıyor.
Çinli uzmanların da İran'ın nükleer programına bakışında ticari kaygıların ön plana çıktığı göz önüne alındığında, Çin'in İran'ın nükleer programına yönelik yeni yaptırımlar konulmasına karşı çıkması ve bu durumu "Yaptırım için doğru zaman değil" şeklinde değerlendirerek, "Hala daha çok zamana ve daha fazla sabra ihtiyaç var" demesi, hadisenin Çin açısından ekonomik olduğunu gözler önüne seriyor.
Çin, sürekli büyüyen enerji ihtiyacını karşılamak için İran'ın zengin petrol kaynaklarına güveniyor. Çin'in en büyük petrol ve gaz üreticisi konumundaki Çin Milli Petrolleri Anonim Ortaklığı (CNPC),İran'la petrol ve gaz faaliyetlerini güçlendirmek için İran'ın Güney Pars projesinin 11. aşamasını geliştirmek üzere bir gaz projesiyle ilgili anlaşma yapmıştı.
Öte yandan İran'a karşı yaptırımların devreye girmesi şüphesiz Çin'in İran üzerindeki ekonomik menfaatlerini etkileyecek. Süreç hususunda Çin'in çok vakit kaybetmemesi gerektiğini vurgulayan Çin Sosyal Bilimler Akademisinden Ni Fıng, "Çin er ya da geç BMGK'nin daimi üyesi olarak doğru ve uygun karar vermek zorunda ve muhtemeldir ki, İran nükleer programında ısrar ederse konseyin kararını destekleyebilir" diyor.
Rusya'nın da geçen günlerde yaptırım fikrine yaklaşmasının ardından, konseyin veto gücüne sahip diğer ülkesi Çin'in İran'a karşı sert yaptırımlara karşı olması, yaptırım kararının mimarı Obama yönetimini endişelendirmiş olacak ki, Washington, Çin'in 'evet' demesi için Suudi Arabistan'ın devreye girmesini istiyor.
Çin'in kaygılarını kavrayan ABD, Çin'in petrol gereksinimlerini Suudi Arabistan'ın garanti etmesi halinde, Pekin yönetiminin İran'a bağımlılığının azalacağına ve BMGK'de Çin'in İran'a yaptırım kararına destek konusundaki isteksizliğinin kırılabileceğine inanıyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |