Son bir haftadır Sabah yazarları Engin Ardıç ve Emre Aköz’ün seksist yazıları tartışılıyor medyada. Haklı olarak birçok kadın yazar Aköz ve Ardıç’a sert teki gösterdi. Birçok nitelikli yazı çıktı bu konuda. Haklılardı. Çünkü kadını aşağılayan, bir meta olarak gören faşist zihniyetin tipik örnekleriydi yazıları.
Radikal yazarı Sırrı Süreyya Önder de aynı topa girdi ve eleştiri dozu hayli yüksek, zaman zaman hakarete varan bir yazı kaleme aldı. Önder, temelde haklı olabilir. Ancak öyle bir hata yaptı ki yazdığı her şey sıfırlandı, sözlerinin hiçbir önemi kalmadı.
Sırrı Süreyya Önder yazısını direkt Ahmet Çalık’a açık mektup şeklinde kaleme alıyor ve açıkça “İşlerine son ver o yazarların” diyordu. Hem de hiç eğip bükmeden, açıkça gözdağı vererek.
Oysa vaktiyle meslektaşlarını patrona gammazlayan gazeteciler ne kadar da tartışılmış ve bunun kabul edilemez bir hastalık olduğu yazılıp çizilmişti. Kendi aralarında pek uzlaşma sağlayamayan gazeteciler bile neredeyse bu konuda tek ses olmuştu. O kadar ki patronlara elemanlarını en çok şikâyet eden Fehmi Koru bile o merakından vazgeçmek zorunda kalmıştı.
Ancak maalesef o hastalık Sırrı Süreyya Önder’de nüksetti ve yukarıda anlattığımız gibi meslektaşlarını patrona gammazlayan yazar unvanının yeni sahibi oldu. Ve bu unvanı ile KAYBETTİ.