2000’lerin ilk on yılında popüler bilim konularından biri, daha önce üstüne yazdığım paralel evren teorileri idi. Paralel yaşamlar Lost dizisinden İnternet’te 2. hayatlar sürmeye, sanal karakterlere kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıktı. İlk sonuçları geçen ay açıklanan CERN’deki büyük hadron çarpıştırıcısı da geçen on yılda fonlandı ve hayata geçirildi.
2000’lerin 2. on yılında, en azından bilişim ve etki alanındaki sektörlerin odaklarından, önemli yatırım çekecek kavramlarından biri ise ‘Büyük Veri’. 2010’da Google CEO’su Schmidt’in ifade ettiği üzere, her iki günde bir, uygarlığın başından 2003 yılına kadar üretilen miktarda veriyi üretiyoruz, ve bu hız yükseliyor.
Gerek artan medya kanalları, gerekse etkileşimli platformlarda bireylerin oluşturduğu, paylaştığı şeyler inanılmaz büyüklüklere ulaşıyor. ‘Big Data’ ifadesi de, “bu veri okyanusundan anlamlandırılabilir bir şeyler çıkarılmalı” fikrini savunan kurumların çalışmalarında sıklıkla yer alıyor. Pazarlama açısından bu konuyu yakın zamanda iki kez irdelemiştim; “Pazarlamacılar için dokunulmamış maden: Patlayan veri çeşitliliği” ve “Yoğunlaşan Rekabette Kazanmak için Oyun Sahanı Tanı“.
Kurum içi ve kurumlar arası iletişimin de çok yoğunlaştığı bu dönemde kurum içi İntranet, yeni nesil kurum sosyal paylaşım ağları için yazılımlar geliştiriliyor, aynı şekilde markaların İnternet’te tüketicilerin diyaloglarını, tweet’lerini, yorumlarını tek tek okumadan anlamlandırma ve doğru hamleler yapması için de analitik tabanlı programlar hazırlanıyor.
Daha önemlisi, CERN’e verilen desteği gören bir grup Avrupalı bilim adamı, AB’den 1 milyar Avro desteği alarak 2011’i sensasyonel şekilde kapatmayı başardı. “Evreni, doğayı anlamak için bu kadar kaynak ayırır, aya insan gönderirken toplumsal olarak ne yöne gideceğimizi neden analiz etmiyoruz” diye soran ekip, ‘büyük veri’den de faydalanarak insanlığın önündeki olasılıkları senaryo bazlı analiz etme gayesindeki projeye Living Earth Simulator (LES), yani yaşayan dünya simülatörü ismini koymuş. (bkz. www.futurict.eu)
Bu kristal kürenin(!) işlem gücü açısından sıkıntı çekmektense verilere erişim ve saklama tarafında zorlanması tahmin ediliyor. Zira önümüzdeki on yılda çok daha kuvvetli işlemciler geleceği gibi şimdiden pek çok süperbilgisayarın çalışma vaktini de destek/bağış olarak almayı başardılar.
Ama gezegenemizde oluşturduğumuz bilgilerin çoğu maalesef ‘açık’ değil (‘open data’). Açık kaynak kodlu yazılımlar gibi, bir kısım toplumsal veri de açık, ama sahibiyet ve kullanım hakları tartışmaları gündemde. Haritalar, insan genomu, biyolojik ve tıbbi veriler, finans tarihçesi gibi. Öte yandan ‘özel’ tutulan, paylaşılmayan verilerin bu proje tarafından ne kadar erişilebilir olacağı en büyük soru işareti.
Aksi durumda bir sonraki salgının hangi ülkeye önce atlayacağı, AB’deki ekonomik krizin Yunanistan’da sonra kimi alaşağı edeceği, Arap Baharı’ndan sonra neler olacağı gibi kriz senaryolarında, en olası senaryoları tahmin etme iddiasındaki LES, korumalı verilerden çok bizlerin Twitter sohbetleri ve haber sitelerindeki kelimelere başvurmak durumunda kalabilir. Malum, semantik web hala burada değil, ki bu proje gelişmesine katkıda bulunacak!
Veri kalitesi ve kaynağı kadar büyük bir diğer soru ise, insan davranışlarının verilerle modellenmesinin ne kadar başarılı olacağı. Yazı öncesi bir bilim felsefecisiyle de konuştum, bu konuda çok çekimser olmaya gerek yok! Ama projeye küresel katılım ve destek önemli bir belirleyici faktör olacak. Ve tabii bu ilk kristal küre değil belki gelecekteki torunları bize fayda sağlayabilecek.
(ntvmsnbc)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...