Süleyman Yaşar / Taraf
TÜSİAD dün bir açıklama yaparak "çok tedirgin olduklarını, krizin ciddiyetle ele alınmasını" istedi. Oysa Türkiye 2001 yılından beri dünyanın en yüksek faizini ödüyor. Dünyanın en yüksek faizini ödemek zaten o ülkenin krizde olduğunun bir göstergesi oluyor.
Üstelik dünyada en yüksek faizi vererek para toplamaya çalışmak yaşanmakta olan krizin piyasa ekonomisi kuralları gereğince ciddiye alındığını da gösteriyor.
Türkiye'de yıllardır ödenen yüksek faizler bir kriz göstergesiyken hiç tedirgin olmayan TÜSİAD şimdi niye tedirgin oluyor?
Bunu iktisadi verilerle açıklamak pek mümkün değil. Çünkü bir ekonominin yıllardır dünyanın en yüksek faizini ödüyor olmasını bir kriz göstergesi olarak algılamayan bir iş adamları derneği düşünülemez.
Ama anlaşılan TÜSİAD'ın ekonomiyle değil siyasetle ilgili bazı sorunları var. Siyasi sorunları ekonomik bir sorun olarak göstermek TÜSİAD için ileride büyük bir hata olabilir.
TÜSİAD bir zamanlar Bülent Ecevit ve Turgut Özal'a karşı yürüttüğü politikalarının ne kadar yanlış olduğunu aradan epey vakit geçip de bedelleri ödendikten sonra anlayıp özür dilemişti. TÜSİAD şimdi de izlediği bu anlamsız ekonomik kriz politikasından dolayı iş işten geçtikten sonra ileride özür dileyebilir.
Gelelim krizle ilgili olarak yapılacaklara... Dünyanın belli başlı merkez bankaları önceki gün faiz indirimine gittiler. Faiz indirmemekte direnen ve 'faiz indirirsem enflasyona karşı mücadelemde yenilmiş sayılırım' diyen Avrupa Merkez Bankası da sonunda faizi 0,50 puan indirdi ve daha da indirebileceğinin sinyalini verdi.
Dünya merkez bankalarının bu faiz indirimi operasyonuna bizim Merkez Bankamız da belki katılmak isterdi ama TÜSİAD'ın da desteklediği yüksek faiz politikasından vazgeçmesi artık mümkün değil. Çünkü içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye'nin faiz indirimine gitmesi cari açığın finansmanını zora sokabilir.
TÜSİAD, Merkez Bankası'nın bütün eleştirilere rağmen uzun süredir izlediği sıcak parayı çekmeye yönelik yüksek faiz politikasını destekleyerek, dünyada ucuza para bulmanın en elverişli olduğu bir dönemde Türkiye ekonomisinde büyük tutarda cari açığın oluşmasına katkıda bulunmuştu.
Değişen dünya şartlarında artık Türkiye'nin yüksek cari açığını finanse edebilmesi için faizleri şu sıralarda daha da arttırması gerekiyor. Aksi takdirde cari açığın finanse edilememesi YTL'nin değerini iyice düşürür ki, bu da dövizle borçlanmış özel sektör şirketlerini ödeme güçlüğü içine sokar.
Faizler böyle, ya ekonominin diğer unsurları nasıl? Türkiye ekonomisine kamu maliyesi açısından bakıldığında karşımızda fazla açığı olmayan bir bütçe var. Bankacılık kesiminde de kırılganlık yaratacak bir sorun görünmüyor. IMF ile yapılacak görüşmeler sonucunda yeni bir anlaşma yapılması ihtimali oldukça yüksek.
O halde TÜSİAD açısından şimdi yapılacak olan ekonomik kriz korkusu yaymak yerine ekonominin sağlam unsurlarını öne çıkartarak mali disiplinin sürdürülmesini sağlamaktır. Biz zaten dünyada en yüksek faiz vererek yıllardır kriz ortamında yaşıyoruz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...