Vatan yazarı Kırıkkanat’ın yazılarına son verildi. Daha net bir dille kovuldu. İlk kaba bakışla kovulan birini kaybeden köşesine yerleştirmemiz mağdura sırt çevirmek olarak algılanabilir.
Ama Kırıkkanat’ın olayı bir mağdur hikâyesi değil. Her şeyden önce kovulmasına sebep olan yazısı mağdura gösterilecek merhameti Kırıkkanat’ın hak etmediğini hatırlatıyor bize. Çünkü biliyorsunuz; Pakistan onbinlerce insanın hayatına mal olan bir yıkımla karşı karşıya. Az biraz vicdanı sızlayan herkes Pakistan’daki bu insanlık dramına kayıtsız kalamaz. Nitekim kalamadılar da. Kimi gerçekten vicdanın sesiyle kimi ise bunu da PR’a çevirip yardımlar topladı, duyarlılık çağrıları yaptı. Çıkış noktaları ne olursa olsun, sonuç önemliydi burada. Sonuçta her yardıma ölümüne muhtaç insanlara bir nebze de olsa umut götürülüyor.
Ancak daha önce de halkı aşağıladığı için köşesinden olan Kırıkkanat her nedense bu duyarlılıktan rahatsız oldu. Bunu köşesinden dile getirmek istedi.
Olamaz mı? Tabii ki kendi görüşüdür, biz beğenmeyiz ama yazabilir. Ancak gazete yönetimi bu yazıya geçit vermedi, köşesi boş kaldı. Kırıkkanat o gün “yazım sansürlendi” diye istifasını verseydi, şu anda kazanan köşemizin konuğu olurdu. Ama O öyle yapmadı. Önce Facebook’taki sayfasına koydu, sonra da “vatan’dan sansür yiyen yazım” diye bazı sitelerle sızdırdı.
Hem gazetede kalmaya devam edip hem de gazeteyi zor durumda bırakan bu tavrı Vatan yönetimi tarafından kabul edilemezdi. Nitekim edilmedi de. Daha önce de halkı aşağıladığı için kovulma deneyimi olan Kırıkkanat aynı sona uğradı ve Vatan’dan da kovuldu.
Dolayısıyla hem içinde vicdan taşımayan o yazısı hem de profesyonellikle bağdaşmayan tavrı nedeniyle Mine Kırıkkanat KAYBETTİ.